Erkek tarihe karşı kadın filozoflar

Dosya Haberleri —

.

.

  • Felsefe denince akla ilkin Antik Yunan gelir; Sokrates, Platon, Aristoteles gibi isimler halen de bilinen, düşünceleri üzerine tartışmalar yapılan filozoflardır. Bunlarda biri de geometri teoremiyle tanıdığımız Pisagor’dur. Pisagor’u biliriz ama felsefe, matematik ve tıpla ilgilenen eşi Krotonlu Theano’nun adını bile duymamışızdır. Sokrates dünyaca ünlüdür, ama onun öğretmeni Aspasia bilinmez.
  • Antik Yunan kadın filozoflarından; Karatonlu Theano: MÖ 500 yıllarında Pitagorasın ölümünden sonra okulun yönetimini devraldığı, felsefe, matematik ve tıp üzerine çalışmalar yaptığı söylenir. Her şeyin sayıdan çıkmadığını ama her şeyin sayıyla uyum içerisinde olduğunu söyler. Krotonlu Theano, kadın filozoflar arasında önemli bir yere sahiptir. Çünkü o tarihte bilinen ilk kadın filozoftu. 
  • Hypatia: M.S 4. yüzyılda İskenderiye’de yaşamış, astronomi ve matematikçi Teo'nun kızıdır. Düşünürrdür. Piskoposun halkı kışkırtması sonucu “şeytan” olarak damgalanmıştı. Piskoposun yandaşları Hypatia bir etkinlikten dönerken bir komplo düzenler ve onu yerlerde sürükleyerek kiliseye götürürler. Elbiselerini soyarak bütün uzuvlarını parçalara ayırırlar, sonrasında ise yakarlar.


HAVAR DERYA

Tarihsel ve toplumsal sorunlara ya da tespitlere eğilirken, sadece sonuçları ile eğilmek, yanılgılı bilgilere yol açacaktır. O nedenle kadın ve felsefe ile ilgili tartışmalarda, “neden kadın felsefeci yok veya az” gibi bir soru, kendi içerisinde iki tür bir bakışı yansıtır. Bunlardan birincisi, kadının yetersizliğinden kaynaklı olarak felsefe alanında yer almaması, ikincisi ise kadını felsefe alanından uzak tutan hakikatin gün yüzüne çıkarılmamasıdır. Sonda söyleyeceğimizi baştan söyleyelim. Kadın felsefeciler vardır yalnız değineceğimiz nedenlerden kaynaklı az sayıda isim günümüze ulaşabilmiştir. Bu makalenin konusu da bu nedenleri sorgulamak olacaktır. Tarih boyunca ve hatta günümüzde kadınlar yaşamın bütün alanlarında, erkek egemenlikli sistem içinde hep bir var oluş mücadelesi vermek zorunda kalmışlardır. Felsefe tarihi de bu bakımdan bir istisna oluşturmamıştır.

Sokrates'in öğretmeni Aspasia bilinmez
Felsefe denince akla ilkin Antik Yunan gelir; Sokrates, Platon, Aristoteles gibi isimler halen de bilinen, düşünceleri üzerine tartışmalar yapılan filozoflardır. Bu ünlülerden biri de geometri teoremiyle tanıdığımız Pisagor’dur. Pisagor’u biliriz ama felsefe, matematik ve tıpla ilgilenen eşi Krotonlu Theano’nun adını bile duymamışızdır. Sokrates dünyaca ünlüdür, ama onun öğretmeni Aspasia bilinmez. Plotinus’un kurduğu Platoncu okulun başında bulunan Hypatia sadece felsefe ile ilgilenenlerin duyduğu bir isimdir. Örneklerini çoğaltabileceğimiz bu durum, erkeğin felsefe alanında da kadın emeğini sahiplenerek onu adeta görünmez bir nesne durumuna düşürdüğünün açık bir kaynağı niteliğindedir.

Antik Yunanda kadın
Eski Yunan ve Roma geleneğine bakıldığında kadın, alınıp satılan veya devredilen bir eşya olarak görülen, kötülüğün kaynağı, yaratılışta eksik kalmış sıra dışı bir varlık olarak kabul ediliyordu. Antik Yunan’da kadın ile ilgili günümüze ulaşmış olan bilgiler arkeolojik kazılara ve bazı metinlere dayanmaktadır. Kendisine biçilmiş rollerle yaşayan antik dönem Yunan kadınları Helen’in yol açığı savaşlar ile beraber felaketin nedeni olarak nitelendirilmişlerdir. Örnek vermek gerekirse, Troya kentinin Akhalar tarafından yerle bir edilmesi Helena yüzünden meydana gelmiş bir olay olarak nitelendirilmiştir. Antik Yunanda kadının sınırları evinin sınırlarıydı. Kadının evden dışarı çıkması bir ahlaksızlık/yasasızlık olarak düşünülürdü. Erkek ise tam tersi evin dışında, politik alanda yer alırdı. Farklı mekanlarda ve farklı eylemlerde bulunan erkek ile kadının, dönemin felsefi kavrayışında birbirine zıt varlıklar olarak tanımlanması kaçınılmaz olmuştur. Nitekim bunu, Aristoteles`in Metafizik adlı çalışmasında görmekteyiz. Metafizik`e göre kadın ile erkek, tıpkı sıcak ile soğuk veya tek ile çift gibi iki farklı var olma biçimini temsil eder. Bu var olma biçimlerinden birisi değerli olanı, öteki değersiz olanı temsil eder.

