Kadın İşçinin Sesi hoş geldin!

Arzu DEMİR yazdı —

  • Kadın İşçinin Sesi'nin kuruluş deklarasyonunda yer alan ilkelerden biri şöyle: "Kadın özgürlük mücadelesi gündemlerimizi emek mücadelemizin konusu olarak ele alıyor ve sınıf mücadelemiz ile cins özgürlük mücadelemizi birlikte yürütmeyi savunuyoruz."

Geçtiğimiz pazar günü İstanbul'da çeşitli iş kollarından ve direnişlerden kadınlar bir araya gelerek, mütevazi ancak ideolojik ve politik değeri büyük bir adım attı. "Sınıf mücadelesinde işçi emekçi kadınlar olarak sözümüzü güçlü kurmak, sınıf sendikacılığında erkek egemen anlayışı yıkmak için yola çıkıyoruz" diyerek, Kadın İşçinin Sesi'nin kuruluşunu duyurdu. Kuruluştaki amaç özetle şöyle: Cins özgürlük mücadelesini ve sınıf mücadelesini birleştirmek.

Bu amaç hem kadınların kurtuluşu hem de işçi sınıfının kurtuluşu için stratejik önemde. Mesele, sadece sınıf hareketinde ya da sendikalarda varlığını güçlü bir şekilde sürdüren erkek egemenliği ile ilgili değil.

Burada iki nokta var. Birincisi; içinden geçtiğimiz kadın ayaklanmaları yüzyılı, kadın devrimi çağında bir toplumsal devrim olacaksa bu cinsel devrimi de içermek zorunda. Eğer böyle olmazsa, kadınların da erkeklerin de kurtuluşundan bahsedilemez.

İkincisi; kadınların cinsel kurtuluşu için, toplumsal devrim de şart.

Bunlar ne demek? Kadın ve erkek işçiler, kapitalist devlete, sermaye düzenine karşı "zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayanlar" olarak toplumsal devrim için el ele savaşırken, aynı sınıfın bileşenleri olarak aralarında da savaş sürer. Çünkü erkek egemenliği, devlette anlamını bulan bir iktidar biçimidir, sadece bir zihniyet değildir. Bu sistemin en temel taşıyıcıları ise "birey" olarak erkeklerdir. Fabrikada patron karşısında sömürülen erkek işçi, evde, eşinin karşısında, dünyaya erkek olarak gelmenin avantajlarını taşıyan ve bunlardan vazgeçmeyen bir "patron"dur. Cins çelişkisi, kapitalizmin uzlaşmaz çelişkisi olan emek-sermaye çelişkisi üzerine de işlemeye devam eder. Bu kadın işçi ile erkek işçi arasındaki bir savaştır.

Ezen erkek cinsi olan erkek işçi ile ezilen kadın cinsi olan kadın işçi arasındaki mücadele, sınıf mücadelesinin görünümlerinden biridir. Bu mücadele, özel mülkiyet düzeninin tasfiye edilmesinin de toplumsal dinamiklerinden biri olur.

Kadın İşçinin Sesi'nin kuruluş deklarasyonunda yer alan ilkelerden biri de şöyle: "Kadın özgürlük mücadelesi gündemlerimizi emek mücadelemizin konusu olarak ele alıyor ve sınıf mücadelemiz ile cins özgürlük mücadelemizi birlikte yürütmeyi savunuyoruz."

Kadına yönelik erkek şiddetinin ulaştığı boyutlara rağmen, bu konunun emek hareketinin gündemine girdiğini söylemek zor. Kadın üyelerin zorlamalarıyla yapılan eylemler olsa da sendikal hareketin, kadın özgürlük mücadelesinin gündemlerini, kendisinin dışında gördüğü bir pratik geleneksel olarak var. Bu durum, başkanının kadın olduğu DİSK'te de böyle. Aslında bugüne kadar, sendikalarda kadınlar için yapılan her şey, kadın işçilerin mücadelesi sayesinde oldu.

Sendikalardaki erkek egemenliği, bu birliğin sağlanmasındaki en önemli engel. Üyelerinin ezici çoğunluğunun kadın işçilerin olduğu sendikaların -örneğin tekstil işkolu- kaçının yönetim organlarında kadınlar bulunuyor? Kaçında kadınların ayrı örgütlenmeleri var?

Bu soruya verilecek yanıtlar hiç de iç açıcı değil.

Öncü, devrimci, sosyalist, feminist kadın işçiler, erkek egemenliğine karşı özellikle yakın zamanda çeşitli mücadele araç ve yöntemleri de geliştiriyor. Örneğin, "mor liste"lerle sendikaların genel kurullarında yönetimlerde temsil edilme mücadelesi veriyorlar.

Kadın İşçinin Sesi de hem sendikalara, "kadınlar vardır" diyecek, hem de kadın özgürlük hareketine, sınıf hareketi ile güçlü bağlar kurulması gerektiğini hatırlatacak.

1 Mayıs sabahı kaleme aldığım bu yazının son bölümü, Kadın İşçinin Sesi'nin ilkelerinden olsun. Bu arada hepimizin 1 Mayıs'ı kutlu olsun!

“* Kadın emeğinin sömürüsüne karşı mücadele yürütürken dil, din, mezhep ayrımı yapmaksızın, ırkçılığa karşı mücadeleyi savunuyoruz.

* İşçi sınıfının yarısı olan kadın işçilerin, sınıf çıkarları doğrultusunda sendika ve derneklerde örgütlenerek erkek egemen sermaye karşısında dayanışmasını büyütüyoruz.

* Kadın özgürlük mücadelesi gündemlerimizi emek mücadelemizin konusu olarak ele alıyor ve sınıf mücadelemiz ile cins özgürlük mücadelemizi birlikte yürütmeyi savunuyoruz.

* Sarı sendikacılığı, sendika bürokrasisini reddediyor ve erkek egemen sendikal anlayışla mücadeleyi esas alıyoruz.

* İşçi sınıfının mücadele zeminini güçlendiren antifaşist, antikapitalist, cins özgürlükçü, ekolojist bir mücadele programını savunuyor; fiili meşru birleşik mücadeleyi esas alıyoruz.

* Teorik, pratik ve ideolojik mücadelemizde sosyalist kadın işçi çizgisini savunuyoruz."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.