Devlet aklı
Suat BOZKUŞ yazdı —
- Kürdistan Özgürlük Hareketi adına kırk senaryo yazıp keyiflerine göre kırk çeşit oyun kuruyorlar. Halkı da dedikodu ve söylentilerle oyalamak istiyorlar. Amaçları Kürdistan halkı içindeki farklılıkları kışkırtıp Kürtleri bölüp parçalamak için yapıyorlar. Tek amaçları budur ve bu gerçek devlet aklı da budur.
Bahçeli’nin, TBMM’nin açılışında 1 Ekim’de DEM Parti sıralarına giderek, DEM Partili vekillerle tokalaşmasından sonra gündeme gelen gelişmeler bir yandan belirsizliğini korurken bir yandan da gündeme iyice yerleşeceğe benziyor. Bu gelişmeler bir yandan acaba devlet aklı bu mu dedirtirken bir yandan da devletin aklı başında mı dedirtiyor. Çünkü 2015 yılında diyalog sürecini “Benim bilgim yok, onaylamıyorum” diyerek bitiren Erdoğan şimdi muhabirlerin sorularını önce duymamış gibi yapıp sonra da anlaşılmayan bir sesle “Görüşüyorlar” diyerek tek kelimeyle cevaplıyor. Bu kısa cevap hiçbir şeyi açıklamıyor. Ama Erdoğan ekliyor: “Benim pek umudum yok.”
Oysa “sadece kara ortak” olan MHP lideri inatla sözlerimin arkasındayım diyor.
Ortalıkta herkesin duyduğu senaryolar cirit atıyor. Kimseyi samimiyet testine sokamayız. Niyetlerini okuyamayız. Ama kim ne derse desin, Öcalan üzerindeki insanlık ve hukuk dışı tecrit sürdüğü sürece hiç birisi inandırıcı olmayacaktır.
Cumhur İttifakı baştan beri tek kale oynamayı tercih ediyor. Hakem de ayarlanmışsa maç garanti oluyor. Erdoğan ve danışmanları, medyadaki tetikçileri kendileri çalıp kendileri oynuyor. Sayın Öcalan, Kandil ve DEM Parti adına kendileri konuşup senaryolar üretiyorlar. Yıllarca şahinler-güvercinler masalları uydurup halkı uyutmaya çalıştılar. Şimdi de aynı oyuna değişik biçimlerde devam etmek istiyorlar. Kürdistan Özgürlük Hareketi adına kırk senaryo yazıp keyiflerine göre kırk çeşit oyun kuruyorlar. Halkı da dedikodu ve söylentilerle oyalamak istiyorlar. Tabii ki bunları sadece oyun olsun diye yapmıyorlar. Amaçları Kürdistan halkı içindeki farklılıkları kışkırtıp Kürtleri bölüp parçalamak için yapıyorlar. Tek amaçları budur ve bu gerçek devlet aklı da budur.
TC’nin kuruluşundan beri egemen olan TEK-TEK-TEK’çi, ırkçı, dinci, mezhepçi kafa ilk yüzyılını farklılıkları yok sayma-yok etme uğruna heba etti. Sonuçta gündem dışı bıraktığını zannettiği bütün farklılıklar aynen geri geldi. Değişen dünya şartlarında bu inkarcı ve imhacı kafayı sürdürmek olanaksız hale gelince sorunu yumuşatmak istiyorlar. Dün “Beka sorunu var, ezelim” diyenler bugün “Dış güçlere karşı iç cepheyi güçlendirelim” diyerek Kürtlerden medet umuyorlar. Tam da eskilerin dediği gibi “Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?”
Kendilerinin ne yapacağı konusunda belirli olan tek şey yok iken Kürtleri baştan teslimiyete zorluyorlar. Oysa bu çözüm değildir tam tersine yüzyıllık çözümsüzlüktür. Bugüne kadar çekilen acıların ve dökülen kanların nedeni de bu kafadır.
1990’lardan beri birçok kez ateşkes ilan edilmiştir. İşi çıkmaza sokan ve bozan her defasında devlet olmuştur. Bugün de Cumhur ittifakının kendi içindeki çekişmeleri bir yana, ne kadar barışçı çözümden yana olduğu ve bunu nasıl gerçekleştireceği de bilinmiyor. “Sadece kara ortak” Bahçeli ve her türlü riskten kaçan, durum kritikleşince “Ben görmedim, duymadım” moduna geçen Erdoğan ile bu sürecin başarıya ulaşması çok zordur. Bu durumda onların dedikodularına bel bağlamak yerine DEM Parti öncülüğünde Üçüncü Yol’un diyalog kapısını açması gerekiyor. Öcalan’a gerçek çağrıyı DEM Parti ve tüm demokrasi güçleri yapabilir.
Cumhur İttifakı bir diyalog ortamı geliştirmek ve çözümü kolaylaştırmak istiyorsa öncelikle Öcalan üzerindeki tecridi tamamen kaldırmalıdır. Diyalog doğrudan Öcalan ile ve açıkça sürdürülmelidir.
Biz bunları konuşurken kayyımlar eliyle halkın seçilmiş temsilcilerini zindana göndermek bu yolun açılmadan kapatılması demektir. Öyleyse kayyımlara karşı direnen halk aynı zamanda Öcalan’ın özgürlüğü için direnmektedir. Ancak böylelikle devletin aklı başına gelecektir.