Kadınlar pes etmedi
Bütün bunlara rağmen Antik Yunan’da Hetaira sınıfına mensup olan eğitimli, bilgi birikimi yüksek kadınlar da vardı ve bu kadınlar felsefe ile olan bu uçuruma köprü kurabiliyordu. Genelde aristokrat ailelerden olan bu kadınlar, toplumda önemli bir yere sahipti. Orta Çağ’da “kadınların zekasının gelişmediği” düşüncesi yaygındı. Bu inanış, kadınların felsefeyle ilgilenmesini engelledi fakat yine de kadınlar pes etmedi. Ve o dönemde daha çok mistik felsefe ile ilgilendiler. Bu çağda bilim ve düşünce üzerine çalışma yapan kadınlar 'büyücülük' ve 'cadılık' ithamlarında bulunulup, cezalandırılmıştır. Fakat bu suçlamalara rağmen kadınlar felsefe alanında birçok eserler de bırakmışlardır.
Çağlara göre kadın filozof ve bilginlerinden örnek vermek gerekirse; sadece birkaçı hakkında şu bilgilerin olduğunu görürüz:

İlk bilinen kadın filozof
Antik Yunan kadın filozoflarından; Karatonlu Theano: MÖ 500 yıllarında Pitagorasın ölümünden sonra okulun yönetimini devraldığı, felsefe, matematik ve tıp üzerine çalışmalar yaptığı söylenir. Her şeyin sayıdan çıkmadığını ama her şeyin sayıyla uyum içerisinde olduğunu söyler. Krotonlu Theano, kadın filozoflar arasında önemli bir yere sahiptir. Çünkü o tarihte bilinen ilk kadın filozoftu. Theano’nun altın oran hakkında yazdığını söyleyenler de olmuştur. Ona atfedilen birçok eser vardır ancak onun  sadece “Dindarlık Üzerine” adlı eserinden bir bölüm günümüze ulaşabilmiştir. Bu bölümde Theano’nun Pythagoras’ın sayılarla ilgili öğretisini daha açık hale getirdiği görülür.

Aspasia ve retorik sanatı
Aspasia: M.Ö. 460’lı yıllarda Milet’te doğduğuna yönelik tahminler vardır. Zengin bir aileden gelmesi sebebiyle de iyi bir eğitim alır ve bu eğitimden sonra bir Hetaria okulu açar. Asgoaras’ın, Sokrates'in ve Perikles’in düzenli olarak bu okula gittiği söylenir. Ksanofanes erkeklerin Aspasia'nın bilgisine zekasına hayran olduğundan söz eder. Sokrates, Platon'un Menekseos diyaloğunda öğretmeni Aspasia’yı birçok yönüyle över. Aspasia retorik sanatında çok iyidir. O dönem retorik, yani hitabet sanatı Antik Yunan'da çok önemli bir disiplindi. İddialar arasında Sokrates’in diyalog yöntemini Aspasia’dan öğrendiği yer alıyor. Hetaria okulu dönemin felsefecilerinin buluşma noktası haline gelmişti. Ancak Aspasia, çeşitli suçlamalara maruz bırakılarak fahişelikle yargılanır. Antik Çağ yazarlarının fahişe olarak alaya aldıkları Aspasia tüm bu davalardan beraat ederek felsefe çalışmalarına devam etmiştir.

Diotima bir kahindir
Diotima: Ruhu ölümsüzlüğe ulaştırmanın bir yolunun Eros olduğundan, güzel ve iyinin mutlaklığından söz eder. Diotima, aynı zamanda bir kahindir. Atina'yı saracak veba salgınını önceden görmüştür ve halkı uyararak yaşanacak büyük bir felaketi önlemiştir. Sokrates, Diotima’nın kendi hocası olduğundan söz eder. Diotima’nın ismi, Sokrates’in “Şölen” diyaloğunda geçer. Sokrates, Eros’un ve sevginin doğasını ele aldığı “Şölen” metninde Diotima’nın Eros’u şöyle tanımladığını belirtiyor: “Eros, Tanrı ve insanlar arasındaki boşluğu doldurur ve onlar arasında bir bütünlük sağlar. O ne güzel ne çirkin ne iyi ne de kötüdür. Eros, arada olma durumudur.”

