Devlet soykırım politikası uyguluyor
Forum Haberleri —
- AKP/MHP ikilisinin yönettiği Türk devleti, “asrın felaketi”nden bir soykırım çıkartmaya, bunu etnik ve dinsel arındırmaya dönüştürmeye çalışmaktadır. Böylesine büyük bir felakette demografik mühendislik için yararlanmak ancak bu iktidarın yapabileceği bir vahşettir.
AZİZ TUNÇ
Devlet, deprem felaketini bir soykırıma dönüştürmeye çalışmaktadır ve bu kırımı TV ekranlarında kamuoyuna izlettirmektedir.
Kürt- Türk- Arap Alevi Kızılbaşlar ve Kürt halkı bunun çok değişik biçimlerini defalarca yaşadı. 1978- 1980 yılları arasında icra edilen soykırımlardan sonra Madımak’ta naklen bir katliam izletti bu devlet. Daha sonra mahpus damlarında ve Roboski’de aynı katliamları ve soykırımları izlemek zorunda bırakıldı kamuoyu.
Bugün de AKP/MHP ikilisinin yönettiği Türk devleti, “asrın felaketi”nden bir soykırım çıkartmaya, bunu etnik ve dinsel arındırmaya dönüştürmeye çalışmaktadır. Böylesine büyük bir felakette demografik mühendislik için yararlanmak ancak bu iktidarın yapabileceği bir vahşettir.
Depremin vurduğu Kürt- Türk- Arap Alevi köylerde büyük bir kısmında zaten çok az insan yaşamaktaydı. Bu insanlar, depremden sonra büyük bir kısmı yıkılan köy evlerini terk etmek zorunda kaldılar. Şehirlerin kenar mahallelerinde yaşayan depremzedelerin büyük bir kısmı ise ne yazık ki hayatlarını kaybetmiş bulunmaktadır. Sağ kalanlar ise kış günü şiddetli soğuklarda, hiçbir barınma olanağının olmadığı koşullarda aç ve açıkta kalmış bulunmaktadır.
AKP/MHP iktidarı, depremzedelerin yaralarını sarmamaktadır. İnsanların bulundukları alanda güven ve huzur içinde olmalarını sağlamamış, asgari yaşam olanakları yaratmamıştır. Bunun sonucu olarak insanlarımız, özellikle AKP/MHP’nin oy tabanı olarak görmediği, Kürt- Türk- Arap Alevi halkı, mahkûm edildiği bu zor koşullardan dolayı hızlıca evlerini, yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalmaktadır.
Halkımızın, yaşanabilir bir alana çekilmek ve bir nefes almak amacıyla deprem bölgesinden ayrılması elbette tercih edilemez. Ancak mevcut koşullarda, insanlarımızın acil yaralarını sarmak için “geçici olarak” bir yerlere gitmesi kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiş bulunmaktadır. O nedenle her ne kadar tercih edilmese de belirtildiği gibi, geri dönmek üzere başka bir alana çekilmek anlaşılır bir durum olarak kabul edilebilir.
Halklarımız, topraklarını, geçmişlerini ve geleceklerini varlık nedeni olarak kabul etmektedirler. O nedenle halklarımız, inancının rengiyle, kimliğinin adıyla anılan bu toprakları, geleceğinin yeşereceği topraklar olarak kabul etmeye devam edecektir.Yapılanları hiç ama hiç unutmayacak, görmezden gelmeyecek ve bunun için devletin soykırımcı politikalarının tuzağına düşmeyecektir.
Türk devleti ve AKP/MHP ikilisi, izledikleri bu politikalarla, halklarımıza topraklarında barınma imkânı yaratmayarak, insanlarımızın göçmesine yol açarak, daha kolay asimile etmeyi, halklarımızı köklerinden, inancından ve kimliğinden kopartmayı amaçlamaktadır.
Şu gerçekten herkes çok emin olmalıdır ki, halklarımız, Türk devletinin ve AKP/MHP çetesinin bu soykırımcı planına izin ve fırsat vermeyeceklerdir. Bunun için her insanımız, nereye giderse gitsin, gittiği yerde, ilk fırsatta, örgütlenerek, inancına, kimliğine ve toprağına sahip çıkacak ve mutlaka topraklarına geri dönecektir. Halklarımız, daha güvenli bir yaşamı kendi gücü, iradesi, birliği ve kurumlarıyla yaratacaktır.
Toplumun sorumlu şahsiyetleri, aydınlar, sanatçılar, yazarlar, duyarlı inanç önderleri, pirler, analar, kurum yöneticileri ve elbette bu toprakların demokrasi güçleri ve kanaat önderleri, herkesin gözleri önünde sizlerin de varlığınıza kasteden bir felaket, bir soykırım, bir katliam yaşatılmaktadır. Bu ülkenin sorunlarına karşı ilgisiz olmayan, elinde geleni yapan sizlere bugün daha çok ihtiyaç bulunmaktadır. Mevcut durum daha çok sorumluluk ve risk almayı, daha çok iş yapmayı dayatmış bulunmaktadır. Halklarımız, ısrarla deprem felaketinin yarattığı acil yaraları sarmaya çalışırken, iktidar ısrarla hem depremzedelerin hiçbir yaşamsal sorununu çözmemekte, hiçbir ihtiyacını karşılamamakta hem de kirli bir ayrımcılık yapmaktadır. Böylece toplumun bir kesimine karşı soykırımcı, asimilasyoncu ve düşmanca bir tutum izlemektedir.
Bu koşullarda başta toplumsal rolleri olan belirtilen kesimler olmak üzere her duyarlı insana bir kez daha büyük bir görev düşmektedir. Hep birlikte halklarımızın bu acılarını paylaşmanın yanında katliamcı/rantçı iktidarın bu tutumuna karşı daha etkili politik bir tavır geliştirmek gerekmektedir.