İnşaat işçisi köle değildir

Haberleri —

Çalışma koşullarının düzeltilmesi için başlattıkları eylem nedeniyle tutuklanan 3. Havalimanı işçileri cezaevinden gönderdikleri mesajda, “İnşaat işçisi köle değildir” dedi.  İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası Başkanı Öztutan, sorunların kendiliğinden çözülemeyeceğini belirterek, şunu vurguladı: “İnşaat işçisi sürekliliği sağlanmış, organik bir örgütlülüğe sahip olmalı.” İstanbul’da yapımı devam eden 3. Havalimanı’nda çalışma koşulları nedeniyle başlattıkları eylemlerden sonra aralarında sendikacıların da bulunduğu 24 işçi tutuklanmıştı. İşçiler, tutuklu bulundukları Silivri Cezaevi’nden mesaj gönderdi. “Cezaevlerindeki 3. Havalimanı şantiyesinde tutuklanan inşaat işçileri ve İnşaat İşçileri Sendikası temsilcileri” imzasıyla İnşaat İşçileri Sendikası sitesinde yayınlanan mesajda şu ifadelere yer verildi: “En insani taleplerimiz büyük bir zorbalıkla bastırılmaya çalışıldı. Gece yarılarında koğuş kapılarımız kırılarak gözaltına alındık. İGA’nın güvenlik binasında kaba dayak, küfür ve hakaretlere uğrayarak sorgulara çekildik. İnsanca yaşamak ve insanca çalışmak istediğimiz için hukuksuz bir şekilde yargılanarak cezaevlerine atıldık. Bizler hiçbir şekilde suçlu olduğumuzu düşünmüyoruz. Hak istemek suç değildir. Asıl suçlu, biz işçileri insanlık dışı çalışma koşullarına mahkum eden İGA patronlarıdır. Buradan tüm kamuoyuna sesleniyoruz: Bizleri merak etmeyin, keyfimiz ve moralimiz gayet yerinde. Sesimize ses olan tüm dostlara selamlar. İnşaat işçisi köle değildir!” Hükümet patronlara bekçi İşçilerin tutuklanmasına ailelerin tepkisi de sürüyor.  Tutuklanan işçi Mehmet Celal Demir’in dayısı Ahmet Yıldırım, adaletsizliğe dikkat çekerek, işçilerin sadece haklarını talep ettiğini hatırlattı. Yıldırım, “Onların bir suçu yok. Bu ülkede hak talep etmek suç olmuş” dedi. Yeğeni Demir’in Metris Cezaevi’ne ilk getirildiği gün görüşmek için savcılıktan izin aldığını ancak cezaevi yönetiminin görüşmeyi sağlamadığını da aktaran Yıldırım, “Savcılığın verdiği kağıtta yeğenimin cezaevine getirildiği yazıyor. Cezaevine gittiğimizde bizi görüştürmediler, sürekli oyalıyorlar. Gerçekten bu yaşananlara anlam veremiyorum. Kimse sesini çıkarmasın mı, konuşmasın mı, dışarı çıkmasın mı, hakkını talep etmesin mi?” diye sordu.   Taleplerin karşılanması basit  İşçi Görgün Işık’ın kuzeni Şakir Temtek da gözaltı ve tutuklamaların tamamen işçileri kriminalize etmek için olduğunu vurguladı. İşçilerin hakları görmezden gelindiğini aktaran Temtek, “İşçilerin hak talepli eylemleri provokasyonlara, örgütlere bağlıyorlar. A4 kâğıdına yazdıkları talepleri gayet insani ve ahlakidir, bunun karşılanması çok basittir” diye konuştu. Talepler karşısında hükümetin aldığı tutum çok kaba olduğunu ifade eden Temtek, şöyle devam etti: “Hükümetin tepkisine bakılırsa sanırsınız ki işçiler hükümeti devirmeye çalışmışlar. Diğer yandan hükümetin patronların bekçiliğini yapması da ilginç bir durum. Bu seviyeye düşmemeli. Burada tamamen işçinin, emekçinin hakkı yeniyor. İşçinin ırkı, dini, dili olmaz. Dolayısıyla herkesin bu konuda dayanışmaya girmesini talep ediyoruz.” HDP’den İYİ-SEN’e ziyaret Halkların Demokratik Partisi (HDP) Emek, Ekonomi ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Günay Kubilay ile milletvekilleri Serpil Kemalbay, Rıdvan Turan ve Habip Eksik, İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası’nı (İYİ-SEN) ziyaret etti. HDP heyetini İYİ-SEN Genel Başkanı Ali Öztutan başkanlığındaki heyet karşıladı. Görüşmede ilk olarak konuşan Kubilay, AKP iktidarının emeğin yağmalanmasına dayalı sermaye birikim rejimi inşa etmek istediğini belirtti. Yağmanın olduğu yerde iş güvencesinin olmadığına dikkat çeken Kubilay, “İş cinayetlerinin yaşanmasının temel nedeni de yağmadır. Sadece sermaye birikim rejimi değil Türkiye dışardan borç ile birlikte büyüme modelinin merkezine de inşaat sektörünü koydu. 3’üncü Havalimanı gibi 17-18 yılda bitecek Mega projeleri 3-4 yılda bir zaman dilimine sıkıştırarak bitirmek istiyor. Bu kendilerince büyük bir kalkınma hamlesi. Fakat en büyük fatura işçilere ödetiliyor. Ortaya çıkan iş cinayetlerinde de işçileri suçladılar. Oysa iş güvenliği yoksa iş kazalarını önlemek mümkün değildir” diye konuştu. Türkiye’nin büyük bir krize sürüklendiğini altını çizen Kubilay, şöyle devam etti: “Krizin odağında bir finansal kriz var. Bu giderek reel sektörde başta inşaat sektörünü etkileyerek büyük işçi kıyımlarına ve işten atmalara sebebiyet veriyor. Bu işçi kıyımlarının önüne geçebilmek için ortak mücadele imkanlarını birlikte geliştirmemiz gerekiyor. Sizin ve işçilerin tüm sorunlarını parlamentoya da taşıyarak birlikte mücadele hattını örebiliriz.” İnşaat işçisi örgütlü olmalı İşçilerin yaşadığı sorunların kendiliğinden çözülmeyeceğini belirten İYİ-SEN Genel Başkanı Ali Öztutan da, “İnşaat işçisinin belirli bir örgütlülüğe sahip olması gerekiyor. Sürekliliği sağlanmış, organik bir örgütlülüğe sahip olmalı. Şantiye içinde de bir yerden bir yere gittiğinde de hemen iletişim halinde olmak, işçilerle olan bağımızı sürekli hale getirmek istiyoruz” dedi. İş kazaları meselesinin bilimsel olarak ele alınması gerektiğine vurgu yapan sendika avukatı Erkan Kılıç ise “İş kazalarını baret meselesine indiriyorlar. Baret takmadığı için ölen işçi yok. Bu AKP’nin propagandası haline gelmiş. Karşımızdakiler meseleyi baret takmaya indirgediği zaman mesele sadece işçinin sorunuymuş gibi oluyor. Binlerce insanın olduğu bir üretim alanından söz ediyoruz. Bu üretim alanının bilimsel olarak ele alınması gerekiyor” şeklinde konuştu. Türkiye işçi hakları ile ilgili mevzuatta sorun olmadığını ifade eden Kılıç, şöyle izah etti: “Mevzuat işçinin lehine olduğu için bir kavga var aslında. Şu anda kıdem tazminatını kaldırmaya, iş kanununda esnek çalışmayı getirmeye çalışıyorlar. İşçinin istediği ise mevcut durumunu korumak. Mevcut zaten uygulanmıyor. Yasal düzenlemelerle hakları alınmaya çalışılıyor. Biz sendika olarak bunları korumaya ve üretim alanlarının bilimsel olarak ele alınmasına dönük arayışın içindeyiz. Ve sendika olarak üretim alanlarını denetleme yetkisi almak istiyoruz.”  İSTANBUL

