Aslını inkar eden haramzadedir!

Haberleri —

Eveliyatını bir kenara bırakalım! 1990’lı yıllarda Kürt Ulusal Haraketi ile Kürt Alevi/Kızılbaşların arasına, devletin öngördügü şekliyle Türk-İslam sentezi bloku inşa edilmeye çalışıldı. Alevilerin daha çok siyasal-politik okumalarına ilişkin yayınlara olan açlık, Türkçülük ekseninde giderildi. Akabinde; Türkiye’nin büyük metropollerine göçertilen ve Avrupa’da yaşayan (Almanya) Aleviler, birileri tarafından hızla dernekleşmeye götürüldü. Velhasıl-ı kelam, bütün kirli dolaplar, Kürt Alevilerinin üzerinden oynanıyordu. Öyle bir noktaya gelindi ki; bazıları kendilerini “Arap“ ve daha çok “Türkoğlu Türk“ olarak adediyorlardı. Antik Ocak kültünün yerini dernekler, vakıflar doldururken; Pir-talip ilişkinin yerini de artık dernek başkanları ve üyeleri aldılar. Bu etapta özellikle Kürt Alevileri, büyük bir oyunun içine çekilmişlerdi. Bütün bu olumsuzluklar karşısında bir tepki hareketi olarak Almanya’da bir araya gelen Kürt Alevileri, ayrı bir örgütlenmeye gittiler. “Kürdistan Aleviler Birliği“ni kurdular. 1994 yılının Haziran ayında ise; “Zürfikar“ adında aylık bir dergi çıkarmaya başladılar. Bu derginin logosunun altına ise “Aslını inkar eden haramzâdedir!“ sözünü çekmişlerdi. Şimdi bu sözün kökenine ilişkin tarihsel verileri kısaca ele alacağız. Vecizede kullanılan anahtar konumundaki “haramzâde“ sözünün kökü olan “haram“ Arapça olduğu sanılmakta ve “dinin yasak ettiği şey!“ manasına gelmektedir. Fakat burada konu insan olunca, sözcüğün morfolojik açılımında, yani “insanın haramı“ tahmin edileceği gibi farklı sonuçlara kapı aralamaktadır. Farsça bir sözcük olan “zâde“ ise  “oğul, evlat“ manasına gelmektedir.

Derginin ilk sayısı (Zülfikar, 1994, sayı. 1, Temmuz, Ağustos) 7500 adet satmıştı. 50’ye yakın sayıdan sonra Zülfikar dergisi, 2000’li yıllarda yerini, Semah dergisine bıraktı. Bu defa da Semah dergisinin logosunun altında “Aslını inkar eden haramzadedir!“ sözünün yanında “Kam ke eslê xo înkar keno heramzade yo!“ sözü Kırmancki olarak iliştirilmişti. Bu özdeyiş; 1980’lere kadar otantik Batıni Alevi literatürünün gözde sözlerindendi. Özellikle ocaxzadeler başta olmak üzere, yolun insan-i kamilleri bu sözü sıkca kullanırlardı. Peki ama bu söz, hangi tarihsel parametreler üzerinden günümüze kadar gelmişti? Yani bu sözün sahibi kimdi ve kimler için neden söylemişti? Bu olayın tefsilatı hakkında iki görüş ön plana çıkmaktadır. Bu sözün kaynağına ilişkin birinci analiz, daha çok İmam Ali üzerinden yürümektedir. Şöyle ki;

Bilindiği gibi Kürtler ve Farisiler 3. Halife Ömer döneminde (634-644) kılıç zoruyla antik inançları olan Zerdüştlükten vazgeçirip, kısmen İslamiyeti kabul etmeye zorlanmıştı. İmam Ali (599-661), İslam devletinin 4. halifesi olarak (656-661) büyük tartışmalarla birlikte yaklaşık 5 yıllık görev yaptı. Bu süre içerisinde müslüman olmamış bazı unsurlar tebliğ yoluyla müslüman olmaktaydılar. Gruplar halinde İslamiyeti kabul etmek için Halife Ali’ye geliyorlardı. Gelen gruplardan birisi de İran‘ın tücar-aristokratlarıydı. Halife Ali’nin huzurunda İslamiyeti kabul eden İranlı tücar-aristokratların sözcüsü ayağa kalkıp uzunca bir konuşmadan sonra müminlerin emirinden “Efendimiz, elhamdüillah biz şimdi müslüman olduk! Lakin bizler, sizin gibi Arap olup, dinimize dört elle sarılmak isteriz!“ talebinde bulundu. İslam devletinin 4. Halifesi İmam Ali ayağa kalkı, İslamın ve müslüman olmanın üstün vasıflarından söz ettikten sonra, Kar’an-ı Kerim’in 13. ayeti olan Hucurat’ın 49. suresini maaelen okudu:

