Dilenmekle olmaz/Öcalansız hiç olmaz!
Selim FERAT yazdı —
- Türkiye, kendisi ve Kürdistan için de çözülmesi gereken bir soruna dönüştü. Aktüel sloganı şöyle formüle edebiliriz: Türkiye Sorununa Çözüm. Gelinen durumda, bu soruna çözüm olarak, atılması gereken adımların başında, açılması gereken İmralı kapıları ve durdurulması gereken kayyumlar geliyor. Türk sorumluları da kabul etmeli: Öcalan’sız hiç olmaz!
I
Türkiye, Rojava’yı tehdit ve izole için onlarca kilometre derinliğinde bir işgal konseptini pratiğe geçirmek istediğini tekrarladı.
Tarihi sorumluluktan, Komutanlığa ve belki de işlevinden dolayı, bir General duruşuyla yakın tarihe imza atan Mazlum Kobanê, Trump’a gönderdiği mesajda, yakın tarihe imza atacak şu satırlara yer verdi: "Geçmişte olduğu gibi bundan sonra da birlikte çalışmayı, işbirliğimizi güçlendirmeyi ve bölgeye istikrar kazandırmayı sabırsızlıkla bekliyorum."
Erdoğan: "Türkiye kendini korumak için gereken önlemleri almaktan asla çekinmeyecek“ derken, aktüel dönemde aktif olan Kürdistan Hareketi’ne karşı reaksiyon gösteren, yardıma muhtaç pozdaydı.
Bu açıklamanın haber değerini ararken, aynı adamın Trump‘la: "ABD güçlerinin Suriye'den çekilmesi“ konusunu ele alacakları açıklaması geldi.
Telefon görüşmesinde, Trump’tan "YPG’ye verilen desteğin durdurulması gerektiğini“ talep etmesi, bana dilenen bir Erdoğan’ı çağrıştırdı.
Çünkü Erdoğan‘ın, ABD ile Suriye ve Rojava bağlamında işbirliği yapma konusunda bir bileşkeye sahip olmadıklarını unutmuş olduğundan hareket etmiyorum.
O da biliyor:
Emperyal güç ABD ile, öncesinde dünya ezilenlerinin en zayıf halkası, jeo stratejik ve örgütlü politikleşmiş nüfus açısından şimdilerin en güçlü örgütlü topluluğu Rojava’nın çıkarları, "zamansızlığın zamanlılığı“ paradoksuna dayalı, aynı tarih hanesine düştü.
Böylece ABD güçlerinin Rojava’yı ve dolaysız olarak Suriye’yi terketmesi için, ABD’ye beklenenin üzerinde bedel ödenmesi kaçınılmaz.
ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in, ABD’nin Suriye’den çekilmesinin Amerika’nın İran ve Suriye rejimi gibi hasımlarına fayda sağlayacağıyla ilgili açıklamasını sadece arka plana dair bir not olarak aktarıyorum.
Rojava’nın başarısı, ABD’yi fiili bir güç olarak Türkiye’ye komşu etmesidir ve bu yakın geleceğe dair önemli bir detaydır.
Trump ile "İran tehdidi ve bunun yarattığı tehlike konusunda hemfikir“ olduklarını açıklayan Netanyahu ile Hamas’ı destekleyen Erdoğan çıkmazında, Türkiye’nin, güçlerini Rojava’dan çekmesi için ABD’ye ödeyeceği bedelin çapını tahmin etmek pek kolay değil.
Türkiye, özelikle de jeopolitik bazda zengin bir dilenci. Vereceği çok şey olduğunu biliyor; verecekleri karşılığında alacağı şeyin Pazar değerinin başkaları için daha yüksek olduğunu gördüğünde, döneceği çözüm mekanı Kürdistan olacak, bundan kuşku duymuyorum.
II
Ortadoğu’da yakın tarihimizin parıltısı, Rojava’dan dünyaya yayılıyor.
Hatırlatmak istiyorum: AKPM’nin Türkiye Raportörü Schennach: "Seçilmiş belediye başkanları seçilmiş belediye başkanlarıdır. Hükümet halkın iradesini şansa bırakamaz, demokrasiyi kabul etmek zorundadır” derken, Öcalan’a dair gündeme müdahale etti: "Cezaevinde tecrit, insan haklarına aykırıdır ve işkence ile aynı seviyededir“ saptamasında bulunarak Öcalan'ı da ziyaret etmek için başvuru yapacağını açıkladı.
Öcalan’a üç aylık aile görüş yasağı, Rojava’ya saldırı, kayyumlarla ilgili, kırmızı düğmeye basanın Erdoğan olduğu biliniyor.
Eğer olacaksa bir "çözüm“:
Avrupa’nın birçok kentinde yapılan ve 16 Kasım’da Köln kentinde yapılacak "Öcalan’a Özgürlük…“ yürüyüşünün sloganlarından biri: "Selam Selam İmralı’ya bin selam!“, ulaşılması gereken yakın hedef: "Öcalan’ın fiziki özgürlüğü“.
Kandil açılacak kapıyla ilgili önermede bulundu: Öcalan’a özgürlük!
Mevcut durumda, tarih ters bir yol izliyor: Türkiye sorunu Kürdistan’ın sorunu haline geldi.
Önceden Türkiye’nin bir Kürdistan sorunu vardı.
Çözemediler.
Rojava denkleminde, Kürdistan’a yol açacak yeni bir opsiyon ortaya çıktı.
Rojava’yı kuşatmak için harekete geçen Türkiye, kendisi için ve böylece Kürdistan için de çözülmesi gereken bir soruna dönüştü.
Aktüel sloganı şöyle formüle edebiliriz: Türkiye Sorununa Çözüm.
Ve gelinen durumda, bu soruna çözüm olarak, atılması gereken adımların başında, açılması gereken İmralı kapıları ve durdurulması gereken kayyumlar geliyor.
Türk sorumluları da kabul etmeli: Öcalan’sız hiç olmaz!