Cemil Bayık’ın açıklaması
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- KCK’nin deprem nedeniyle askeri eylemlerini durdurmasıyla ilgili Bayık’ın açıklaması uluslar arası arenada büyük yankı uyandırdı. Dünyanın önde gelen ajansları, haberi “flaş” başlığı ile duyurdu.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Türkiye’deki (Başur’daki değil) bütün gerilla birimlerine ve milislere “askeri eylemlerini” deprem felaketi nedeniyle ve insani amaçlarla durdurma çağrısı yaptı. Birliklerin komuta merkezi de anında Bayık’ın bu çağrısına uyacaklarını açıkladı.
KCK, Türk devletiyle savaş halindedir. Bu eşitsiz savaşta gerilla düşmanın zayıf yanını kollar, saldırısını buraya yöneltir. Türk ordusu, depremin üç günü boyunca felaketi gerilla korkusuyla seyretti. Deprem bölgesine birliklerini, silah yerine, ellerinde kazma-kürekle sevk etmeyi göze alamadı. Bu savunmasız birliklerin Türkiye’deki gerillaların hedefi olacağını düşündü. Ordunun deprem bölgesinin yardımına gitmemesinin bir sebebi de budur. Deprem bölgesi Kurdistan’dır. Savaş bölgesinin hemen kıyısındadır. Her Kürt bir mayın gibidir.
Akar ve ordu komutanları üç gün boyunca tümüyle hareketsiz beklemeye geçti. Deprem alanında gerilla birliklerinin hareketliliğini gözledi. Sahadan aldığı istihbaratı yorumladı. Ve sonunda KCK’nin deprem alanına sevkedilecek birliklere yönelik her hangi bir hareketliliğinin olmadığını gördü. Çünkü KCK, depremin ilk gününden başlayarak “askeri eylemlerini” durdurmuştu. Cemil Bayık’ın açıklaması aslında örgütün ilk gün aldığı “askeri eylem” yapmama kararının resmen ilan edilmesidir. PKK düşmanının “zayıf” durumundan askeri kazanım adına yararlanma imkanını kullanmadı.
Durumun böyle olduğu kesinleşince, üç gün boyunca şehirlerin yok olmasını ve insanların can vermesini, hem “jeolojik soykırım” niyetiyle ve hem de gerilla korkusuya seyreden ordu, ortada tehlike olmadığını ve soykırımın gerçekleştiğini görünce, nihayet önce alanı yoklaya yoklaya, sonra daha etkili şekilde enkazlara müdahale etmeye başladı.
Savaş Bakanı Hulusi Akar ancak dün, KCK’nin açıklamasından iki gün sonra ortaya çıktı ve konuştu. Şöyle dedi:
“"Şu anda 39 komando taburu, 28 arama kurtarma timi, istihkam savaş taburları ile deniz istihkam arama kurtarma timleri ile Hava Kuvvetlerimizin arama timleri sahada. İlaveten ilk kez fabrikalarımızdan 580 teknik personel ve işçimiz de sahada".
Ve ilk üç günde enkaz altındaki onbinlerce insan can verdikten sonra, şimdi depremin beşinci, altıncı, yedinci gününde, eksi on beş derecedeki soğuğa rağmen 80 yaşından iki aylık bebeğe kadar çok sayıda insan enkazdan canlı kurtarıldı. Bu da şunu gösterdi; eğer ordu, depremin olduğu dakikada harekete geçseydi, elinde halkın vergileriyle depoladığı bütün araç ve gereçlerini seferber etseydi, halkın kayıplarının yüzde doksanı şimdi hayatta olacaktı. Medyanın yüz küsur saat sonra kurtarınların resimlerini “mucize” başlığı atında vermesi utanç verici. Mucize, KCK açıklamasının eseridir.
Şimdi askerlerin kurtardığı her insan, KCK’nin orduya “korkmayın, alana çıkın, biz bütün askeri eylemlerimizi durdurduk” demesi sayesinde yaşıyor.