“Ey insanlar! Sizi, bir erkekle bir dişiden (Âdem ile Havva’dan) yarattık. Hem de sizi soylara ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız, (kim olduğunuz sorulunca, bağlı bulunduğunuz soy veya milletinizin adını söyleyesiniz). Biliniz ki, Allah katında en iyiniz, takvası en ziyade olanınızdır. (Şeref, soy ve neseble değildir). Şüphe yok ki Allah Alîm’dir; her şeyi bilendir, Habîr’dir; her şeyden haberdardır“ dedikten sonra ve devamında, “kişi dinini değiştirmekte hürdür. Ve fakat ırkını, soyunu, aslını değiştirme hakkına sahip değildir. Doğrudur, ben Arabım, sizler Faris! Sizler; Allah katında aslınızı inkar edemezsiniz, yani Faris iken, Arap olamazsınız! Zira “Aslını inkar eden haramzadedir!“ dedi ve toplantı tamamlandı. İkinci analiz; Enderz-i Husrev-i Kubâd’ın oğlu Sâsânî hükümdarı Husrev Enûşîrvân’a (531-579) aittir.

Farsça’da; “Enûşîrvân ”, “Nûşrevân”, “Nûşîrevân” ve “Enûşervân” olarak da tanınan bu Şah, daha çok “Dâdger“ yani  “adil ve adaletli“ olarak bilinirdi. Bilgelik ve öğüt içerikli sözleriyle Hz. Ali’den sonra ilk sırada yer almaktadır. Bu yoğun ilgiden dolayı Arap ve Fars bilge kişilikleriyle öğüt içerikli söz sahipleri, zamanla birbirine karışmış, şahsiyetlerinin yanı sıra sözleri Arapça ve Farsça atasözleri arasına bile girmiştir. Nûşrevân’a ait bir kaç el yazması eserin bulunduğu aktarılmaktadır (Yıldırım, 2008). Tahtta bulunduğu dönemler, İran’ın en parlak çağlarıdır. Örneğin Hz. Muhammed, gururla onun döneminde dünyaya geldiğini (571-632) anlatmıştır (Taraporewala, 2002: 92, 93). İslamiyetten önce, eski İran’da onun öğüt ve sözleri herkes tarafından ezbere söylenmekteydi. O, Bizanslılarla yaptığı barış (532) ve savaşlarla (549)  anılmaktadır. “Aslını inkar eden haramzadedir!“ Sözünün ise, Arap ve Bizanslılarla ticari ilişkiler geliştiren İranlı tücar, aristokratlar için söylediği sanılmaktadır. 

İmam Ali’ye ait olduğu sanılan bir çok öğüt, özdeyiş, sözün asılında Nûşîrevân‘a ait olduğu düşünülebilir. Zira dilden dile dolaşan ve İmam Ali’ye ait olduğu sanılan sözlerin çoğu, Şerif Radi (ö.1015) tarafından “Hazıreti Ali Divanı“ (1990) adı altında derlenmiştir. Yine Şerif Radi tarafından, yazılan “Nech’ül- Belaga/Güzelliğe giden yol“ adlı eser; İmam Ali’ye ait olan “söz, hutbe, öğüt, vasiyet, mektup, vecize ve dualar“ı kapsmaktadır. “Aslını inkar eden haramzadedir!“ sözüne ve Alevi/Bektaşi cenahında İmam Ali‘ye atfedilen bir çok vecizelere sözü edilen bu eserlerde yer verilmemiştir.

Anlaşılan o ki; Alevi Pirleri tarafından dilden dile dolaşan ve İmam Ali’ye atfedilen bilinmiş popüler sözler bu eserlerde yer almamaktadır. Bu sözlerin, İslamiyete denk gelen yıllarda kuvvetle muhtemelen Nûşîrevân’a ait sözler olduğu düşünülebilir. Yani Nûşîrevân’a ait olan güzel sözlerin tümü Fars, Kürt kültürü harmanında savrularak zaman içinde İmam Ali’ye atfedilmiştir. Asıl konumuza dönecek olursak; “Aslını inkar eden haramzadedir!“ sözü;  ister İslam’ın emirin mümini İmam Ali‘ye,  isterse Zerdüşti Nûşîrevân’a ait olsun fark etmez! Lakin güncellenmiş haliyle bu söz, en çok da bizim coğrafyada kendisine anlamlı bir hayat bulmuştur. Belê; Aslını inkar eden haramzadedir!


Bibliografya:

Taraporewala, Irach J.I.  (2002)“Zerdüşt Dini / Zerdüşt’ün Gathaları Üç Unutulmuş Din: Mitraizm, Maniheizm, Mazdakizm“ Avesta Basın Yayın, İst.

Hazreti Ali Divanı, (1990) Ant Yay. Ist.

Nech’ül- Belaga, (1972) Hazret-i Emîr Ali İbn-i Ebitalib, Haz. Abdulbaki Gölpınarlı, Garanti Matbaaası, İstanbul

Yıldırım, Nimet, (2008) “Fars Ögüt Edebiyatı“ https://nyildirim.wordpress.com/

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.