Duygusal zeka
Demir ÇELİK yazdı —
- İnsanlık duygusal zekayı beş temel alanda daha işlevsel kulanabilir ve geliştirebilirse, insanın insanla, insanın toplumla ve insanın doğayla olan yabancılaşmasının önüne pekala geçebilir.
İnsan denen canlı varlık tarih boyunca yaşamın sırrına olduğu kadar, akıl ve zekanın da kaynağına ve sırrına erişmek istemiştir. Beyini, beyinin işleyişini ve onun bireyin günlük yaşamında, toplumsal ilişkilerinde ve doğayla olan ilişkisindeki fonksiyonunu anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmıştır. Bu anlama ve anlamlandırma faaliyetlerini de çoğu zaman devletli sistem biçimlendirmiş, çoklu nöronlardan oluşan bu karmaşık yapısallığı belirli kalıplara hapsetmek istemiştir. Bu temelde de akıl ve zeka söylemini öne çıkarmış, zeki ve akıllı insanı yönetme, geri kalan toplumu da yönetilmesi gerekenler olarak belirlemeye çalışmıştır. Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak lanse edilen kralları, liderleri zeki ve akıllı erkekler olarak tariflerken, kadın başta olmak üzere toplumun geri kalanını geri, duygusal ve yönetilmesi gerekenler olarak sınıflandırmıştır.
Halbuki akıl ve zeka denen olgu beynin bir fonksiyonu ise duygu ve duygusallıkta başka bir fonksiyonudur. Akıl ve zekayı erkeğe has bir yetenek olarak pazarlayan kapitalist modernite, duygu ve duygusallığı kadının zaafı olarak empoze etmekten de geri durmamıştır.
Duygusal zeka, bireyin duygularını anlamlandırması, özgüven kazanması ve karşısındakine saygı duyması, empati kurmasının insani yetisidir. Yakın dönemde öne çıkan bu kavram, kişinin yaşamını ve yaşam değerlerini dengelemesi, acı-üzüntü, sevinç ve mutluluk anlarında nasıl davranması gerektiğinin etik kuralları olarak bilinmektedir. Bu anlamda duygusal zeka kişiden kişiye, toplumdan toplumlara farklılıklar gösterir. Yani statik bir durum değildir. Kişinin üzerinde yaşadığı coğrafya, içinde bulunduğu toplumla ve en nihayetinde kültürel ve sosyal değerlerle doğrudan bir ilişkisi söz konusudur. Duygusal zeka; kişilik oluşumunda, sosyal ilişkilerini geliştirmesinde önemli bir yeri vardır. Kimi bilim insanı duygusal zekanın ve becerinin doğuştan gelen bir durum olduğunu söylese de, duygusal zekanın sosyal çevreye göre edinen, geliştirilen ve denetlenen bir tarafı olduğu da unutulmamalıdır. Duygusal zeka, her yaşta geliştirilebilen, denetlenebilen ve sosyal ilişkilerde insanı önemli kılan bir işleve sahiptir. Duygusal zekası yüksek olan, duygu yüklü insan, kendi duygularını yönetmede, düşüncelerini ifade etmede ve geliştirmede ve başkalarını anlamada çok inisiyatifli olur.
Bu anlamda duygusal zeka, toplumsal ilişkilerde, IQ'dan daha öne çıkmaktadır. Siyasal, sosyal ve kültürel ilişkilerde duygusal zeka belirleyici bir role sahiptir. Bu nedenle kadınlar daha çok sosyal çevre ve ilişkiye sahiptirler. Erkekler daha üstte olmak, daha önde ve başarılı olmanın aşırı rekabeti içinde duygusal zekadan uzaklaşmakta, soğuk, somurtkan, bencil ve bireyci olabilmektedir. Kibir, ego, kariyerizm, ahbap-çavuş ilişkisi, koltuk ve iktidar hırsıyla, günümüzde daha yıkıcı ve ağır travmalara neden olabilmektedir. Eril egemenlikçi sistem, ahlaki ve politik değer ve kavramların içini boşaltmış, yoldaşlık, can hukuku, rızalık gibi değerleri giderek hiçleştirmeye çalışmaktadır. Ortaklaşma yerine tasfiye, yalnızlaştırma ve ötekileştirme giderek yaygınlaşmakta ve çoğalmaktadır. Kapitalist modernitenin tanrısı paraya erişmek, paranın gücü ile mal ve iktidar sahibi olma hırsının yolaçtığı toplum dışılık giderek kanser hücresi gibi toplumu sarmalamaktadır. Bu süreçte duygusal zekayı ve onun anlamını bilince çıkarmak, günümüzün mutlak hiyerarşisine karşı başarılı olmada çok önemli olacağına inanıyorum. İnsanlık duygusal zekayı beş temel alanda daha işlevsel kulanabilir ve geliştirebilirse, insanın insanla, insanın toplumla ve insanın doğayla olan yabancılaşmasının önüne pekala geçebilir.
