Gizli tanık(!)

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Memleket kayyımların elinde iken demokratikleşme ve çözüm olur mu? “Gizli tanık”lara dayalı dikta rejimiyle demokratikleşme çatışmasının sonucu bunu belirleyecektir.

Erdoğan, barış- çözüm sözleri ederken tam tersi bir tavırla bütün ülkeyi savaş alanına çeviriyor. 28 Şubat darbecileri itirafçıların sahte ifadelerini gazete denen paçavralarında manşetten günlerce yayınlıyor sonra da muhaliflerini ya vurduruyor ya da zindana attırıyordu. İşin o kadar suyu çıkmıştı ki bazı itirafçılar aylar sonra gazeteleri görünce “Ben bunları söylemedim” diyordu.

Devletler istihbarat amacıyla her türlü yöntemi kullanır. Bunda şaşılacak bir şey yok. Askeri darbe dönemlerinde bile polis fezlekeleri ve MİT raporlarında “Bu istihbari bir belgedir, mahkemede delil olarak kullanılamaz” yazardı. Zaten yazmasa bile yargıçların itirafçı ifadelerine değil, hukuken geçerli olan delillere bakması gerekir.

Erdoğan devrinde özel yetkili savcılar-mahkemeler ve gizli tanıklarla bir “hukuk devrimi” yapıldı. Artık somut delile gerek yok. Tanıklara da gerek yok. Meçhul bir gizli tanık ifadesiyle istediğin cezayı bas gitsin. İtiraz edene hain, etki ajanı yaftasını basıp trollerini saldırıya geçirdin mi karşında kim durabilir? Erdoğan bugüne kadar bu yöntemle muhalefete saldırdı. Kürt muhalefetini yıllardır vurup kırarak, zindanlara doldurarak, kayyım zulmüyle seçilmişleri tasfiye ederek bir dikta rejimi kurdu. Yani Bay Yavaş’ın iddia ettiği gibi orada pamuk şekeri, burada biber gazı- cop yok. Kırk yıldır her yıl kırk defa bombalanan, yakılan yıkılan ve vurulan Kürt halkından haberi yokmuş gibi bir polisin insafa gelip engelli satıcıya destek olmak için aldığı pamuk şekerini çocuklara dağıtması Mansur beye çok dokunmuş. Bunu bile çok görüp isyan ediyor Mansur bey. “Çocuk da olsa, kadın da olsa gereği yapılacak” talimatıyla 11-12 yaşındaki çocukları vurduranlar ya da zindana doldurup her türlü saldırıyı, tacizi yapan ve yaptıranlar unutuldu mu sanıyorsunuz?

HEP’ten beri gizli tanıklarla nice siyasetçi ve seçilmiş vekil, belediye başkanı zindanlara atıldı. Devletin onlara verdiği ise hep baskı ve zulüm oldu. Halen de uçaklar bomba yağdırıyor. Askeri darbe dönemlerinde bile gizli tanık olmadı. Tanık açık olur. Hatta eşkali iyice görülsün diye ifade verirken şapka, başörtüsü vb. çıkartılır.

Sıkıyönetim mahkemelerinde bile gizli tanık yoktu. İşkence iddialarına karşı tanık olarak çağrılan ifadeyi alan bir DAL mensubu mahkemeye getirilmişti. DAL mensubu başını öne eğip mırın kırın edince yargıç:

-Ne diyorsun oğlum? Ne saklanıyorsun? Kimden korkuyorsun? Sen devlet memuru değil misin? Devlete güvenmiyor musun? diyerek memuru azarlamış ve tanık kürsüsüne çıkarıp ifadesini almıştı.

Şimdi askeri darbe dönemlerinde bile görülmedik biçimde gizli tanık beyanlarıyla dava açılıp hüküm veriliyor. Sanal alem gibi, gizli tanık-takma isim-çakma resim vb.

Buna da bağımsız yargı deniyor.

“Kâdı ola da'vâcı vü muhzır dahî şâhid, Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet ?”

19 Mart 2025 darbesiyle Türkiye’nin girdiği çıkmaz sokak budur. Vesayete karşı bayrak açan Erdoğan vesayetin en katmerlisini kurmaya çalışıyor. Millet, Erdoğan’dan DEM Partililerin yerine atadığı kayyımlarını alıp gitmesini isterken, o İstanbul başta olmak üzere her yere kayyım gönderiyor. Erdoğan yıllar önce “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” demişti. İstanbul’u üç seçim üst üste kaybeden hatta bozguna uğrayan Erdoğan Türkiye’yi kaybetme ihtimali büyüyünce 19 Mart darbesiyle iktidarını sürdürmeye kalkışıyor. Artık, ilk tek parti devri gibi vekiller, belediye başkanları seçilmiyor. Erdoğan tarafından “intihap” olunuyor. Yani Erdoğan’ın uygun gördükleri atanıyor. Çünkü aksi olursa yerine kayyım geliyor. Son kayyımlarla birlikte kayyım sayısı 13’e çıkmış. Bu yazı yayınlana kadar bakalım kaça çıkacak.

Memleket kayyımların elinde iken demokratikleşme ve çözüm olur mu?

“Gizli tanık”lara dayalı dikta rejimiyle demokratikleşme çatışmasının sonucu bunu belirleyecektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.