Demokratik Özerklik yaşam buluyor


Özgürlük Kuşağı Rojava 5. BÖLÜM
Rojava halkları devrimi gerçekleştirdikten sonra Demokratik Özerkliği 8 boyut üzerinde hayata geçirmek için çalışmalarına başladı. Siyasi, diplomatik, öz savunma, kültür, sosyal, hukuk, ekonomi, ekoloji ve eğitim alanındaki kurumsallaşma sürecinde kadınlar aktif rol aldı. Bu çabayla, Rojava’ya uygulanan çok yönlü ambargo, “kendi kendine yeten ekonomik model” ile boşa çıkarıldı.
Rojava’da halk örgütlenmesinin temeli çok eskiye dayansa da yaşamın tüm alanlarındaki örgütlenme ve kendini yönetme, 19 Temmuz Devrimi ile başladı. Siyasi olarak Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) öncülüğünde başlatılan örgütlenme; siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, öz savunma, diplomasi, eğitim, hukuk, kadın ve gençlik ile diğer tüm alanlarda örülmeye başlandı. Bu örgütlenmeyle, tepeden dikte edilen katı bir hiyerarşi temelinde değil, tabandan başlayan ve halkları esas alan bir model örülüyordu.
Kürt Yüksek Konseyi’nin kurulması
Devrimden sonra da Meclisa Gel a Rojavayê Kurdistanê (MGRK) yani Rojava Kürdistanı Halk Meclisi kurulurken, KDP’ye yakınlığıyla bilinen ve Suriye muhalefeti içerisinde yer alan Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi de 16 partinin bir araya gelmesiyle kuruldu. 11 Haziran’da Güney Kürdistan’ın başkenti Hewlêr’de MGRK ile ENKS, gerçekleştirdikleri görüşmeler sonrası 24 Temmuz’da Kürt Yüksek Konseyi’ni (KYK) ilan ettiler. KYK’nin bünyesinde diplomasi, sosyal hizmetler ve savunma komiteleri kuruldu. Bu durum uluslararası kamuoyununda da yankı uyandırdı ve Birleşmiş Milletler Arap Birliği Temsilcisi El Exder Îbrahîmî, Şam’da temsilcilerle görüştü. 2013 yılının Mayıs ayında da Rusya, KYK’yi Moskova’ya davet etti. Ancak Kürtlerin Cenevre Görüşmeleri’ne bizzat çağrılmamaları ve ENKS’nin Suriye muhalefetinin çatısı altında KYK’nin diğer bileşenlerine rağmen katılması, bu konseyin dağılmasının başlangıcı oldu. Sonraki dönemlerde diplomasi alanında TEV-DEM ve PYD, Avrupa, Mısır, Rusya ve ABD’de çeşitli temaslarda bulunurken; PYD Eşbaşkanı Asya Abdulah ile YPJ Komutanı Nesrîn Abdulah’ın Kobanê zaferi sonrası Paris’te Elysee Sarayı’nda Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile görüşmesi büyük yankı uyandırdı.
Devrime yönelen güçlere YPG müdahalesi
2004 yılındaki Qamişlo Katliamı sonrası temelleri atılan Halk Savunma Birlikleri (Yekîneyên Parastina Gel, YPG), 2011 yılına gelindiğinde resmi olarak ilan edilmişti. YPG ve daha sonra resmi olarak kurulacak olan YPJ’nin Dêrik’ten Hesekê’ye, Kobanê’den Efrîn’e ve Şêx Meqsûd’dan Şengal’e kadar devrime yönelen her güce karşı elde ettiği başarılar da dünyada ses getirmeye devam ediyordu. Her ne kadar bazı Kürt çevreleri ve Türkiye tarafından YPG, PYD’nin silahlı kanadı olarak gösterilmeye çalışılsa da YPG/YPJ, gösterdiği direniş ve halklara verdiği sözü yerine getirerek tüm Rojava halklarının öz savunma gücü olduğunu ispatladı. Kent içinde güvenliği sağlamak amacıyla da 2013 yılında Kobanê’de Asayiş Güçleri kuruldu. Daha sonra da diğer kantonlarda açılan akademilerden yüzlerce kişi mezun olarak Asayiş görevine başladı.
