En iyi Kürt ölü Kürttür!

Son aylarda basına verilen „ayar“ların tutması üzerine birçok olayda olduğu gibi depremle ilgili verilen haberler de „yağlama-cilalama“ servisleri gibi. Depremin yaşandığı andan itibaren Türkiye halklarına, depremzedelerle devlet erkanının muhteşem kucaklaşmalarını göstermek çabası basının birinci rolü oldu. AKP bakanları, „evlerinize dönün, her yer güvenlidir, gerekli tüm incelemeler“ yapıldı demesinin ardından başta oteller olmak üzere yapıların, umutların ve yaşam sevincinin nasıl yerle bir edildiğine içimiz yanarak tanıklık ettik. Sırf belediyesi BDP’li diye yapılan manipülasyonun ve hedef göstermenin haddi hesabı yok! Bu da yetmedi, ülkenin en yetkili ağzı, Başbakan, daha dün ekranlara çıkıp „…ne yani afet bölgesi ilan edelim de belediyelere daha fazla para mı gitsin?“ dedi! Oysa ki aynı Başbakanın, ilk depremin ardından „24 saat beklediğimiz doğrudur, amacımız kendi gücümüzü görmekti!“ demeçleri hepimizin aklında. Bu söylemin kendisi bile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. Maddesinin açık ihlalidir! Başbakan düpedüz ayrımcılık yapmaktadır. Türkiye’nin batı yakasında yaşanan sel, deprem, heyelan gibi felaketlerin ardından afet bölgesi ilan edilirken, sıra Kürt bölgesine gelince sırf belediyelere daha fazla kaynak aktarılmasın diye bundan kaçınılıyor! Aynı tutumu 3 yıl önce Batman’daki sel felaketinde de sergilediler.
Tüm bu ayrımcılık uygulamaları neden mi? En iyi Kürt, ölü Kürttür de ondan!
Kürtler ne kadar çok ölse, fiziki ve siyasi imhaya uğrasa onlar için o kadar iyidir de ondan!
Fethullah Gülen’in Kürtlere binbir çeşit beddua okuduğu „soylarının sonu gelsin, evleri barkları yansın, kül olsun!“ temennileriyle, sorumlu Bakanların ekranlara çıkıp „hadi evlerinize dönün“ demesi arasında ne fark vardır?
Ya da Başbakanın „ağustos ayına kadar bize süre verin“ demesi arasında?
Şu anda orada sıcaklık bazen eksi 30’larda! Siz ağustosa kadar ölmeyin, gerisi Allah kerim!
Daha şimdiden soğuktan kaç çocuk zatürreden can verdi. Vanlılar göç yollarına düşürülmek istenmekte. BDP’li belediyelerin ivedilikle inşasına başladığı Yaşam Merkezleri projesi, kardeşimle evimi paylaşıyorum projesi ve diğer çalışmalar neyse ki AKP’nin Van’ı insansızlaştırma projesini boşa çıkaracak!
Peki depremden sonra Hükümetin fiyaskolarına tepki gösteren halkımızın coplarla saldırıya uğramasına ne demeli? Başbakanın, polisin o dondurucu soğukta zaten evini, çocuğunu, düşlerini yitirmiş halkımız üzerine coplarla saldırmasını ve gaz bombaları atmasına ne demeli? „onlar depremzede değil; provokatör“ demesi karşısında artık diyecek bir söz kalmıyor.
„Kürtlerin evleri viran olsun, bitsinler, soyları tükensin“ diyen bir zihniyet, deprem karşısında mı sorumlu davranacak? Dağda, sokakta, cezaevlerinde, depremde… Ne kadar Kürt ölürse onlar için o kadar kardır! Üstelik bizim geleceğimiz olan çocuklarımız da bundan en acımasız şekilde nasibini almaktadır. İHD’nin verileri ortada: son 9 yıllık AKP iktidarı döneminde asker ve polis kurşunuyla yüzlerce Kürt çocuk katledildi! Bugüne kadar tek bir fail cezaevine girdi mi? Yargılandı mı? Ceza aldı mı?Yanıtı kocaman bir hayır!
Öyleyse bizim yok olmamız temennilerinde bulunanlara inat, daha fazla yaşatalım!
Van yeniden inşa olana kadar, kendi özgücümüzü seferber edelim. Van’da da evlerimizde de depremzedeleri yaşatalım!
Ben, ailemle yaşadığım evimi on kişilik bir depremzede aileyle paylaşıyorum. Ya siz?
