Güncel

Bildiklerim daha fazla

Forum Haberleri —

Newroz 2025

Newroz 2025

  • İşi yokuşa sürmeden, barış ve demokratik bir toplum yaşamı için tek bir dakikamı bile heba etmeden çalışmam gerektiğini biliyorum. Varın siz, bilmediklerinize takılın kalın. Ben bildiklerimle mutluyum… Sanırım o yüzden umutluyum…

SİNAN CUDİ

Ortadoğu’nun ve dünyanın çözümsüzlüğe mahkum edilmiş en büyük sorunlarından biri olan Kürt sorununun demokratik-barışçıl yöntemlerle çözümü konusunda önemli ve tarihi adımların atıldığı bir süreçte “ne” üzerine yoğunlaşılıyor?

Nasıl katkı sunacağımız veya destekleyeceğimiz mi? Barışın kalıcı bir iklime dönüşmesinin yol ve yöntemlerini mi? İçte veya dışta barışçıl, demokratik bir çözümün önünde engel olabilecek kesim ve güçlere karşı nasıl bir duyarlılıkla hareket edilmesi gerektiği mi? Alışkanlıklarımızın pekiştirdiği hakim ideolojinin ezbere, gerçek dışı teori ve söylemlere dayanan zehirleyici düşüncelerinden nasıl arınılacağı mı?

Hayır tabii ki? Güzel olurdu ama değil…

“Ne konuşuldu?”, “Ne tartışıldı?”,  “Kim, kime ne vaat etti?”, “Kim kimden ne alıyor?”

Sanırım hiçbirimiz de bilmiyoruz.

Budur yani…

Ülkenin son otuz yılında savaşın adı olmuş bir sorun çözülüyor; Cumhuriyet’in ilk gününden itibaren kuruluş felsefesinin bir gereği olarak inkar ve asimilasyon altında yaşamak zorunda olan bir halkın statüsü belirlenmeye çalışılıyor; acı, kan, ölüm, kin, gözyaşı, nefret sonlansın diye silah bırakılıyor da, ne işe yarıyor?

İnsan, arabayı atın önüne koşmaktan bir kere bile yorulmaz mı?

Yok, Türkiye kamuoyuysa söz konusu olan, yorulmaz. İşi yokuşa sürmek, arabayı atın önüne koşmakta bir eşi yok bu kamuoyunun, aydının, gazetecinin, yazarın, siyasetçinin, manavın, kasabın, yaşlının, gencin, milliyetçinin, dindarın...

“Hepimiz barış yanlısıyız ama ne konuşulduğunu bilmediğimiz için katılmıyoruz, çekincelerimiz var, kaygılıyız, güvenmiyoruz.” Bilumum vatandaşın ortak tepkisi bu cümlede kendini ifadelendiriyor.

Eyvallah!

Ama diyelim ki hiçbir şey bilmiyoruz ve bilmeyeceğiz, o zaman ne olacak?

Ya da bilsek ne olur bilmesek ne?

Olmadı, şunu da sorayım; hadi diyelim bildik, n’olcak, ne yapçaz ki?

“Bilinmeyen bir şey yok”, “Yapılmış bir anlaşma ve sözleşme yok” dese de işin muhatapları, çoğuna göre VAR.

Yani ülke cümleten müneccim/dedektif karışımı bir oluşa, gelişmeye, fiile, ruh haline gark olmuş. Önünü tutana aşk olsun!

Aslında yadırgamıyorum bunu. Böyle öğretilmiş, eğitilmiş, alıştırılmış devlet-i ali’leri tarafından vatandaşlarımız.

Güvenin altına altına yerleştir dinamitleri, uçur uçur o manevi bağları, nefretin kötü kokulu denizinde yüzdür insanları, dilini, zihnini, duygularını düşmanlık ve karşıtlık üzerinden yapılandır, ondan sonra da de ki “barış dili”, “barışçı hareket”, “barış dolu kucaklaşma.” Ve de ekle “Bana güvenin.”

Kim neye ve kime güveneceğini kendi belirler pek tabii. Ben kendimden başlayayım, Önder Apo’ya ve PKK’ye sonuna kadar güveniyorum. Ama AKP’ye ve hükümete güvenmeme nedenlerim var. Yok, sıralamayacağım, siz iyi biliyorsunuz zaten.

Fakat sorunun sadece bir güvenme sorunu olmadığının farkındayım.

Ve ayrıca süreç hakkında bildiklerimin bilmediklerimden daha çok olduğunu keşfettim.

Tüm ülkeyi bu kadar yakından ilgilendiren bu denli grift bir sorunun çözümünde yeni bir aşamaya girildiğini biliyorum.

Türk devleti karşısında Kürdistan ve Anadolu halklarının özgürlüğü için mücadele eden Önder Apo ve PKK’nin, bundan sonra silahla değil, demokratik siyasetle sonuç almaya çalışacağını biliyorum.

Sürecin sadece bir silah bırakmayla sınırlı olmadığını ve ardı sıra gelişecek süreçlerle birlikte Kürdistan ve Anadolu halklarının siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik anlamda örgütlenerek eşit, özgür ve demokratik bir ülkenin yaratımında omuz omuza mücadele edeceğini biliyorum.

Belki de ülkenin en temel sorunlarından biri olan “sol’suzluk” probleminin sonlanıp, ülkenin ihtiyacı olan damarın güçlenerek temel muhalif güç ve iktidar olacağını biliyorum.

Artık Kürdistanlı ve Türkiyeli gençlerin birbirini öldürmeyeceğini, halklar arasında nefretin, kinin olmayacağını, bu nefret ve kin üzerinden siyaset yapanların tarihin çöp sepetine gideceğini, bu yüzden suyun akışına karşı kimsenin direnemeyeceğini biliyorum.

Ölmek ve öldürmek ikilemiyle karşı karşıya bulunan gençlerin bundan sonra aşkla, tutkuyla, sevgiyle, yaratıcılık ve yapıcılıkla topluma katılacağını, yeteneklerini özgür ve demokratik bir yaşamın yaratımında kullanacağını biliyorum.

Savaşın gölgesinin olmadığı yerde düşüncelerin şiddetsizleşeceğini, düşüncedeki şiddetsizliğin de başta kadına karşı şiddet olmak üzere tüm şiddetleri sonlandıracağını biliyorum. Cinsiyet özgürlükçü bir toplum ve birey yaratımına daha fazla zaman, imkan ve enerji harcayabileceğimizi biliyorum.

İşçilerin, dini azınlıkların, çocukların, yaşlıların, engellilerin, doğanın, hayvanın haklarını daha güçlü sahipleneceğimizi biliyorum.

Sürecin başarıya ulaşması durumunda bugün yaşanan birçok gelişmede ve tarihteki tüm barış ihtimali süreçlerinde devreye girerek halkların kanını kene gibi emen darbe dinamikleri ve savaş rantçılarının tarihin çöp sepetine atılacağını biliyorum.

Aslında fark ettim de bildiklerim yazmakla bitmez. O yüzden bu kadarı yeter. Sanırım bu kadarı bile yeter.

Ama en fazla da tüm bunların ancak mücadele edilerek yaratılacağını biliyorum. İşi yokuşa sürmeden, barış ve demokratik bir toplum yaşamı için tek bir dakikamı bile heba etmeden çalışmam gerektiğini biliyorum.

Varın siz, bilmediklerinize takılın kalın. Ben bildiklerimle mutluyum… sanırım o yüzden umutluyum…

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.