Çözüm yolu

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Kürdistan halklarının eşit-özgür yaşamını güvenceye alan anayasal, demokratik bir çözüm temelinde, barışçı yolları tercih etmek kaçınılmaz olmuştur. Bugünkü dünya şartlarında bu zorunlu hale gelmiş ve başka bir yol da kalmamıştır.
  • Öcalan siyasi çözüm yolunu açmaya çalışıyor. Bunu artık herkes anlamalı ve bugünkü dünya şartlarında ucuz kabadayılık ve macera yerine sorumlu siyasetçilik ve çözüm yolunu düşünmelidir.

Son dönemde yeniden gündeme gelen diyalog ve müzakere tartışmaları birçok konuyu da gündeme getirdi. Bizler zaten biliyorduk ama devlet bilse de inkar ediyordu. Şimdi açıkça ortaya çıktı ki, sorunun çözümü için muhataplar bellidir ve birbirlerini iyi tanımaktadır.

Sık sık, kritik durumlarda bir devlet aklından söz edilir. Böyle bir akıl var mıdır derseniz elbette vardır. Hatta bazen birden fazla akıl vardır ve bunlar kendi aralarında yarışır, kapışır, çatışır hatta savaşır ama sonunda mutlaka uzlaşır. Dış düşmanlara karşı uzlaşma şart denir ve birleşirler.

Öcalan ilk ateşkesten beri, yani otuz yıl öncesinden beri şunu çok açık olarak ilan etmişti:

“Bu aşamadan sonra ne devlet bizi imha edebilir ne de biz devleti askeri olarak yenebiliriz. Bu durumda savaşı sürdürmek hiçbir açıdan haklı değildir. Diyalog ve çözüm yolunu açmak gerekir” diyerek siyasi çözümü gündeme getirmiştir. Ama devlete egemen olan kökünü kazıma-kurutma kafası sözden anlamamış illaki duvara toslayana kadar devam etmiştir. Kürtlerle savaş ve imha politikası Türkiye’ye çok büyük maddi, manevi ve insani kayıplara malolmuştur. 20. yüzyıl böyle kaybedilmiştir. Eski kafayla gidilirse 21. yüzyıl da kan ve gözyaşı içinde kaybolup gidecektir. Belki sadece bir yüzyıl daha değil, Türkiye de kaybolup gidecektir. Bahçeli’nin sözlerinden net olarak anlaşılan budur.

Her ne kadar uzlaşırlarsa uzlaşsınlar Bahçeli ve Erdoğan iki farklı yaklaşım içinde görünüyor:

Erdoğan hala asarız, keseriz, gömeriz diyerek kabadayılık taslarken Bahçeli “Etrafımız hızla değişiyor, Türkiye de değişmesin” diyerek endişesini ortaya koymuştur.

Anlaşılıyor ki, Erdoğan ırkçı-imhacı-savaşçı kafada inat etmektedir. Bu yola girince zafer garantideymiş gibi kara düzen saldırmaktadır. Bir yandan Rojava’ya dönük askeri saldırılar bir yandan da muhaliflere yönelik tasfiye çabaları hızla sürmektedir.

Kendisini Osmanlı padişahı Kanuni zannetmektedir. Suriye’deki kolay ve özel "zafer" her yerde tekrarlanacakmış gibi saldırmaktadır. Karşısındaki herkesi Galler Prensi Fransuva zannetmektedir.

Oysa kırk yıldır süren savaş boyunca Kürtler ne kadar zulme uğrarsa uğrasın boyun eğmemiş, teslim olmamış ve ölümüne direnmiştir. Bu durumda savaşı sürdürmek siyasi, ahlaki ve insani açılardan gerekçesini yitirmiş ve sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Kürdistan halklarının eşit-özgür yaşamını güvenceye alan anayasal, demokratik bir çözüm temelinde, barışçı yolları tercih etmek kaçınılmaz olmuştur. Bugünkü dünya şartlarında bu zorunlu hale gelmiş ve başka bir yol da kalmamıştır.

Bütün bunlara rağmen illa da savaşı sürdüreceğiz diyenler bunu yapabilirse yakın ve kolay bir zafer yüzü görmeyeceklerdir. Rusya-Ukrayna, İsrail-Filistin, İran-Irak gibi onlarca yıl savaşabilirler ama ölü sayısını ve her türlü yıkımı artırmaktan başka bir sonuç elde edemezler. Öcalan bu yolu tercih etmediklerini hatta buna karşı olduklarını ilan ederek siyasi çözüm yolunu açmaya çalışıyor. Bunu artık herkes anlamalı ve bugünkü dünya şartlarında ucuz kabadayılık ve macera yerine sorumlu siyasetçilik ve çözüm yolunu düşünmelidir.

Sürecin daha hızlı ve yapıcı bir akışa dönmesi için Öcalan üzerindeki her türlü kısıtlama kaldırılmalı, acilen özgürlüğüne kavuşmalı ve çözüm için her türlü teması sürdürebileceği bir yaşam ortamına geçmelidir. Devlet aklı varsa ve her neyse artık ortaya çıkmalıdır.

Bu sorun Özal zamanında çözülebilirdi. O zaman çözebilseydik şimdi Trump ne yapacak, İsrail ne diyecek diye konuşmazdık. Artık hala havanda su dövüp daha fazla vakit, nakit ve can kaybetmeyelim.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.