‘UNUTMAYIN’

Fransa Gündemi
1- Gündüzleri hiç uyuma. Geceleri erken uyu ki, sabah sayımında ayakta ol.
2- Günlük programına uy. Havalandırma açılınca volta at. Uyuma; yatma; çünkü yatınca uyuyorsun - unutuyorsun.
3- Seninle birlikte olacak arkadaşlara söyle sabah sayımından önce sana seslensinler. Uyanmana yardımcı olsunlar.
4- Hücrede kültür - fizik yap, volta at, soğuk suyla yüzünü yıka, hatta duş al.
UYUMA = GÜNDÜZ HİÇ UYUMA
5- Bunun için soğuk duş al. Hiç uzanma.
6- Bu notları büyüt bir kağıda; günlük programınla birlikte görünür bir yere as. Kesinlikle uy. Yanlış bir şey yapma.
7- Herkes nasıl gidip yatıyorsa sen de git yat. Bu notları her gün mutlaka oku. SAKIN UNUTMA…
İsmail Sadiç’in ölüm orucunun 129. gününde uğradığı zorla müdahale saldırısının ardından yaşadıklarını, bir günlüğe kaydetmeyi başarmış. Sadıç, yukarıda sıralanan maddeler unutmamak için günlüğe sıralamış. Bu günlük daha sonra “PUSLU AYDINLIK” adıyla kitap olarak yayınlandı. Kitabı okuduğunuzda İsmail’in yaşadıklarıyla değil, belleğini inatla korumak isteyenlerden intikam almaya gayret eden ülkeyi görüyorsunuz. Türkiye’de ölüm oruçlarında yüzlerce insan yaşamını yitirdi... yüzlercesi belleğini, sağlığını geri-dönüşümü olmayacak şekilde kaybetti.. Tecrite karşıydı bütün bu yaşananlar...
Peki tecrit neydi? Yaşayanların dilinden; “Dipsiz bir kuyuya seslenmektir… Her şeyin SAYILI olmasıdır; 1 kaşık, 1 tabak, 1 bardak, 1 mont… Yenisini almak için, eskisini vermek zorundasınız. Örneğin, bardağınız kırılırsa; bir hafta bekleyip, kırıkları verdikten sonra yenisini alabilirsiniz. Fotoğraflarda dahi TEK OLMANIZDIR… Aynı hücrede kaldığınız arkadaşınızla beraber fotoğraf çektirmeniz bile yasaktır. Moral veriyor diye gelen mektupların engellenmesidir. Tecrit, genel hukukta bir ceza uygulamasıdır. Bunun siyasi karşılığı, intikam almak, eza-cefa çektirmektir. “Beyaz ölüm” denmesinin nedeni de budur.”
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve Kürt halkının yiğit evlatları; işte bu tecrit koşullarında yıllardır tutuluyor.
Strasbourg’da tecrite karşı “Öcalan’a özgürlük, Kürt halkına statü” talebiyle başlatılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi 30 gününü geride bırakıyor. Kilise önüne kurulan çadırda; yüzleri sararmış, bedenleri bitkin düşmüş, nabızları yavaş atar olmuş ama yüzlerindeki gülümsemeleri, iradelerinden bir şey yitirmeden inatla direniyorlar… Her gelen konuğu karşılıyorlar. Bugüne kadar sayısız bildiri dağıttılar. Her gittikleri kurumda taleplerini anlatmayı ihmal etmediler… Bu iradeleriyle kamouyu yaratmayı başardılar. Şimdi onlar 4 Nisan’da yeni bir eyleme hazırlanıyor. Avrupa Konseyi önünde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın doğum günü olan 4 Nisan günü Avrupa’da yaşayan Kürdistanlılarla birlikte birkez daha alanlarda olacaklar.
1500’ü ülkede, 15’i Strasbourg’da bedenlerini ortaya koyarak “özgürlük ve statü” talep ediyor. “Yaşadıklarınızı, acılarınızı, yitirdiklerinizi asla unutmayın!” Bu sesleniş Avrupa’da yaşayan Kürdistanlılara, hergün cenaze kaldıran bir halka, zorla yerinden-yurdundan sürgün edilenlere, aile hasreti çekenlere, üzerine kurşun yağdırılan-evleri yakılan-işkenceden geçirilenlere…
Her Kürdün 4 Nisan günü Strasbourg’da olmasını gerektirecek mutlaka bir sebebi var! Bu nedenle UNUTMAYIN…
