AKP! Dur ve düşün!
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Bu kirli stratejiyi hepsi birlikte mi uyguluyor, yoksa devlet kendi içinde mi ayrışmış, Erdoğan masa altında Bahçeli’ye tekme mi atıyor, bunu ben bilemem. Ama yapılan, Başkan Apo’nun inisiyatifine karşı bilinçli bir provokasyondur.
AKP’nin İçişleri Bakanı o ilde, bu ilde, şu ilde şu kadar bu kadar, o kadar PKK’li yakaladım diye saya saya bitiremiyor. Van Belediyesi’ne düşman kalesine saldırır gibi saldırıyor, kapıyı pencereyi kırıyor, içeridekileri darp ediyor. Gerillaya “silahsızlan” diyor, gidip silahsız gazetecileri öldürüyor.
Başkan Öcalan’ın “demokratikleşme” yönünde bir açıklama yapmasına sayılı günler kala bu AKP zorbalığının amacı nedir? Amaç çok açıktır: Amaç, Başkan’ın silahlı mücadeleden demokratik zemine geçiş yönünde yapacağı çağrıya karşı Kürt kamuoyunda şüphe yaratmak, Başkan’ın güvenirliğini, saygınlığını sarsmak.
Hem Türk devletinin içinden geçtiği kriz koşullarında ve Üçüncü Dünya Savaşı’nın yarattığı tehlikeler karşısında Başkan Öcalan’ın sorunların çözümünü demokratik siyasi zemine çekmesine, devletlerinin geleceği bakımından ihtiyaçları var; hem de bu zemin yaratılırken Kürt Özgürlük Hareketi’nin ve onun Önderi’nin bu zeminde güçlenmesinden korkuyorlar. O nedenle hem Bahçeli’nin başlattığı süreci devam ettiriyor, hem de halkın bu sürece ve dolayısıyla Önderliği’ne güvenini sarsmak amacıyla, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında savaşın en düşük yoğunluklu olduğu şu sırada, sanki Kürdistan gerilla işgalindeymiş gibi, sivil halka, onun iradesine karşı savaş açıyorlar.
Bu kirli stratejiyi hepsi birlikte mi uyguluyor, yoksa devlet kendi içinde mi ayrışmış, Erdoğan masa altında Bahçeli’ye tekme mi atıyor, bunu ben bilemem. Ama yapılan, Başkan Apo’nun inisiyatifine karşı bilinçli bir provokasyondur. Halkın öfkesi patlama düzeyinde, insanlar burunlarından soluyor.
Geçmiş “çözüm sürecine” Kürt halkı çok büyük umut bağlamıştı. Çünkü müzakereler devam ederken Başkan’ın tek taraflı ateşkes ilanına, devlet güçleri de fiilen uymuş, çatışmalar genel olarak durmuş, savaş alanlarından cenazeler gelmez olmuştu. Beklentilerin tavan yapması ne şaşırtıcıydı, ne de yersizdi. Şimdi ise AKP iktidarı “çözüm beklentisi” yaratmak şöyle dursun, böyle bir beklentiyi bilinçli olarak imkansız kılıyor. Yaratmak istedikleri “algı”, “biz Öcalan’ı baskı altında tutuyor ve onu istediğimiz doğrultuda konuşmaya zorluyoruz” algısıdır.
Oysa onlar da biliyor ki, Öcalan komplodan beri devletin İmralı işkencesine insanüstü bir iradeyle direnmekte. Komplocu devletler bile artık İmralı sistemini sorgulamaya başlamışken, dünya çapında “Öcalan’a özgürlük” hamlesi Avrupa’dan Amerika’ya kadar bütün ülkelerin barışçı insanlarını harekete geçirmişken, komplocuların yargı organları “Öcalan’ın umut hakkı ihlal ediliyor” diye kararlar alırken, Türk milliyetçilerinin “lideri” Bahçeli bile Öcalan’ı TBMM’ye davet ediyorken, devlet istese de Başkan Öcalan’a baskı yapamaz.
Kürt halkına gelince. Provokasyonlarla yaratılmak istenen “algı”, komplo günlerinde devletin, hatta PKK’li gibi görünen kimilerinin bile Başkan Öcalan’ın “teslim olduğuna” yönelik ahlaksız kampanyasının bile sökmediğini hatırlarsak, bugün “çöp” bile sayılmaz. Kürt halkı Önderliği’ni ve örgütünü PKK’nin kurulduğu günden bugüne kadar kendi öz tecrübeleriyle tanımış, ona güvenmiş, onun öncülüğünde savaşmış, bu savaşın sonunda ödediği ağır bedellere karşı elde ettiği kazanımların değerini bilinçle kavramıştır. Hayal bile edilemeyecek hedeflere ulaşılmıştır. Kürt’ün varlığından bile, Kürtçe’nin kendi dillerinin ailesine ait olduğundan bile haberdar olmayan Avrupalılar ve onlarla birlikte dünyanın binbir dilini konuşan insanlar “Jin Jiyan Azad’i”diye Kürtçe haykırdıkça, Kürt halkı, haklı bir yurtseverlik onuruyla ödüllendirilmekte.
Bu halk Öcalan’ın öncülüğünde Kürtlüğünün bilincine varmıştır. Artık hiçbir güç, hiçbir provokasyon bu halkın Başkan Öcalan’a olan güveninden bir çakıl taşını bile sökemez. AKP iktidarının 1 Ekim’den beri izlediği bu kirli saldırılar beyhudedir. Kandil, Avrupa, Rojava Başkan’dan bekledikleri mektupları almış, mektupları okumuş ve daha önce ne diyeceğinden habersizken gösterdikleri bağlılık ve saygıyla, bir kere daha Başkan Apo’nun etrafında kenetlenmiştir. Komplo’dan bu yana “Öcalan’a özgürlük” için ödemediği bedel kalmayan Kürt halkı, çeyrek asırdır Türkiye’nin ve dünyanın bütün sokaklarında “Öcalan’a özgürlük” bayrağını nesilden nesile aktarmış ve komplocuları adım adım geriletmiştir.
Şu anda AKP’nin yaptığı provokasyonlar, onun içine düştüğü krizi ve çaresizliği yansıtıyor. Geçtiğimiz günlerde AKP’nin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bu çaresizliği şöyle dile getirdi:
“Şam’daki kardeşlerimizden bizi PKK-YPG’den kurtarmasını bekliyoruz.”
Başkan Öcalan ve Kürt halkı bu çaresizlikten basit çıkarlar adına yararlanmayı aklından bile geçirmiyor. Belli ki Başkan Apo, kimimizin daha çok, kimimizin daha az çareye olan ihtiyacından hareketle, “hep birlikte demokratik zeminde değişelim, ortak olan ve hatta çelişen dertlerimize çare bulalım” diyerek “demokratik değişim sürecini” başlatmaya hazırlanıyor.
Bu ortamda provokasyonlar karşısında Kürt halkının oyuna gelmeyeceğini herkes, en önce Erdoğan iktidarı bilmeli. Boşuna uğraşıyorsunuz ve hiçbir sonuç doğurmayacak olan adımlarınızla suç dosyanızı kabartmaktasınız.
Durun. Başkan’ın çağrısını bekleyin. Ve eğer, bırakalım Kürt halkının çıkarlarını, kendi halkınızı bir zerre düşünüyorsanız, bu çağrıya Türkiye’nin geleceği adına nasıl bir yanıt vereceğinizi gecikmeden düşünmeye başlayın.