KCK’nin askeri eylemlerini durdurmasıyla ilgili Bayık’ın açıklaması uluslar arası arenada büyük yankı uyandırdı. Dünyanın önde gelen ajansları, haberi “flaş” başlığı ile duyurdu. Onların uzmanları, analistleri, deneyimli gazetecileri KCK’nin aldığı kararın anlamını ve önemini anında farkettiler. Onlar KCK’nin bu fırsattan yararlanacağını sandılar. Zap’ta uğradığı bozgundan sonra, bu büyük felaket koşullarında Türkiye’nin büyük kentlerinde, deprem bölgesinde, Kurdistan’ın her yerinde gerilla taarruza geçseydi, önünde duran büyük fırsatı kullansaydı, bombalar, mayınlar, suikast eylemleri birbirini izleseydi Türk devleti yıkımın eşiğine gelirdi.
Ama beklenen olmadı. KCK insani kaygılarla, önüne gelen bu fırsatı kullanmayı aklının ucundan bile geçirmedi. Özgürlüğü için savaştığı halk için “askeri” kazanımlar elde etmek yerine, enkaz altındaki insanların kurtarılması için “askeri eyemlere” son verdi. Erdoğan ve çetesi tıpkı 15 Temmuz günü yaptığı gibi, depremi “Allahın lütfu” gibi kullandı, OHAL ilan etti ve demokratik güçlere karşı saldırıya geçti. Şimdi herkes rejimle, o rejimin OHAL kararı ile KCK’nin askeri eylemleri durdurma kararını karşılaştırmalı, kim ülkenin felaketini siyasi fırsata dönüştürüyor, kim ayağına kadar gelen askeri kazanım fırsatlarını hiçe sayıp, felakete uğrayan halkın yardımına koşuyor; her yerde anlatmalı.
Bu felaket günlerinde, Türk devletiyle ölüm-kalım savaşı veren Apocu KCK’nin aldığı “askeri eylemleri durdurma kararını” manşetlerine çeken ajansların devletleri yeni bir değerlendirme yapma göreviyle karşı karşıyadır. Böyle yüksek “ahlaki politik ve askeri kararı” bir “terör örgütü” verebilir mi? Bu örgütün her ferdini Başkan Apo’nun eğittiğini ve onun şimdi İmralı işkencesi altında tutulduğunu düşünün ve Apo’nun özgürlüğü için asıl şimdi sesinizi yükseltin. Ahlaksızlık ve toplum düşmanlığı bataklığında debelenen müttefikiniz Türk devletinde “ahlaki politik toplumun” inşasından çıkarınız varsa, bilin ki böyle bir Türkiye Öcalansız ve PKK’siz mümkün değildir. “Yıkılan Türkiye’yi bir de biz yıkalım” demeyen bir örgütün önderine karşı örgütlediğiniz ve bugün de devam ettirdiğiniz “komplo”nun yaklaşan yıldönümünde utançla başınızı yere eğiniz.
Şimdi legal, illegal bütün demokratik örgütlerin militanları, KCK’nin aldığı bu kararın önem ve anlamını başta enkazlardan sağ çıkan depremzedelere anlatmalı, günlerce kışlalarda halkın felaketini seyreden Türk ordusunun, şimdi sahaya inebilmesinde KCK’nin bu açıklamasının belirleyici rolü olduğunu herkese göstermelidir. Enkaz başında, dün öldürdükleri Aleviler’in ve Kürtler’in arasında endişeyle çalışan askerlerin başı üzerinde, gizlice basılmış avuç içi büyüklükte beyannamelerin havalarda uçuştuğunu görür gibiyim. Bu beyannamelerde uzun analizlere yer yok. Şu kadarı yeterlidir:
“Asker, korkma. Savaştığın gerilla, askeri eylemleri durdurdu, Kürt’ü öldürmeye kalktığında o da seni öldürdü, şimdi enkazdan insan kurtarıyorsun, gerilla seni öldürmeyecektir. Öldürmekten kork, kurtarmaktan korkma.”