1- Motivasyon: Duygusal zeka ile hareket edenler, kendi kendilerini motive eder, çok az dışsal faktörlerden etkilenirler. Dolayısıyla problemli alanlar krize dönüşmeden çözüm geliştirme olanağını bulurlar. Kendilerini motive ederek, olumsuz koşul ve engellere rağmen hedeflerine ulaşmada olumlu bakış açılarını koruyarak değişime ve dönüşüme yol açarlar.
2- Duygularını yönetmek: Etki- tepki ile hareket etmek yerine duygusal zekayı öncelemek, konuya yoğunlaşmak ve dengeli, düzeyli yaklaşım içinde olmak gerekiyor. Egosu yüksek, rekabet ve hırs dürtüsü ile hareket edenin sosyal travmalar yaşaması ihtimal dahilindedir. Halbuki duygusal zekası ile soruna yaklaşan kişi, duygusunu bastırmak yerine, soruna akılcı ve mantıklı yaklaşacağından kazandıran olur.
3- Farkındalık yaratmak; Sağlıklı, kendisi ile barışık kişisel farkındalık oluşturmak, kişinin güçlü-zayıf yönlerini, olumlu-olumsuz davranışlarını analiz etmesi ilk adım olmalıdır. Kendini bilen kişi eleştiriye açık olmalı, kendisi ile yüzleşebilmelidir.
4-Empati: Başka bir insanın nasıl hissettiğini ve yaşadığını, kendisinden çok farklı olduğunu kabul etmek, onu anlamak, hareketlerini bu farkındalıkla anlamlandırmak sağlıklı ilişkinin olmazsa olmazıdır. Karşısındaki insana değer veren, onun farklı bakış açısına sahip bir insan olduğu ön kabulü ile hareket eden insan, diğer insanlarla ve topluluklarla duygusal düzeyde iletişim kurmada zorlanmaz. Aksine insani ilişkinin aranan kişisi olur.
5-Sosyal beceriler: İlişkileri etkili bir şekilde yönetebilmenin duygusu ve yaklaşımıdır. Duygusal zeka sahibi insanlar, çevrelerindeki insanlarla hızlı bir şekilde ilişki kurabilir, onların tepkilerini, hislerini akıllıca okuyabilir ve genellikle diğer insanlara saygı duyarak güç mücadelesine girmekten kaçınırlar. Kendi duygu ve düşüncelerinin farkında olan ve aynı zamanda diğerlerinin duygularını da anlayabilen insanların, ilişkilerinde de başarılı ve etkili olmaları kaçınılmazdır.
Bir öncünün veya iddia sahibi birinin sosyal ilişkilerinde başarılı olabilmesi duygusal zekasını geliştirmesi ve denetlemesi ile doğru orantılıdır. Bu temelde de motive olmak, farkındalıkları kabul etmek, etkili iletişimi sağlamak, olumsuz tepkileri tahmin etmek, etkin dinlemek, baskı altında sakin kalmak, duygularını kontrol altında tutmak, farklı fikir ve duygulara açık ve empati ile kişilere yaklaşmak, geri bildirime açık olmak, hem kendisini hem de diğerlerini motive etmede, çatışma durumlarını adil şekilde çözmede başarının anahtarı olmaktadır.