Colani-Erdoğan Alevi Katliamı’na neden ihtiyaç duydu?

Ziya ULUSOY yazdı —

  •  Colani ve Erdoğan daha çok politik İslamcı iktidarı inşa için “kurucu terör” ihtiyacından hareketle katliamlara başvuruyorlar.
  • Suriye’de Colani ve hamisi Erdoğan (kendi deneyiminden önererek) politik İslamcı rejim veya İslamcı bir liderin etrafında iktidarı, ancak yukardan terörle sağlayabilirler.

 

Suriye’de Alevi inancından halka yönelik Humus kırsalında başlayan saldırılar, 6 Mart tarihinden itibaren yoğun olarak yerleşik oldukları Sahil bölgesinde (Lazkiye, Tartus, Banyas kent ve köylerinde) yoğunlaştı ve kitlesel katliamlara dönüştü. SOHR’un tespitiyle öldürülenlerin sayısı yaklaşık 1000’i buldu. Fakat yerel kaynaklar binleri geçtiğini bildiriyor.

Suriye’deki katliamları elbette Colani yönetimi düzenliyor. Çünkü katliamcı çeteleri Sahil bölgesindeki kent ve köylere “operasyon”a gönderen kendisi. 11 Mart tarihinde resmi ajans SANA’ya “operasyon başarıyla sona ermiştir” açıklamasını yapan Colani’nin sözcüleri. Colani’nin kendisi ise katliamın ilk günlerinde “beklenen şey” demeciyle sahip çıkmıştı.

Katliamda vahşiliğini kısmen video çekimleriyle kamuoyuna yansıtanlar Erdoğan-Bahçeli’nin SMO’su içindeki Hamza ve Sultan Murat Tugayları çeteleri. HTŞ çetelerinin videosuz katliam yapmaları ise suçlarını örtemez, asla örtmemeli.

Colani ve Erdoğan’a bağlı çetelerin saldırıları elbette soykırımcı nitelikte. Bu bir yanıyla her iki otoritenin mezhepçi ideolojik yapısından kaynaklanıyor. Erdoğan’ın kendisi mezhepçi katliamı desteklediği halde yavuz hırsız misali Suriye Alevi toplumunu mezhepçi provokasyan yapmakla suçlamaktan, bu ajiteyle Türkiye’de mezhepçi kini körüklemekten geri durmadı.

Colani ve Erdoğan daha çok politik İslamcı iktidarı inşa için “kurucu terör” ihtiyacından hareketle katliamlara başvuruyorlar. Buna şu itiraz dile getirilebilir: İktidar, Batılı emperyalizm ile Türkiye rejimi tarafından ve güçsüz Rusya’nın itirazsızlık onayıyla kenidisine verilmiş Colani ve hamisi Erdoğan neden “kurucu terör”e ihtiyaç duysun?  

Colani’nin ve cihadistlerin toplumsal tabanı dardır. Sünni dindar halkın önemli bir bölümü de İslamcı bir diktatörlüğün kurulmasına sıcak bakmıyor. Halklar ve diğer inançlardan topluluklar büyük çoğunluğuyla İslami bir rejimin kurulmasından yana değil. Muhtemelen parlamenter bir burjuva demokrasisi arzusu yaygın bir talep.

Bu durumda Suriye’de Colani ve hamisi Erdoğan (kendi deneyiminden önererek) politik İslamcı rejim veya İslamcı bir liderin etrafında iktidarı, ancak yukardan terörle sağlayabilirler. Zayıf ve örgütsüz olan inanç ve etnisitelere soykırımcı katliamlar hem en kolayı. Onlar şahsında örgütlü güçlere de, halkların en geniş kitlelerine de gözdağı vermek amaçlananı sağlayacak elverişli yol.

Alevileri saklayarak korumak isteyen Sünni komşularını da katletmeleri, Colani ve SMO çetelerinin kurucu terörle geniş kitlelere boyun eğdirme amacının daha önde olduğunu gösteriyor. Haber akışı Colani’nin HTŞ’si Durzi kenti Suveyde’ye de yönelmiş ancak İsrail’in fiili tehditiyle geri çekilmiş. Bu da kurucu terör amacının öncelikli olduğunun başka kanıtı. Ayrıca 11 Mart Mutabakatı’nda tüm Suriye’de ateşkes üzerine imza atılmasına rağmen Colani’nin ve bağlı güçlerin katliama 13 Mart akşamına değin 2 günde 173 sivili öldürmeyle devam etmeleri bunu kanıtlayan diğer bir dramatik kanıt.

Rejime ilişkin Colani’nin, Fidan-Güler-Kalın ziyareti sonrası ilan ettiği hukuki adımlar da bunu gösteriyor. Şöyle ki Colani geçici Anayasa bildirgesini imzaladı/çıkardı, Suriye Arap Cumhuriyeti’ni, 5 yıllık seçimsiz iktidarını, kanunların öncelikle İslami şeri hukuktan kaynaklanacağını deklere etti. Anlaşılan kendisini iktidara taşıyan ABD-Avrupa emperyalistleri ile Erdoğan rejimi arasında faydacı gelgitleri yaşıyor, benzer biçimde Suriye’deki seküler örgütlü güçlerle ilişkisinde de ikiyüzlü davranıyor. SDG lideri Mazlum Abdi ile imzaladığı 11 Mart Mutabakatı’nın aksine Erdoğan’ın ekibiyle görüşme esnasında imzaladığı Anayasa bildirgesinde hakim Arap ulusunun devletini ilan etti; Kürtleri, Süryani, Ermeni ve Türkmen halkları yönetilecek kategorisine koymaya çalışıyor. Kanunların öncelikle Sünni şeri hukuktan kaynaklanacağı ilanıyla sekülerlerin ve öteki inançlardan halkın baskı altına alınacağı mezhepçi İslami rejim amaçladığını gösteriyor. Bunlar ve katliama devam etmesi Erdoğan ekibinin 11 Mart Mutabakatı’na misillemesidir de.

Vurgulamak gerekir ki mezhepçi İslamcı diktatörlük altında işçi sınıfı hiçbir demokratik hakka sahip olmayacak, sosyal hakları ise lütuf kapsamında sıfıra yakın tutulacak.

Colani-Erdoğan’ın Alevi halka reva gördüğü soykırımcı katliama karşı mücadele her parti, halk ve sınıfın turnusol kağıdıdır. Ayrıca bölgedeki gelişmelerin yönünü etkileyecek temel etkenlerden biridir. Bu sınavdan devrimci demokratik başarıyla geçmek tek çıkış yoludur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.