Batı, sinik politikasıyla suçludur

Jean Ziegler

Jean Ziegler

  • Kapitalizme karşı en sert eleştirilerde bulunanlardan biri olan 88 yaşındaki sosyolog Jean Ziegler, uluslararası toplumu Kürt halkının yanında saf tutmaya çağırdı. Ziegler, şunları söyledi:
  • "Uluslararası toplumun Kürtleri yalnız bırakması kabul edilemez. Bu tutum, Türkiye’nin en kanıtlanmış ve açık suçlarını bile örtbas eden ve görmezden gelen Batı’nın sinik politikasının göstergesidir.
  • Kürtler, barbarlığa karşı cesurca savaştı, ancak Batı'nın sinikliği sürüyor. Batı, aynı zamanda Erdoğan’ın özgürleştirilmiş Kürt topraklarına ve Rojava’ya saldırmasına izin vererek dolaylı olarak Kürtlere saldırıyor."

SERKAN DEMİREL - CENEVRE

Latin Amerikalı devrimci lider Ernesto Che Guevra’nın yakın mücadele arkadaşı ve Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkan Yardımcısı olan İsviçreli sosyolog yazar Jean Ziegler, PKK’nin yürüttüğü özgürlük mücadelesinin dünyanın ezilen halkları için bir esin kaynağı olduğunu söyledi.

BM İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkan Yardımcısı Jean Ziegler, sorularımızı yanıtladı.

Kürt sorununu ve Ortadoğu’yu da yakından takip ettiğinizi biliyoruz. Kürt halkının tarihine ve mücadelesine baktığınızda kazanabileceklerine inanıyor musunuz?

Biz 2023'te konuşuyoruz, yani Kürt halkına ihanet edilen Palais de Rumin’de imzalanan Lozan Antlaşması’ndan 100 yıl sonra. Milletler Cemiyeti’ni entelektüel ve siyasi olarak yöneten ABD Başkanı Woodrow Wilson, her ulusa bir devlet, özerklik ve kendi kaderini tayin hakkı ilkesine sahipti. Böylece 1920 Sevr Antlaşması’nda Kürt halkına ulusal statü ve özerklik verildi, ancak 1920 ile 1923 yılları arasında Fransa ve İngiltere, Sevr kararlarına ihanet etti. Kürtleri, aniden kendi kaderlerini tayin etme ve ulus olma haklarından mahrum bıraktılar. Bölgenin en eski halkı ve en zengin kültürüne sahip olan Kürt halkı ve Kurdistan, Irak, İran, Suriye ve Türkiye arasında bölündü. Bu durum, Kürt halkı için trajedinin başlangıcıydı.

Ben, Kürt halkına büyük bir hayranlık duyuyorum. Kürt halkı, Batılıların ihanetine, maruz kaldıkları baskılara, ölümlere, yaralanmalara ve hapislere rağmen bugüne kadar direndi ve kimliklerini, kültürlerini, dillerini ve PKK gibi toplumsal hareketlerini kurup korumayı başardı.

Kürtler, cihatçı barbarlığa karşı olağanüstü bir savaş yürüttü. Binlerce Kürt, Batı, demokrasi ve bizim için cihatçı barbarlara karşı mücadele ederken şehit düştü.

Kürtlerin sonunda zafer kazanacağına ve özgür bir Kurdistan’a sahip olacağına eminim. Kesinlikle böyle olacaktır.

Siz PKK’yi ve verdiği mücadeleyi nasıl tanımlıyor ve görüyorsunuz?

PKK, tıpkı Nazi işgaline karşı Fransızların direnişi gibi bir ulusal kurtuluş hareketidir. PKK, başta kadınlar olmak üzere olağanüstü cesur savaşçılardan oluşan bir kurtuluş hareketidir. Örneğin; Rojava’da Kürt savaşçılar sayesinde kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu demokratik bir toplum yaratıldı. Bu, tüm dünya için istisnai bir örnektir. Rojava demokratik, özgür ve eşit bir toplumu temsil etmektedir ve dünya için bir modeldir.

Öcalan’ın hapsedilmesi ve PKK ile bağının koparılması; Türkiye’nin Kürt halkına karşı baskıları, suçtur. Türkiye sadece kahraman PKK savaşçılarını öldürmekle kalmadı. Kurdistan bölgelerinde yaşayan ve savaşçı olmayan çok sayıda erkek, kadın ve çocuk katledildi veya işkenceye maruz bırakıldı.

Bu durum, Batı’nın da desteği ile devam ediyor. Türkiye, bir NATO üyesidir. Batı, Erdoğan’ı Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkını, kültürel kimlik özgürlüğünü ve demokratik haklarını tanımaya zorlamak yerine, ona destek oluyor. Her gelen hükümet, Kürtlere karşı daha şiddetli, daha zalimce ve daha aptal politikalar uyguluyor. Batı, bu duruma sessiz kalmaya devam ediyor.

Batılı güçler, DAİŞ’e karşı verilen savaşın ardından Kürtleri yalnız bıraktı...

Bu durum, Batı’nın Kürtlere başka bir ihanetidir. Kürtler, barbarlığa karşı cesurca savaştı, ancak savaş sonrasında Batı sinik bir şekilde Kürtleri kaderlerine terk etti.