Kadınlar devrimin her yerinde
Rojava’daki “Cuma öfkeleri” eylemlerinde Rojava kadınları hep en öndeydi. Yekîtiya Star çatısı altında örgütlenen kadınlar, kadın meclisleri, kadın komünleri, kadın sığınma evleri ve kadın özgür düşünce akademilerini açarak devrimlerini kurumsallaştırmaya doğru götürdü. Özellikle tüm kurumlarda uygulanan “eşbaşkanlık sistemi”, Rojava Devrimi için yapılan “kadın devrimi” tanımlamasını haklı çıkarıyordu. Daha sonra Kadın Asayişi kurulurken; Kürt Dil Kurumu (Saziya Zimanê Kurdî-SZK) bünyesinde de Kürt Kadın Öğretmenler Birliği kuruldu. Askeri olarak örgütlenmeleri hala YPG’nin içerisinde olan kadınlar, 2013 yılında Kadın Savunma Birlikleri’ni (Yekîneyên Parastina Jin-YPJ) kurdu.
Rojava gençleri de Devrimci Gençlik Hareketi (Tevgera Ciwanên Şoreşger) adıyla tüm kantonlarda örgütlendi. Kürt öğrenciler, Yurtsever Öğrenciler Federasyonu (Federasyona Xwendekarên Welatparêz) çatısı altında örgütlendi. Rojava Devrimi’ne yapılan saldırılara karşı hiç ikircik yaşamadan ve “Genç başladık genç başaracağız” şiarıyla cepheye koşan yurtsever gençlerden onlarcası, bu direnişlerde şehadete ulaştı.
Kadın aydınlanma seferberliği
Rojava Halk Devrimi ile birlikte ilk olarak Efrîn’de Kürtçe eğitim kursları açıldı, okullarda Kürtçe eğitim verilmeye başlandı, halk kendi kendini yönetti, mazotun dağıtımı ile şehrin sevk ve idaresi halkın kendisi tarafından yapılmaya başlandı. Devletin okullarında Kürtçe eğitim verilmeye başlanırken SZK de bu dönemde kuruldu. Rojava halkları bir yandan sağlık, eğitim, hukuk ve diğer alanlarda kurumsallaşmasını sağlarken bir yandan da öz savunmasını güçlendiriyordu. Daha sonra da her üç kantonda yüzlerce okulda Kürtçe eğitim verilmeye başlandı. Açılan akademilerde binlerce öğretmen sertifika alarak okullarda görev aldı. On binlerce öğrenci artık kendi dillerinde eğitim görüp demokratik, bilimsel ve laik bir eğitimle yetiştirilmeye başlandı. Efrîn’de 2013 yılında Şehîd Ferzad Kemanger ve Şehîd Viyan Amara isimleriyle Kürt Dili ve Teorisi Akademileri kurulurken, her üç kantonda da Nuri Dersimî Düşünce Akademileri açıldı. Rojava’daki diğer halkların da kendi anadillerinde eğitim öğretim görmeleri sağlandı.
Savaş ve eğitim iç içe
SZK Kobanê öğretmenlerinden Nesrîn Ebdulqadir, rejim zamanında dillerinin yasaklı olduğunu hatırlatarak, “Her sistemin yasakları olduğu gibi burada da en yaygın yasaklar dil üzerineydi. Rejimin okullarında tek bir sözcük Kürtçe bile konuşamıyorduk” diyor ve devrimden sonraki süreçte yaşanan gelişmeleri şu sözlerle aktarıyor: “Yeni olan şeyin zorlukları çoktu. Bizim bile Kürtçe okullarda eğitim göreceğimize inancımız yoktu. Yavaş yavaş kurslarla başladık. Bu kurslardan mezun olanlar eğitim vermeye başladı. Böyle böyle öğretmen sayısı arttırıldı ve okullardaki eğitim süreklileştirildi. Fakat eğitim çalışmalarımız düzenli yürümüyordu. Bir eğitim devresi başlayınca mutlaka bir yerlerde bir saldırı oluyordu. O saldırılar, eğitim devrelerini de etkiliyordu. Mesela çoğu zaman öğretmenlerimiz silah alarak cepheye gidiyordu. 2013 yılının 26 Haziran’ında buradaki akademinin kurucusu Viyan Amara, Kobanê’ye saldırılar başlayınca silah alarak cepheye gitti ve şehit düştü. Savaş ve dil eğitimi birlikte yürüyordu. Yine bu son katliamda Pervîn ve Gülistan isimli öğretmenlerimiz şehit düştü.”
