1 FİLM - 1 KİTAP

Haberleri —

Hem kızılların hem beyazların düşmanı

Yevgeni Zamyatin, 1884’te Rusya’da, Lebedyan’da doğdu. St. Petersburg Politeknik Enstitüsü’nde gemi mühendisi olmak için öğrenim görürken Bolşevik Partisi’ne katıldı. 1905’te Petersburg Sovyeti’nde savaştı. Yakalanarak Şapalernaya Hapishanesi’ne atıldı. (Garip bir tesadüf eseri 1922’de Bolşevikler tarafından “uyumsuz görüşleri” nedeniyle hapsedildiğinde aynı hapishanenin aynı koridorunda bir hücreye konulacaktı.) İki kez de sürgüne yollandı. 

Zamyatin, Şubat Devrimi’ni haber alınca ülkesine dönmek üzere yola çıktı. 1917 Ekim Devrimi’nde Rusya’daydı. Devrim sonrasında başlayan ateşli edebiyat tartışmalarına katıldı. M. Zoşçenko, K. A. Fedin ve A. Ahmetova gibi yazarlarla birlikte Serapion Kardeşler adını alan genç kuşak edebiyatçılar grubunu oluşturdu. 1920’de yazdığı Miy (Biz) adlı romanın ülkesinde yayımlanmasına izin verilmedi. 

Miy’in önce İngilizce daha sonra Çekçe çevirileri, ülkesi dışında yayımlandı. 1927’de de bazı bölümleri, onun bilgisi ve onayı olmaksızın SSCB dışında çıkan bir muhacir dergisinde Rusça yayımlandı. Bunun üzerine Zamyatin, Rus Yazarlar Birliği’nde sert eleştirilere hedef oldu. Gene de deneme ve öykülerini yayımlatmayı, oyunlarını sahneletmeyi sürdürdü. Ancak 1929’da eleştirilerin iyice yoğunlaşması üzerine Rus Yazarlar Birliği’nden istifa etti. Artık yapıtlarının yayımlanmasına ve sahnelenmesine izin verilmiyordu. Bunun üzerine 1931’de Stalin’e mektupla başvurarak ülkesinden ayrılmak için izin istedi. Gorki’nin de araya girmesiyle Paris’e gitmesine izin verildi. Paris’te yalnız ve yoksul bir yaşam sürdü. İsyancı görüşleri nedeniyle orada da SSCB aleyhtarları tarafından tecrit edildi. 1937’de kalp krizi geçirerek öldü. 1987’de Gorbaçov’un “açıklık” politikasının uygulamalarından biri olarak “itibarı iade edildi” ve “Miy” basılmak için programa alındı.

George Orwell ve Aldous Huxley gibi yazarların öncüsü ve esin kaynağı olan Zamyatin, onlardan çok daha önce yazdığı “Biz” ile totalitarizm tehlikesine işaret ederek anti-ütopyayı radikal bir eleştiri silahına dönüştürmüştür. Bütünlüklü, bitmiş bir topluma karşı olan Zamyatin, Biz’de, böylesi bir toplumun olumsuzluklarını anlatır. 26. yüzyılda geçen romanda insan doğadan ve kendi “ben”liğinden koparılmış, “Biz”leşerek teknolojiye ve bürokratik devlete teslim olmuştur. Kişisellik yoktur... İnsanların adları değil, numaraları vardır. Saydam, cam duvarların arkasında yaşayan insanların her dakikası devletçe belirlenmekte, denetlenmektedir. Erkek ve dişi numaralar yalnızca izin belgeleriyle önceden belirlenmiş sevişme saatlerinde birbirlerini ziyaret ettikleri zaman perdeleri indirme hakkına sahiptir. 

Zamyatin, “gerçek edebiyatın güvenilir ve gayretkeş görevliler tarafından değil, ancak aykırı ve asi ruhlular, çılgınlar ve hayalciler tarafından gerçekleştirilebileceğini” savunarak resmi görüşlere karşı çıkmış, kuşağının en radikal isimlerinden biri olmuştur.  