Felsefe sadece erkekler için değil 
Phintys: M.Ö. 3. yüzyılda yaşadığına dair tahminler vardır. Onun etik üzerine çalıştığını ve bir generalin kızı olduğu söylenir. Phintys’ten geriye kalan tek şey kadınların doğru davranışları üzerine yazdığı iki parçadır. Bu iki bölüme Yunan yazarlarının alıntılarını derleyen yazar Stobaios‘un alıntılamasıyla ulaşıyoruz. Bu yazılarda Phintys kadın ve erkek arasındaki farkları tartışıyor. Ayrıca felsefenin sadece erkekler için değil her iki cinsiyet için uygun bir alan olduğunu dile getiriyor. 

Düşünür Hypatia...
Hypatia: M.S 4. yüzyılda İskenderiye’de yaşamış, astronomi ve matematikçi Teo'nun kızıdır. Atina'da eğitimini tamamladıktan sonra İskenderiye’ye gelerek kendi okulunu açar. Varlıklı ve etkili ailelerin çocukları İskenderiye'ye gelerek Hypatia'dan özel dersler alıyorlardı. Astronomi ve geometri alanında pek çok çalışması olmuştur. Fakat bu çalışmalar tahrip edilmiş, çoğu yok edilmiştir Hypatia "düşünme hakkını saklı tut'' der. “Yanlış düşünmek bile hiç düşünmemekten iyidir” sözü, hem felsefenin özü hakkında önemli şeyler söylüyor; hem de dini baskının olduğu bir dönemde şüpheci, sorgulayan bir söz söylemesi onun yaşadığı dönemin ilerisinde bir düşünür olduğunu gösteriyor. 

Halkı kışkırtan Piskopostur!
Hypatia’nın geometri ve astronomi alanındaki çalışmaları tahrip edildi. Dolayısıyla günümüze herhangi bir eseri ulaşamadı. Hatta Dünya’nın Güneş’in etrafında elips şeklinde hareket ettiğini çözümleyen kişi Hypatia’dır. Ancak tarih kitapları, Hypatia’dan 1200 yıl sonra Kepler‘in bu teoriyi kanıtladığını yazar. O dönemde İskenderiye Roma İmparatorluğu'nun bir parçası olduğu için yoğun bir Hristiyanlaştırma faaliyeti vardı. Hypatia Hristiyan değildi ve Hristiyan olan halkın bir kısmı Hypatia’ya düşman kesildi. Hypatia, Piskoposun halkı kışkırtması sonucu “şeytan” olarak damgalanmıştı. Hypatia yaşadığı şehrin baş piskoposunun hedefi haline geldiğinde, Vali Orates ona kaçması için bir gemi ayarlayacağını söyler ve bir teklifte bulunur. Bu teklifi geri çevirir, tıpkı Sokrates gibi… 
Piskoposun yandaşları Hypatia bir etkinlikten dönerken bir komplo düzenler ve onu yerlerde sürükleyerek kiliseye götürürler. Elbiselerini soyarak bedenini keserler, bütün uzuvlarını parçalara ayırırlar, sonrasında ise yakarlar.

Hildegard Azize olarak ilan edildi 
Ortaçağ’da da birçok kadın filozof olsa da bunlardan en çok bilineni örnek verebiliriz. Bu dönemin kadınlarının genel olarak kendilerine yer bulabildikleri alan mistisizmdi. Hildegard: Alman mistik felsefesini başlatan Almanya doğumlu Bingerli Hildegard, 1098-1179 yılları arası yaşamış, şair, besteci, felsefeci, sanatçı ve bilim insanı niteliklerine sahipti. Ayrıca ilk feministlerden biri olduğu da söylenir. Kadınların felsefe ve teoloji ile ilgilenmesine müsaade edilmediği bir dönemde yaşamıştır. O dönemler manastırlar erkeklerin koruması ve yönetimindeyken 1158 yılında Hildegard kendi bağımsızlığını sağlayacak bir Manastır kurar ve oradaki rahibelerin erkeklerle eşitliğini kabul ettirerek, rahibeler ve rahiplerin aynı sırada oturup ilahi söylemesini sağlar. Bu durum, mevcut dönem için önemli bir çıkış olmuştur. Ayrıca vaaz vermeye de başlayan Hildegard, 1165 yılında bir manastır daha kurmuştur. Çekişmeli bir süreçten sonra 15. yüzyılda Hildegard ile barışıldı ve Azize olarak ilan edildi. 

Kadının özsavunması
Hildegard, Tanrı ve kozmos arasında görkemli bir bağ olduğunu düşünüyordu. Hatta “İlahi Eserler” adlı kitabında insanın kozmos ile benzer özellikler taşıdığını söyler. “İnsan, evrenin bir parçasıdır” görüşünü desteklemiştir. Ayrıca beden ve ruhun birbirinden ayrı olmadığını söyler. Bütün bunlar, 12. yüzyıla göre önemli düşüncelerdi. Sonuç itibariyle erkek tarih, diğer alanlarda olduğu gibi felsefe alanında da kadının adını gizlemiş, ancak engelleyememiştir. Felsefe, belki de kadının erkek zihniyetine karşı en iyi özsavunması olacaktır.

Kaynak; Ingeborg Gleichauf Kadın Filozofların Tarihi, Vikipedi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.