Ara bilanço
Selim FERAT yazdı —
- Gelinen noktada oynanan senaryonun bir tarafına sıcak, diğer tarafına soğuk savaş hakim. Türkiye sıcak savaş pratiğini uyguluyor. Kürt tarafı, silahları susturdu ve cevap bekliyor, nasıl yapacaklarını biliyorlar. Aksiyonu Kürtler başlattılar, Türkiye’den hala pratik bir reaksiyon yok.
Öcalan’ın çağrısıyla başlayan yeni süreç:
Kürdistan’da ve Türkiye’de taşlar bir kez daha yerinden oynadı.
Deyim yerindeyse, düşünce ve eylem alanında pozitif, negatif reaksiyonlara yol açan bir süreçten geçiyoruz.
Bu bağlamda ara bir bilanço:
-I-
Rusya Ukrayna, İsrail-Hamas savaşının devam ettiği bir süreçte;
Beşar Esad’ın muhtemelen destekçisi Rusya tarafından (ABD’nin bilgisi ve desteği dahilinde) ülkesinden kaçmaya zorlandığı dönemden sonra;
Türkiye’nin pratik desteği ve batılı müttefiklerin icazetiyle başına ödül konan, cihatçı HTŞ öncüsü Colani’nin Suriye’Cumhurbaşkanı olarak meşrulaştırılmasının akabinde;
Türkiye’nin Suriye’nin gelecek yönetimini, Türkiye tarafından yetiştirilmiş bürokratlar (Dışişleri Bakanı vs.) tarafından yapılandırdığı bir dönemde;
Yarım yüzyıllık silahlı mücadelenin devasa kazanımlar kazandığı, politik bir nüfusa dönüştüğü bir tarih kesitinde;
Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin Güney ve Doğu Kürdistan’da da sosyal örgütlenmede önemli mevziler kazandığı bir süreçte;
Kürdistan için çözümde tarihsel tıkanmanın olduğu, yeni bir yol haritasına gereklilik görüldüğü bir döneme gelindi.
Bir yerde Lenin’in “Bir Adım İleri, İki Adım Geri” eserinde öngörülen, yeni tarihi bir ivme kazanılmasını gerektiriyordu.
Lenin‘in bu eserindeki özet: "Orta vadede mücadeleyi kimin kazandığını biliyoruz ama uzun vadede kimin kaybettiğini de biliyoruz“ olarak ifade edilebilir.
Bundan dolayı Kürt hareketinin iki adım ileri atması için, bir adım geri gitmesi, evrensel çelişkiler yumağında, tarihsel bir sorumluluğa işaret ediyordu. Öyle de oldu.
-II-
Sabırlı-sabırsız bir dönemden geçiyoruz.
Gelişmeler aynı zamanda Türkiye’nin aleyhine.
Kürt sorunu sadece Ortadoğu’da değil, Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın son kırk yıllık süreçte ilk kez Türkiye’ye: "Kürtlerle anlaşın“ mesajını verdiği ölçüde, öne çıktı.
Sabırlı ve sabırsız olan sadece Kürtler değil, aynı zamanda Türkiye’deki yöneticiler de o kadar sabırlı-sabırsız.
Taraflar itinalı.
"Sen bu adımı atmazsan, olmaz“ diyen bir Türkiye.
Ancak, Türk tarafı bir adım atmazsa, yani namluda silah varsa, pozitif bir gelişmenin gökten inmeyeceği görüşüne yabancı olmadığından yola çıkıyorum.
Ara çözüm, silahların sustuğu bir süreç için adım atmayacak bir Türkiye, içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik çöküşten kurtulamayacak, kriz toplumsal patlamalara yol açacak ölçüde derinleşecek; bunu onlar da biliyorlar.
Durumu tarihsel bir kırılma olarak gözden geçirdiler. Önlem alıyorlar; değişim olmadan kurtuluşlarının olmayacağını idrak ettiklerinden, bir değişime ihtiyaç duydular…
-III-
Ne yapmalı?
Nasıl yapmalı? Lenin’in bir başka eserinin adı.
Devrimci bir parti nasıl olmalı sorusuna yanıt arayan bir eser.
Kürdistan’a tercüme ediyorum:
Gelinen noktada oynanan senaryonun bir tarafına sıcak, diğer tarafına soğuk savaş hakim.
Türkiye sıcak savaş pratiğini uyguluyor.
Kürt tarafı, silahları susturdu ve cevap bekliyor, nasıl yapacaklarını biliyorlar.
Aksiyonu Kürtler başlattılar, Türkiye’den hala pratik bir reaksiyon yok.
Ancak, olumlu beklentilere uygun gelişmeler olsa ve ara bir çözüme varılsa, süreç biter mi?
Ondan sonrası için de yeni bir kapı aralanacak.
Dünden bu güne, bu günden yarına tablosu, sürekli bir tarih örgüsüdür.
Bundan dolayı da inandığım zeminde, geleceği tasavvur ediyorum:
İdealleriniz için başkasına değil, önce kendinize ve dünyadaki dostlarınıza güvenin.
O zaman başkasının filminde yedek oyuncu olmaz, en kötü ihtimalle ortak bir filmde iki baş oyuncudan biri olursunuz.