Bahçeli, Erdoğan ve iç cephe

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Şimdiden katliam ve göçler başlamıştır. Bölgede çok daha şiddetli ve kanlı savaşlar kapıdadır. Erdoğan-Bahçeli diktası ırkçı-işgalci saldırgan politikalarıyla yeni bir macera peşine düşmüştür. Erdoğan’ın işgalci-fütuhatçı politikaları Türkiye’yi karanlık maceralara sürükleyecektir.

Emperyalizm aşamasında paylaşım savaşları kaçınılmazdır. 20. yüzyılın başındaki Birinci Paylaşım Savaşı biter bitmez ikincisinin hazırlıkları başlamış ve kısa sürede İkinci Paylaşım Savaşı da başlamıştı. Birincisinden daha kanlı ve büyük maliyeti olan bu savaş bittikten sonra uzun süre NATO-Varşova paktlarının oluşumuyla yeni bir paylaşım savaşı gündeme gelmemişti. İki blok da doğrudan birbirine saldırmaktan kaçınıyordu. Ama bu dönemde Kore’den, Vietnam’dan Küba’ya ve Afrika ülkelerine kadar birçok ülkede süren kurtuluş savaşlarında ölen insan sayısı bir dünya savaşından az değildi.

SSCB’nin çöküşü ve Varşova Paktı’nın dağılmasıyla NATO rakipsiz kaldı. Bütün varlığını SSCB’nin varlığına ve komünizm tehlikesine bağlayan NATO’nun da dağılması gerekirdi. Ama tam tersine NATO yayıldıkça yayıldı ve eski Varşova Paktı üyelerinin hepsi de NATO’ya alındı. En sonunda sıra Ukrayna’ya da gelince kendisini tehlikede gören Rusya duruma müdahale etti. Böylece yeni bir sıcak savaş tehlikesi her yeri sardı.

Artık her devlet kendisine tehdit olarak gördüğü güçleri ezmek için bahane aramaya başladı.

Orta Doğu krizi başladığında Erdoğan “NATO’nun ne işi var burada” derken, iş ciddiye binince BOP projesine sarılıp ABD’ye “Siz kara harekatı yapamazsınız, onu bize bırakın” diyerek işbirliği teklif etmişti. DAİŞ, ÖSO vd. çetelerin örgütlenip  “bakiye topraklarımız” denilerek harekete geçirilmesi ve de Bahçeli’nin Halep-Şam, Kerkük-Musul deyip plaka no. dağıtması o dönemin adımlarıydı. Yine Erdoğan’ın Şam’da, Emevi Camii’nde Cuma namazı kılma hayalleri de o dönemin ürünüydü.

Kobanî’de büyük bir direnişle gömülen bu hayaller şimdi yeniden hortlatılıyor. Uzun zamandır Esad ile işbirliği halinde Kürtleri ezmek isteyen Erdoğan-Bahçeli diktası, Esad’tan destek bulamayınca kendi başına harekete geçmiş bulunuyor.

Erdoğan, İsrail’in Türkiye’yi işgal edeceğini iddia ederek bir seferberlik başlatmıştı. Erdoğan’ı örnek alan Bahçeli de, ani bir çıkışla “Türkiye büyük bir tehditle karşı karşıya. Önce iç cepheyi sağlamlaştıralım” diyerek DEM Parti’ye çağrı yapmıştı. Hatta Öcalan’a da çağrı yapmıştı. Şimdi açıkça ortaya çıkıyor ki, bir yandan kayyım saldırılarıyla bir yandan askeri operasyonlarla Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin tüm mevzileri çökertilmek, tüm kazanımları ezilmek isteniyor.

Erdoğan’ın Yeni Osmanlı, Şam’da Cuma namazı, Hilafeti getirme vb. hayallerinden geri kalan tek somut adım Rojava devriminin ezilmesidir.

İlk günlerde 30. km’lik tampon bölge pazarlığı yapan Erdoğan, bu kabul edilmeyince askeri güçle bunu gerçekleştirmeye girişmiştir. Efrîn’den başlayıp gerçekleştirdiği ve genişletmeye-kalıcılaştırmaya çalıştığı işgal bölgelerinde yeni bir sistem kurmaya çabalıyor.

Kuzeyde oyalama-kayyımlar sürerken, halk kayyımlarla boğuşurken Rojava’nın tümüyle ezilmesi, Kuzey ve Doğu Suriye’nin işgali ve özerk yönetimin tasfiyesi amaçlanıyor.

Amiyane deyimle buna “Bundan iyisi, Şam’da kayısı” denir.

Şimdiden katliam ve göçler başlamıştır. Bölgede çok daha şiddetli ve kanlı savaşlar kapıdadır. Erdoğan-Bahçeli diktası ırkçı-işgalci saldırgan politikalarıyla yeni bir macera peşine düşmüştür. Erdoğan’ın işgalci-fütuhatçı politikaları Türkiye’yi karanlık maceralara sürükleyecektir. Kobanî önlerinde bozguna uğrayan Erdoğan şimdi bunun rövanşını almaya çalışmaktadır. Bu hayasız akını durdurmak tüm demokrasi güçlerinin acil görevidir.

Özgürlük ve demokrasi güçleri bu saldırganlığa karşı barışçı bir iç ve dış politika vizyonuyla duruma müdahale edemezse günün sonunda Türkiye de bu savaşın kurbanı olacaktır.

Irkçı-işgalci saldırganlık durdurulmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.