Arjin’e mektup


Geçen yıl tam da bugünlerde sana yazdığım mektupta böyle olmadı. Öyle bir hızla başladım ki mektuba; gece güne nasıl evrildi, fenerin kısık ışığıyla kaç sayfa yazdım, yarı toprağın altındaki mangamızda kaç nöbetçi değişti hiç fark etmedim.
O gün kendimi nadiren şanslı hissettiğim günlerden biriydi. Adaşın Arjin, ufak tefek boyu ama kocaman gülüşüyle akşam kızıllığında mangamıza girdiğinde yolcu olduğunu müjdeliyordu. O Botan’a, birlikte geldiği Gülbahar Garzan’a gidecekti. Birkaç gün önce seni rüyamda görmüştüm. Öyle güzel gülüyordun ki, yine ağız dolusu öyle tok bir sesle… Rüyamı anlattığım arkadaşa dönüp “demek buna çıkacakmış” dedim ve başladık hazırlık yapmaya. Arjin, Gülbahar ve diğer arkadaşlar için hepimiz neyimiz var neyimiz yoksa vermeye hazırdık. Ama günlerce belki aylarca yürüyeceklerini düşünerek ancak bir iki parça eşya alabildiler yanlarına. Sonrası Arjin ve Gülbahar’ın heyecanını paylaştığımız sıcacık gerilla sohbetleri… Onların gözlerindeki ışıltıyı, seslerindeki titremeyi, gece boyunca eksilmeyen gülüşlerini görünce seninle Garzan’a ilk ulaştığında yaptığımız konuşmayı anımsadım.
Arkadaşlar bir tekmil gününde ‘torpil’ yapmış ve cihazda kısa da olsa konuşmamızı sağlamıştı. Sesindeki o mutluluğu, telsizin cızırtılarının bile bastıramadığı heyecanı buraya dökecek kelime yok. Bu soğuk coğrafyada yıllarca topraklarına bir gerilla olarak dönmeyi hayal etmiştin. Hayallerimiz bedelleri ağır olsa da peşinden koşmayı hak edecek kadar büyüktü. Sen bu hayalin peşinde koştun yıllarca sabırla inatla. Ve başardın…
Gece ilerleyip çiçeği burnunda bu iki genç Kuzey gerillası uykuya daldıktan sonra başladım yazmaya. Mektup yazmayı sevmezdin ya, biraz ona dokundurarak giriş yaptım. Ülkeye gittikten sonra ancak bir iki mektubun gelmişti. Onların da bazıları ya “acele yazdım kusura bakmayın” tarzındaki notlar, ya da “bir kişi şahsında tüm kadın yoldaşlara” yazılmış mektuplardı. Bu olmadı belki ama hakkını yememek lazım, ara sıra buradan giden arkadaşların çektiği görüntülerden sıcak selamlarını, öğütlerini aldık zaman zaman.
Hep yanımdaki moral olacaksınız…
Garzan’a doğru yola çıkarken de bize, “arkadaşlara sesleniş” kabilinde bir görüntü göndermiştin. O görüntüdeki veda sözlerin sayfalar dolusu mektuba bedeldi zaten:
“Hep benimle birlikte olacaksınız, hep sizi hissedeceğim. Hep yanımdaki güç, hep yanımdaki moral olacaksınız…”
Bu sözleri hatırladım ve daha fazla sitemde bulunmak yerine, “olsun biz yazarız sen artık ileride anılarını anlatarak borçlarını ödersin” diyerek noktaladım o faslı.
Sonra seninle karşılıklı oturup da konuşuyormuş gibi yazdıkça yazdım. Burada tanıdığın herkesin kalemi olayım istedim. Merak ettiklerini, Paris’teki, Frankfurt’taki, Darmstadt’taki, Köln’deki yurtseverleri, seni evi gibi gönlüne de konuk etmiş o güzel insanları, her birinde güven duygusu yarattığın yoldaşlarını bir bir anlattım. Sonsuzluğa uğurladıklarımızı andım. Ayrıyken yaşadığımız acıları paylaştım. Ve bana kattıklarını, kattıklarınızı yazdım. Arjin demek benim için de güven demekti, emek demekti, inanç demekti. Bunları yaşattığın için sana; seni ve senin gibi yoldaşları tanımama vesile olduğu için de bu mücadeleye minnettarlığımı ifade ettim dilim döndüğünce.
Yoldaşlığın hep bizimle oldu
Dediğim gibi saatler nasıl geçti, sabah nasıl oldu bilmiyorum. Mektubu bitirip gün aydınlandıktan sonra çayı ateşin üstüne koyup uyandırdım yolcuları.
Kahvaltıdan sonra, yıllardır alışamadığım o en zorlu an geldi. ‘Serkeftin’ sözüyle başlayan ayrılıklar… Sımsıkı sarıldım ikisine de. O anda sarıldıklarım yalnızca Arjin ve Gülbahar değildi. Sen ve senin gibi uzakta olan tüm yoldaşlardı.
2 mektup vermiştim onlara. Biri Garzan’a diğeri Botan’a. Emanetimi gözü gibi saklayacağına, koruyacağına ve yerlerine ulaştıracağına dair sözünü verdikten sonra ikisi, vadinin derinliklerinde gözden kayboldular.
Onları yolculadıktan sonra gerilla deyimiyle “tepeye vurdum” o hüznün ağırlığıyla. Bahar gelmişti. Tıpkı günlüğünde anlattığın gibi, “güzel bir bahar sabahının hafif serinliğinde” doğanın canlanışını izledim. Tek tük çıkan çiçeklerin fotoğrafını çektim. Gün boyu sizlere bir biçimde ulaşabilmiş olmanın huzuru doldurdu içimi.
Aynı gün Garzan’da operasyon haberini aldık, birkaç gün sonra da senin ve 14 güzel yoldaşın şehadet haberini.
Arjin’i günler sonra bir kez daha tesadüfen gördüm. Mektubu saklamıştı. Aldığı emaneti belki sahibine ulaştıramayacaktı ama Botan’a gittiğinde bir suya bırakacağını söyledi. Bu şekilde sana ulaşmıştır belki de kim bilir…
Aradan geçen bir yılda seni nasıl özlediğimizi, daha öncesinde olduğu gibi güven veren, güç veren yoldaşlığının hep bizimle olduğunu bilmem söylememe gerek var mı?
Senin son sözün gibi, sizler de hep benimle birlikte olacaksınız, hep sizi hissedeceğim. Hep yanımdaki güç, hep yanımdaki moral olacaksınız…
Sevgiyle, özlemle…
Bitlis’te 24 Mart 2012’de düzenlenen operasyonda yaşamını yitiren Leyla Altan (Arjin Garzan) ve 14 kadın gerillanın anısına…
İLKE JİYAN