Kürtler bugün hala cihatçıların Batı’ya dönmesini engellemek için onları hapiste tutuyor. Kürtler, demokrasiyi ve Batı’yı cihatçılıktan korumak için çok önemli bir rol oynamaya devam ediyor. Buna rağmen Kürtlere ihanet ediliyor.

Batı, aynı zamanda Erdoğan’ın özgürleştirilmiş Kürt topraklarına ve Rojava’ya saldırmasına izin vererek dolaylı olarak Kürtlere saldırıyor.

Bildiğimiz gibi Türk devleti Güney Kurdistan’da yasaklı kimyasal silahlar kullanıyor. Rojava’da ve diğer bölgelerde sivillere saldırıyor. Tüm bunlara rağmen başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası toplum sessizliğini nasıl yorumluyorsunuz?

Uluslararası toplumun bu tutumu kabul edilemez. Bu tutum, Türkiye’nin en kanıtlanmış ve açık suçlarını bile örtbas eden ve görmezden gelen Batı’nın sinik politikasının göstergesidir. Kimyasal silah kullanımı ve sivillere dönük saldırılar insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Kürtlere karşı ilk kimyasal silahı, Saddam Hüseyin kullanmıştı. Daha sonra Suriye’de Beşar Esad kimyasal silah kullandı. Dönemin Başkanı Obama ve Fransa, ‘kırmızı çizgimiz’ demesine rağmen Esad’ın bu silahları kullanmasına ses çıkarmadı.

Beni en çok üzen şey Kürtlerin yalnızlığıdır. Bu durum bir skandaldır. Kürtler bir taraftan hep yalnız bırakılsa da, ihanete uğrasa da, terk edilseler de, diğer taraftan Kürt halkının içinde hep müthiş bir direniş, seferberlik ve devrimci bir tutku gücü var. Tekrar ediyorum; Kürt halkının mücadelesi, tüm insanlık ve dünyanın tüm ezilen hakları için gerçekten örnektir.

Yaklaşık iki yıl önce sizle yaptığımız bir söyleşide bana mücadele arkadaşınız Che Guevara için “Bugün yaşasaydı, Kürtlerin yanında savaşırdı” demiştiniz. Hala aynı mı düşünüyorsunuz?

Kesinlikle! Che Guevara’nın bugüne kadar somutlaştırdığı şey, halklar arasındaki dayanışmadır, kelimenin tek anlamıyla enternasyonalizmdir. Kürtler, bunu bize pratik olarak gösteriyor. Kürtler, bugün Che’nin enternasyonalist mücadelesinin taşıyıcısı konumundadır. Che Guevara bugün yaşasaydı kalbi Kürtlerin yanında atar ve onların yanında saf tutardı. Kürtlerin direnişi en dezavantajlı durumda olanlar için bir esin kaynağı oluşturuyor.

Kürt halkına teşekkür etmek istiyorum. Cihatçılara karşı verdikleri mücadele için teşekkür ediyorum. Nesilden nesile cesaret ve kararlılık sembolü olarak bize ilham veren binlerce yıllık tarihi olan bu muhteşem halka teşekkür ediyorum. Kürt halkına hayranlık ve dayanışma duygularımı iletiyorum.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 24 yıldır rehin ve 27 aydır hiçbir iletişim yok. Ailesi ve avukatları ile görüşme hakkı tamamen elinden alınmış durumda. Buna ne diyorsunuz?

Öcalan üzerindeki bu uygulamalar insanlığa karşı işlenmiş birer suçtur. Erdoğan, uzun zaman önce Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) önüne çıkarılmalı ve mahkum edilmeliydi. Abdullah Öcalan, Kürt direnişinin ve Kürt halkının meşru lideridir. Onu hapsetmek, hareket özgürlüğü gibi temel haklardan mahrum bırakmak, insanlığa karşı suçtur. Tüm bunlara son verilmelidir. Uluslararası toplum ayağa kalkmalı ve Öcalan’ın özgür bırakılmasını talep etmeli ve sadece PKK’nin değil, Kürt halkının da yegane lideri olarak da meşrutiyetini tanımalıdır.

Erdoğan rejimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erdoğan rejimi, kesinlikle emperyalist bir rejimdir. Erdoğan rejimi, bütün insan haklarını kısıtlayan, demokrasiden nefret eden ve şiddeti esas alan bir tiranlık rejimidir.

 

*****

Jean Ziegler kimdir?

Jean Ziegler, 1934'te dünyaya geldi. Bir siyasetçi, küreselleşme karşıtı ve sosyolog. Dünyadaki beslenme hakkına ilişkin BM nezdinde özel raportörlük yaptı. Özel raportör olarak birçok ülkenin (Nijer, Etiyopya, Hindistan, Bangladeş, Moğolistan, Brezilya, Filistin, Bolivya, Küba, Guatemala vb.) beslenme durumunu inceledi ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na durum üzerine raporlar sundu. Ziegler, 2009'dan bu yana Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkan Yardımcılığını yapıyor.  

İsviçre’nin en önemli entelektüellerinden biri olarak değerlendirilen Ziegler’in kitapları onlarca dile çevrildi. İlerleyen yaşına rağmen kendisini halen bir devrimci olarak görüyor. Riadh Sidaoui’nin 2003’te yazdığı “Jean Ziegler parle aux Arabes” (Jean Ziegler Araplara konuşuyor) isimli kitabında, Ziegler’in Che Guevara ile 1964'te Cenevre ziyareti sırasındaki karşılaşması anlatılıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.