“Zamyatin’in getirdiği tartışma ise düşünen ve hayal eden insan için özgürlük ve mutluluğun özdeş kavramlar olduğudur. Özgürlük mutsuzluğa gebe olmak zorunda değildir Zamyatin’de. Başkaldırmak, alışılagelmiş olanla mücadele etmek acı verir gerçi, ama ‘dünü bugün, bugünü de dün olarak yaşamak daha zordur.’ Zamyatin’in ütopyası kesintisiz bir mücadeledir, bugüne daima yarının gözüyle bakarak, kendi kurduğunu, kurumlaşmaya başladığı andan itibaren yeniden yıkarak sürdürülen bir mücadele. Ütopya, Zamyatin için bir ufuktur, ona sürekli olarak yaklaşılır ancak varılamaz. ‘Vardık’, teslim olmaktır, gerçek sorular ise ‘Neden’ ve ‘Peki sonra ne olacak’tır?” (Bülent Somay/Önsöz)



Paris Komünü: Mayıs hayaletinin sözü yaklaşıyor



1871 yılındaki Fransa-Prusya Savaşı’nın son günlerinde işçi sınıfında artan huzursuzluk, Paris’te bir ayaklanmaya yol açtı. Ayaklananların sloganı, “Demokrat ve sosyal cumhuriyet!”ti. Paris’i ve cumhuriyeti korumak için silahlı milis kuvvetleri kurdular. Seçimle başa gelen devrimci “La Commune”, şehri iki ay boyunca yöneterek sosyal bir reform programı uygulamaya çalıştı, ta ki monarşist Ulusal Hükümet’in kanlı müdahalesine kadar. 

Paris Komünü filmi bu tarihi olayı yeniden canlandırıyor.

Lissagaray bu yapıtta Komün'ün toplumsal, proleter, ulusal ve uluslararası yönlerini açıkça dile getiriyor. Farklılıkların ve mücadelenin rüzgarında çok erken, belki vakitsiz ekilmiş ama son derece anlamlı girişim tohumlarını toplumsal bir düzlemde ele alıyor. Güçlü bir iradenin ürünü olarak yeni bir demokrasi biçiminin ortaya çıkışını proleter bakış açısıyla gözler önüne seriyor.

Bir dönemin sonu, yeni bir çağın başlangıcı denebilir mi Komün için? Komün elbette geçmişin izlerini taşımaktadır ancak kesinlikle proletarya dünyasında doğmakta, oluşmakta olan bir gelişimi sekteye uğratmış değildir. Karl Marx'ın deyimiyle, "1871 yılının, işçilerin Paris'i, Komün'ün Paris'i, her zaman için yeni bir toplumun öncüsü olarak anılacaktır."

Komün'ün en önemli kahramanlarından Louise Michel, 1898 yılında kaleme aldığı anılarında Komün hakkında şöyle der:

"Komün, toplumların gidişatını değiştirecek güçte bir döneme imza atmıştır. Son saatlerini yaşayan eski dünyanın yıkıntıları üzerinde doğan yepyeni bir dünyadır. Komün son derece vahşi ve kanlı bir yenilgiye sahne olmuş olabilir, onca top veya tüfek ateşiyle bir fikri öldürmek mümkün değildir. Eski dünyanın sonu, gerçekliğin gösterdiğinden bile daha hızlı bir şekilde yaklaşmaktadır. İçinde yaşamadığımız gerçeklikte toplumu ezen, kalabalıkları çiğneyen baskı ne kadar güçlü olursa, bu baskıdan kurtulma arzusu da o kadar büyük olacaktır.

Komün'den önce özgürlük için yapılan savaşlardan, mücadelelerden bahsetmeyi severdik, artık içinde bulunduğumuz dönemde yeni bir tohumun yeşermesini beklerken Komün günlerinden ve Komün mücadelesinden bahsedeceğiz. Kahramanların zamanı gelmiştir, ilkbaharda toplaşan arılar gibi artık kalabalıklar bir araya gelmektedir; halk ozanlarının dilinde yeni bir efsane anlatılıyor: Mayıs hayaletinin söz alacağı dönem artık çok yakın."



Yönetmen: Peter Watkins / Yapım Yılı: 2000 / Süre: 345 Dakika

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.