“Her devrim dil ile başlar. Devrimlere yapılan saldırılar dile de yapılır” diyen Ebdulqadir, Kobanê’ye yapılan saldırılar sonrası göç ettikleri Pirsûs’ta da eğitim çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, “Kamplarda imkanlar dahilinde okullar açtık. Boşluğun yaşanmasını istemedik. Yani savaş sürüyor diye eğitim çalışmalarımıza ara vermedik” diyor.
Tabandan halk örgütlenmesi
Demokratik Özerklik temelinde örgütlenen Rojava halkları, başta Dêrik, Girkê Legê, Tirbespiyê, Qamişlo, Amûdê, Dirbêsiyê, Serêkaniyê, Til Temir, Kobanê, Efrîn ile Efrîn’in 7 ilçesinde, Şam, Halep, Rakka ve Hesekê’de halk meclislerini kurdu ve mahalle meclisleri ile Mala Gel’leri (Halkevi) faalleştirdi. Artık toplumun hukuki işleri ve sorunları buralarda çözüme kavuşturuluyordu. İlk başta bu sisteme temkinli yaklaşan Arap, Süryani, Asuri, Keldani, Ermeni ve Çeçen halkları da pratikte ortaya çıkan eşitliği ve demokratik yöntemi görünce sisteme dahil oldu. Bu arada devletçi hukuk sistemine karşı ahlaki ve politik toplumu esas alan bir hukuk sistemine geçilmesi gerekiyordu. İlk başlarda Barış ve Adalet Komitesi adı altında kurulduktan sonra, 4 Nisan 2013’te Toplumsal Bilimler Akademisi’nin bünyesinde Toplumsal Adalet ve Hukuk bölümü açıldı.
Rojava halkları sözleşmesini ilan ediyor
6 Ocak 2014 tarihinde Rojava’nın Amûdê kentinde toplanan Rojava Demokratik Özerklik Yönetimi Yasama Meclisi, Rojava Toplumsal Sözleşmesi’ni kabul etti. Toplumsal Sözleşme’nin Giriş bölümünde yer alan şu bölümler, devrimin demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü karakterini en iyi yansıtan hukuki akit oluyordu: “Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi için; demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için; kadın haklarına saygı ve çocuk ile kadınların haklarının kökleşmesi için; savunma, öz savunma, inançlara özgürlük ve saygı için bizler, demokratik özerk bölgelerin halkları, Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz. Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri; ulus-devleti, askeri ve dini devlet anlayışını, aynı zamanda merkezi yönetimi ve iktidarı kabul etmez.”
En büyük saldırı: Ambargo
Rojava Devrimi’nin karşı karşıya kaldığı en büyük sıkıntı, kendisine dört taraftan uygulanan ambargo oldu. Ancak devrimin yaratıcıları, kurdukları komünler ve sistemle, askeri savaştan daha ağır olan ambargonun üstesinden gelmeyi başardı. Hala Rojava üzerinde ambargo devam etse de uygulanan ekonomik model, “kendi kendini idame ettirme” olarak özetlenebilir. Daha çok bir tarım coğrafyası olan Rojava’da rejimin uyguladığı politikalar nedeniyle neredeyse hiçbir fabrika yok. Rojavalılar, rejimin ülke sınırlarına 25 kilometre mesafede olan bölgelerde fabrikalara izin vermeyen bir yasayla Rojava’yı sınırlandırdığını belirtirken; küçük atölyelere dahi rejim tarafından kısıtlama getirildiğini ifade ediyor.
Rojava’ye ‘hendek’ ambargosu
Devrim ile birlikte Rojava’ya uygulanan ÖSO, rejim, DAİŞ, El Nusra ve Türkiye ambargolarına bir de Güney Kürdistan’ın Rojava sınırına hendek kazarak uygulamaya koyduğu ambargo eklendi. Kürt kamuoyu, her türlü saldırıya maruz kalan Rojava’ya hendeklerle sınır çizilmesini, “Sykes-Picot’a sadık bağlılık” olarak değerlendirdi. Ancak tarihin bir cilvesi olarak KDP tarafından kazılan aynı hendekler, 3 Ağustos 2014 tarihinde DAİŞ’in Şengal’e yaptığı saldırılarda kaçan Pêşmergeler tarafından dolduruldu, Pêşmergeler Rojava’ya sığındı.
YARIN: Devrimi hazmedemeyenler harekete geçti
HAYRİ DEMİR/ERSİN ÇAKSU/DİHA/KOBANÊ
