Dağlardan başka dostumuz yok mu?
Avusturya’dan bir grup sanatçı “Ben senin dağınım” şiarıyla hazırladıkları videoyu geçen günlerde sosyal medya yoluyla dolaşıma soktu. Sanatçıların değişik dillerde “Ben senin dağınım” dediği video ile Türk devletinin işgal saldırılarına karşı Rojava ve Kürtlere destek beyan ediliyor.
Destek kampanyasının sloganı, “Kürtlerin dağlardan başka dostu yok” sözüne atıfta bulunuyor. Türk ordusunun Rojava’ya yönelik işgal saldırılarının başlamasıyla birlikte yeniden yoğunca dolaşıma girdi. Özellikle de yabancı basında çıkan birçok analizin ilk cümlesi, “Eski bir atasözü der ki Kürtlerin dağlardan başka dostu yok...” sözleriyle başladı yine.
Bir şey yeterince tekrarlandığında doğruluğu artık sorgulamaksızın kabul edilir ya çoğunlukla. “Kürtlerin dağlardan başka dostu yok” sözü de öyle. Eski bir atasözü ise demek ki yüzyıllardır değişmeyen gerçeğimiz budur. Yalnız bir halkız, yalnızlığa mahkumuz. Kaderimizde var yalnızlık. Ve sadece yalnızlık da değil; satılmak, arkadan vurulmak, ihanete uğramak. Yani mağdur olmak.
Oysa “Kürtlerin dağlardan başka dostu yok” şeklinde eski bir Kürt atasözü yok. Bundan ziyade, Saddam rejiminin Başûr’daki Kürtlere yönelik soykırımcı Enfal saldırılarına tanıklık eden İngiliz gazetecileri John Bulloch ve Harvey Morris’in 1992’de yayımlanan kitaplarına verdikleri isimdir “Dağlardan Başka Dostları Yok: Kürtlerin Trajik Tarihi” (No Friends But the Mountains: The Tragic History of the Kurds). Kitaplarına bu ismi vermelerinin temel nedenlerinden biri, Enfal boyu Kürtlerin dağlardan başka bir sığınaklarının olmayışı, dünyanın gözleri önünde soykırıma uğratılmalarıydı.
Aynı soykırım kıskacı günümüzde de Kürtlere dayatılmaktadır. Ama Kürtler aynı Kürtler değildir. Ve dağlar da sadece sığınak değil, bundan ziyade – son 35 yıllık tarih bakımından – direniş kalesidir. Direnişin yükselip ovalara, şehirlere aktığı zirvelerdir. Öyle ki Kürdün şehirleri de dağlaştı. Ve sadece Kürdün şehirleri de değil. Çünkü bundan 35 yıl önce ilk kurşunu sıkmak üzere dağdan inenlerin yarattığı özgürlük ruhu 21’inci yüzyılın ilk devriminde vücut bulup günümüzde dünyanın dört bir yanında yankılanıyor.
Milyonlarca insanın kalbini ısıtan bu ateş sönmesin diye, daha da gürleşip her türlü sömürü düzenini yakıp yıksın diye Kürtlerin hiç ayak basmadığı topraklarda bile yeni dağlar yükseliyor. Kürtlerin dağlardan başka dostları var. Dağ gibi dostları var. Yalnız değiller. Mağlup hiç değiller. Tersine, yüzyılımızın dünya ölçeğinde en fazla dostu bulunan halktır.
Başkalar tarafından Kürtlere yakıştırılan “Dağlardan başka dostları yok” sözü sınırlı bir gerçeği ifade ediyor olabilir. Ancak bu söz, eski bir atasözü olarak nitelendirildiğinde mağlubiyeti kader kılıyor. Apocu hareket ise mağlubiyeti hem akıl hem ruhta bitirip özgürlük tarihini başlatmak üzere yola çıkarken ilk kurşunu kader diye dayatılana sıktı. Dağ gibi dostlukları böyle yarattı.
Kürtler, bir dağ halkıdır. Dağ, Kürdistan’da bir efsanedir. En kutsal yaşam hakikatimizdir. Dağlarımızda yükselen rüzgar bugün Avrupa’nın sokaklarında da, Latin Amerika’nın ormanlarında da, Afrika’nın steplerinde de, Asya’nın ovalarında da, Amerika’nın meydanlarında da esiyor. Kürtlerin dağları var. Ama dostları da var.