Denizler bütün zamanlara sığdı


6 Mayıs Türkiye devrim hareketi önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişleri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ise büyük bombalı saldırının gerçekleştiği gündür. Üç devrimci önderin idam edilişiyle Sayın Öcalan’a farklı yılda olsa da aynı tarihte bombalı saldırının düzenlenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugün vesilesiyle hem Denizleri idama götüren hem de Önder Apo’ya komployu gerçekleştiren komplocu zihniyetti lanetliyor, kınıyoruz. Reber Apo Denizlerin anılarına saygı gereği onların ardılı olarak ve onlardan etkilenerek, onlardan ilham alarak mücadeleye başladı. Onların anılarına saygıyı borç bilip yarım kalan yürüyüşlerini tamamlamak temelinde özgürlük mücadelesini bugünlere getirdi.
Bu üç devrimci önderi biraz tanımlaya bilir misiniz? Onların takipçisi olduğunu söyleyen sizler için Denizler ne anlam gelmektedirler?
Bizler Denizlerin zamanında yaşamadık. Fakat Denizler, bütün zamanlara sığmayı başardı. Türkiye ve Kürdistan’da devrimcilik biraz Denizlerle başlar. Denizleri tanımaya başlamak aynı zamanda devrimi, devrimciliği tanımaya başlamak demektir. O yönüyle Denizler hiçbir zaman ölmemiştir. Türkiye’de her devrimci önce Denizleri tanır ve Denizlerle yola çıkar. Deniz’in izinden, heybetinden, mücadele azminden güç alarak mücadele eder. Belki biz onların zamanında yaşamadık ama onlar bizim zamanımızda yaşıyorlar ve bizlere öncülük yapıyorlar.
Bugün içinde bulunduğumuz Kürdistan Özgürlük Mücadelesi de bir anlamda Denizlerin yarattığı yolun bir devamıdır. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan çok genç yaşta devrimciliğe başlamalarına rağmen kısa ömür dilimlerine çok şey sığdırmayı, dolu dolu yaşayıp mücadele etmeyi bildiler. Bunu nasıl bildilerse idama da aynı şekilde; gururla, başları dik, tereddütsüz gitmeyi bildiler.
Egemenlerin de tarihlere ve günlere bir yaklaşımı var. Mesela 6 Mayıs, 9 Ekim böyle yapılarak ne mesaj verilmek istenmektedir. Neden 6 Mayıs tarihi seçiliyor?
Denizlerin idam günü ve Önder Apo’ya karşı gerçekleştirilen komplonun aynı günde gerçekleşmesi tesadüf değildir. Kürdistan devrimcilerini, Türkiye devrimcilerinin devamcısı olarak tanımlıyorsak, demek ki bunlar birbirlerinden güç alan, birbirini tamamlayan çizgilerdir. Sömürgeci/halkların düşmanı olan güçler de halkları sürekli olarak tüketmeyi, yok etmeyi ve sürekli yenilgiyi dayatan bir gerçekliğe sahiptirler. İşte bundan dolayıdır ki, Önder Apo’ya karşı 96’da gerçekleştirilen komplo Denizlerin idam edilişlerinin tarihi olan 6 Mayıs’a denk getirildi. Bununla tarihi tekerrür ettirmek istedirler. Direnenler kaybetmeye mahkum olduğu mesajı verilmek istendi.
Diğer bir tarihi benzerlik de Denizlere idam kararının verildiği günün 9 Ekim olmasıdır. 9 Ekim bilindiği gibi Önder Apo’nun Suriye’den çıkışı günüdür. 1998’in 9 Ekim’inde Önder Apo uluslararası komployu fark ettiği için Suriye’den çıktı. Tarihler birbiriyle örtüşüyor ve bilinçli olarak bu tarihler seçilmiştir. Diğer taraftan ise efsanevi gerilla Che Guevara’nın da şahadeti 9 Ekim tarihine denk geliyor.
Sizce egemenler, amaçlarına ulaşabildiler mi?
