‘Anadili istiyorum’ dedi diye ceza aldı, şimdi çocuklara anadilini öğretiyor
OSMAN OÐUZ
Almanya’nın Hessen Eyaleti’ne bağlı 140 bin nüfusluk Darmstadt şehrinde Demokratik Kürt Toplum Merkezi. Ziyaretimizin amacı, referandum çalışmalarına dair bilgi almak. O sırada kapısı kapalı bir odaya girmeye yelteniyoruz ve durduruyorlar: “Aman, orada Kürtçe dersi var, rahatsız etmeyin.” Durulur mu? Hemen dalıyoruz içeri tabii.
Surp Prgiç, Süpürgüç, Akbudak
Sınıfta 6-9 yaşlarında 10 çocuk var, bir de öğretmenleri Güler Ateş. Güler, Antep’in Araban ilçesine bağlı eski bir Ermeni yerleşkesi olan Süpürgüç (Akbudak) köyünden. Köyün adı aslında artık taşları bile kaybolmaya yüz tutmuş Surp Prgiç Kilisesi’nden geliyor. Surp Prgiç, Ermenice İsa’ya deniyor ama Kürtler ne bilsin? Soykırım ardından adı, Kürt’ün dili dönmeyince, giderek “Süpürgüç” oluyor. Türk devleti ise bu ismi de değiştirip Türkçe bir isim uyduruyor: Akbudak. (Bereket versin ki bazı yerlerdeki gibi benzer isim uydurup “Süper Güç” filan dememişler; Türk devleti bu, yapar mı yapar!)
‘Anadil’ sürgünü
Güler, 2014’ten bu yana Almanya’da mülteci. Malatya’da üniversite okurken anadilinde eğitim istedi diye yedi buçuk yıl hapis cezası almış. Okulu bitirdikten sonra bir yıl Antep’te, bir yıl da Mardin’de öğretmenlik yapmış ama Yargıtay cezayı onayınca buralara gelmek zorunda kalmış. Memleketini ve memleketperverliğini de yanına almış elbet; fırsatını bulduğu gibi talep ettiği için ceza aldığı “anadilde eğitimi” kendi başına inşa etmiş. Maruz kaldığı polis sorgusunu şöyle anlatıyor:
“Ben sırf elimde ‘Anadilde eğitim istiyorum’ yazılı bir pankart olduğu için yedi buçuk yıl hapis cezası aldım. Bunu cezaya gerekçe yaptılar. Polis benim karşıma geçti ve sordu: ‘Sen ‘Anadilde eğitim istiyorum’ yazılı bir pankart açtın, niye?’ Dedim ki, ‘Evet, açtım ve istiyorum; bu benim en doğal hakkım’ Polis, ‘Bunun yasak olduğunu bilmiyor musun’ dedi. ‘Bu benim istememin önünde engel değil’ dedim. Aslında o dönem biraz daha yumuşaktı, çözüm süreci dönemiydi, TRT 6 açıldı, Kürdoloji Enstitüsü açıldı ama buna rağmen benim anadilde eğitim hakkı istemem ceza gerekçesi oldu. Bundan aslında sürecin nereye gideceğini öngörmek gerekiyordu. Sanki o dönemde yapılanlar hep göstermelikti.”
Çocukların ilgisi yüksek
Güler, Kürtçe konuşmayı hiç Türkçe bilmeyen annesinden öğrenmiş ama yazabilmeyi Malatya’da, öğrenci derneklerine gelen Kurdî-Der üyesi öğretmenle kavramış; gramer bilgisini ise Mardin’de kendi çabasıyla geliştirmiş. Şimdilerde Darmstadt DKTM’de, henüz bir aydır başladıkları kursta 10 çocuğa eğitim veriyor ama projesi bundan daha fazlası. Dernek bünyesinde çocuk atölyeleri kurmak, bir çocuk parkı inşa etmek ve çocuklarla birlikte tiyatro gösterimleri düzenlemek istiyor. Çocukların dersleri ilgiyle takip ettiğini ve kendi istekleriyle geldiklerini anlatıyor: “Genelde okuma yazma bilenlerle başladık; not alıyorlar küçük küçük. Her dersin sonunda özellikle ‘Soracağınız bir şey var mı’ diyorum ve soruyorlar, tekrar üzerinden geçiyoruz. Ders sonunda da yanıma geliyorlar, ‘Çok güzeldi’ diyorlar. Newroz’da bile gelip tek tek sarıldılar. Bu aslında bir geri dönüştür. Çünkü dersi sevmeseler, beni de sevmezler.”
10 öğrenci az değil mi?
Güler Hoca, Almanya’daki birçok derneğin ve daha ötesi Kürt toplumsallığının büyük ihtiyacı olan çok güzel bir işle ilgili bir ilk adıma öncülük ediyor, çocuklarla çalışıyor. Bu konuda da hem dernekten hem de Kürtlerden destek bekliyor. Böyle bir kursa devam eden öğrenci, hem kimliğiyle buluşarak hem de sevgi dolu bir yaklaşıma maruz kalarak kişilik kazanmaz mı? O halde yalnız 10 öğrenci, bu güzel iş için çok az değil mi?
Anadil sürgününün Hayır’ı
Güler Ateş, bir AKP dönemi sürgünü; bu nedenle hem memleketin haline hem de dolayısıyla referandum gündemine bir hayli ilgili. “Açıkçası biraz kaygılıyım” diye başlıyor söze ve devam ediyor: “Orası benim ülkem. Şu anda gidemiyor olabilirim ama ülkenin içinde olduğu girdabı düşündükçe kaygılanıyorum. Çok karmaşık duygular aslında bunlar. Haberlere bakıyorsun, moralin bozuluyor. Gelmeden önce bizim üzerimizde, öğrenciler üzerinde çok büyük baskılar vardı ama şu andakileri okuyunca insanın tüyleri ürperiyor. Sokağa çıkma yasakları, cezaevlerindeki baskılar... Benim neredeyse tutuklanmamış veya hakkında soruşturma açılmamış hiçbir arkadaşım yok. Öğretmen arkadaşlarım, çevremdeki başka kişiler... Hepsi bir şeyler yaşadı bu süreçte.”
Henüz iltica başvurusu sonuçlanmadığı, tanımlı bir kimliği ve oturumu olmadığı için oy kullanamayacak olsa da Güler, tercihinin Hayır olduğunu belirtiyor. Çalışmalara ülkede katılamamaktan, orayı sadece izliyor olmaktan da rahatsız: “Aslında vicdanen rahat değilim. O mücadeleye dahil olduktan sonra buradan bakmak, açıkçası zorluyor beni. Burada da bir yerden dahil oluyoruz ama bazen insanın kabullenemediği durumlar oluyor. Uzaktan bakıyorsun bazı şeylere.”
Dilimiz Kürtçe ve güzel...
Darmstadt DKTM’deki Kürtçe kursunun öğrencileri, henüz çok çocuk, konuşturmak pek kolay değil. Ama yine de yanlarına yaklaşıp duygularını sorduk. Ne dedilerse, üstüne hiçbir şey eklemeden, onu yazacağım buraya:
Sarya: Kürt olduğum için Kürtçe’yi daha güzel konuşmak istiyorum.
Nûpelda: Çünkü dilimiz Kürtçe. Kürtçe güzel. Annem de Kürtçe konuşuyor. Kürtçe’yle kendimi daha güzel anlatıyorum.
Ardil: Kürt’üm. Kürtçe dersini seviyorum. Gelmek istiyorum.