Hayır. Bu amaçlarına ulaşamadılar. Bundan sonra da ulaşamayacaklardır. Che Guevara 9 Ekimde katledildi ama Che efsanesi yok edilemedi. O adeta tüm dünya direnişlerinin sembolü oldu. Tüm gerillanın ve enternasyonalizmin sembolü oldu. Deniz Gezmiş idam edilmesiyle Türkiye’ye olan etkisi ve gücü yok edilemedi. Tam tersine Türkiye devriminin öncüsü, rehberi ve yol göstericisi oldu. Diğer tarafta 6 Mayıs ve 9 Ekim’le başlayıp 15 Şubat’lara kadar devam eden ve Önder Apo’yu İmralı kayalıklarına hapsetmek isteyen komplocu zihniyet de Önder Apo’yu esir alamadı.
Önder Apo’nun İmralı adasında geçirdiği süre, orada gerçekleştirdiği mücadele, direniş ideolojik-felsefi olarak büyük çıkış yapmasını sağladı. Uygarlık tarihini çözerek tüm devrim ve direnişlerin bir bileşkesi oldu. Bunları kendi mücadelesinde somutlaştırarak iktidarcı uygarlıktan intikam almanın gerçekliğini ortaya çıkardı. Bu yönüyle, komplocu güçler her ne kadar 6 Mayıslarla, 9 Ekimlerle, 15 Şubatlarla devrim öncülerine ve devrim direnişçilerine katliam, idam, tecrit ve yok olmayı dayatmışlarsa da aslında Che’den, Deniz Gezmiş’ten, Önder Apo’ya kadar açığa çıkan gerçek göstermektedir ki; devrimler yenilmez, devrimler mutlaka başarıya ulaşmak durumundadır. Halkların bu devrimleri sahiplenmesi bu gerçekliği defalarca ortaya koymuştur. Devrimler asla yenilmez ve devrimciler asla unutulmazlar. Onların çizgileri mutlaka halklar tarafından sahiplenir. Büyütülerek devam ettirilir. Bu hem halklar hem de onların takipçileri olan devrimciler tarafından devam ettirilir.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ya da diğer bir ifadeyle 6 Mayıs Kürdistan devriminde nasıl yer buluyor ve Kürdistan devrimi Türkiye için ne anlam ifade ediyor?
Kürdistan Özgürlük Mücadelesi Che’den, Deniz Gezmiş’lerden aldığı miras ve güçle, onlara cevap olma temelinde mücadeleyi yükseltmiştir. Kürdistan mücadelesi Kürt halk gerçekliğinin içinde bulunduğu asimilasyon ve soykırım gerçekliğinden kaynaklı bir direniş olarak yükselse de Önder Apo şahsında hiçbir zaman kendisini Türkiye devriminden kopuk ele almamıştır. Kürdistan devrimine olduğu kadar Türkiye devrimine karşı da kendisini sorumlu gören, Türkiye devriminin güç kazanması, büyümesi yönünde mücadele eden bir yaklaşımı sürekli vardır.
İçinde bulunduğumuz yıl açısından da önemli bir gerçeği ve gelişmeyi ifade etmektedir. Aslında Kürt halkının bu yıl ulaştığı ve önderliğin açığa çıkarmış olduğu demokratik kurtuluş hamle süreci Denizlerden bugüne kadar yürütülen özgürlük ve devrim mücadelesinin bir anlamda zirveleşmesi ve zafere yakınlaşmasını ifade etmektedir. Burada şu gerçeklikte açığa çıkmaktadır; Kürdistan devrimi aynı zamanda Türkiye devrimidir. Kürt halkı belki başlangıçta kendi üzerindeki soykırımı, asimilasyonu kırmak için başladı, ama ezilen tüm halklar için mücadele verdi ve halen de vermektedir. Şu bir gerçektir, Kürt halkının özgürleşmesi kendi halk olmaktan gelen demokratik, kültürel haklarını elde etmesi Türkiye’de yaşayan bütün diğer halkların da özgürleşmesini, kendi haklarını elde etmesini gerçekleştirecektir. Bugün Türkiye devrimi bütün Türkiye’de yaşayan halkların kendilerini demokratik bir şekilde örgütleme, kültürel, demokratik haklarını ve kendi dillerini demokratik özerklik temelinde rahatlıkla geliştirebilecekleri ifade etmektedir.
Siz bir Türkiyeli devrimci olarak Denizlerin mirasına sahip çıkan ve çıkacak olan devrimcilere neler söylemek istesiniz? Sizce Denizlerin mirasına nasıl sahip çıkılır?
Denizlerin ardılları olan devrimcilere büyük sorumluluklar düşmektedir. Bugün vesilesiyle Denizleri bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz. Fakat bütün şahadetlerde olduğu gibi her şahadetin yıldönümünde bu şahadete biz ne kadar cevap olduğumuzu da sorguluyoruz. Onların çizgisini ne kadar yükseltebildik diye sorgulamasını da yapmak zorundayız. Bu yönüyle içinde bulunduğumuz süreç onlara laik olmanın koşullarının en fazla yaratıldığı bir gerçekliği açığa çıkarmıştır. Bunun öncülüğünü Önder Apo başta olmak üzere Kürdistan Halk direnişi açığa çıkardı. Türkiye’de yaşayan bütün halkların demokratik haklarına kavuşmasının zemini oluşmuştur.
Diğer taraftan bu yeni bir mücadele zemini de açığa çıkarmıştır. Şimdiye kadar varlığı bile dile gelmeyen halklar bugün kendi halk gerçekliğini daha özgür bir şekilde ifade etmekte ve haklarını istemektedirler. Bu anlamda Türkiye devrimcilerine de büyük sorumluluklar düşmektedir. Bugün Kürdistan’da açığa çıkan özgürlük koşulları en açık şekilde sahiplenmek, değerlendirmek, desteklemek ve bu mücadelenin zafere ulaşması temelinde mücadele gücümüzü birleştirmemiz önemli olmaktadır. Bugün vesilesiyle Denizleri anarken onlara layık olma temelinde üzerimize düşen devrim çizgisini yükseltmek ve Denizlerden alınan bayrağı daha fazla yükselterek onlara layık düşmektedir.
Yine 6 Mayıs’ta yaşanılan komployla egemenler Önderliğimizi hedef aldılar. Fakat önderliğimiz İmralı adasında bu komployu kendi şahsında boşa çıkardı. Diğer taraftan halkların özgürlüğü, Türkiye ve Kürdistan halklarını kapsayan genişlikte demokratik uygarlık olarak tanımladığımız yeni yaşam felsefesini halklara sundu. Hem Denizleri idama götüren zihniyet hem de Önder Apo’ya karşı komplo geliştiren komplocu zihniyet içinde bulunduğumuz yıl açısından kaybetmiştir ve yenilmiştir. Halklar açısından büyük bir ışık doğmuştur. Biz devrimcilere düşen de bu ışığı bütün halklara daha güçlü bir şekilde taşımaktır. Ve bu şekilde devrim şehitlerine layık olmaktır.
Bu temelde Denizleri anarken, idam sehpasına yürürken bile devrimin başaracağına, devrimlerin yenilmeyeceğine olan inançları vardı. Onlar açısında bu çok önemliydi. İdama yürürken, son nefeslerini vermek üzereyken bile halkların kardeşliğinden, özgürlükten bahsetmeleri tabiî ki bizler açısından da onların mirasına nasıl sahip çıkacağımız gerçekliğini ifade ediyor. Türkiye’de gerçek özgürlük halkların kardeşliğinden ve eşitçe yaşamasında geçmektedir. Bu temelde Denizleri bir kez daha anarken yaşasın halkların kardeşliği diyorum. Özgürlük mutlaka kazanacaktır.
SİNAN DENİZ / ANF/BEHDİNAN