3. Havalimanı’nın açılışı ertelendi

3. Havalimanı’nın açılışı konusunda işletmeci ve inşaatı yapan İGA, DHMİ ve THY arasında sağlanan mutabakata göre açılış 31 Aralık 2018’e ertelendi. Kokpit haber sitesinde yer alan habere göre, 3. Havalimanı’nın açılışı konusunda işletmeci ve inşaatı yapan İGA, Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) ve Türk Hava Yolları (THY) arasında mutabakat sağlandı. Haberde havalimanının 31 Aralık 2018’de açılması konusunda ortak karara varıldığı belirtildi. Başta Türk Hava Yolları olmak üzere taşınma işlemi 31 Aralık’ta gerçekleştirilecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce, havalimanı açılışının 29 Ekim’de olacağını söylemişti.

16 yılda 21 bin 208 işçi katledildi

CHP Parti Meclisi Üyesi ve Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, son 16 yılda yaşanan iş cinayetleriyle ilgili bir rapor hazırladı. “Havalimanı İşçilerinin Direnişi: İktidar Hayatı Hedef Aldığında Hayat İktidara Direniş Olur’” başlıklı raporda, iş cinayetlerinin sebepleri, kadın emekçiler ve zorla çalıştırılan çocuklara ilişkin veriler de yer aldı. Rapora göre, son 16 yılda 21 bin 800 işçi hayatını kaybetti. Bu veriye göre,  işçi ölümlerinde Avrupa birincisi olan Türkiye’de günde neredeyse 4 işçi, iş cinayetinde can veriyor. Raporda, kadın emekçilerin ölüm oranındaki artış dikkat çekiyor. Yüzde 90’dan fazlasının sendikasız, yüzde 75’i ise kayıt dışı çalıştırılan kadın emekçiler güvencesizlik içinde hayatlarını kaybediyor. 2013’ten 2018’in ilk 6 ayına kadar 722 kadın işçi, aynı dönemde 319 çalışmaya zorlanan çocuk hayatını kaybetti. Günde 12 saati geçen uzun çalışma süreleri, ağır ve aşırı çalışma, yoğun çalışma, iş baskısı, geçici işlerde çalışma, iş stresi, düşük ücret, ücretsiz fazla mesai, performans sistemi gibi çalışma koşulları işçilerin yaşamını ciddi olarak tehdit ediyor. 2013’te en az 15 işçi, 2014’te en az 25 işçi, 2015’te en az 59 işçi, 2016’da en az 90 işçi, 2017’de ise en az 89 işçi işyeri içinde (işyeri dışında ise işe bağlı olarak) intihar ederek yaşamını yitirdi. Grev hakkı ihlalinin etkileri   Sendika, toplu sözleşme ve grev haklarının, iş cinayetlerinin önlenmesinde en önemli etken olduğuna dikkat çekilen raporda, “Fakat tüm bu hayati haklar işçi sınıfının elinden alınmış, işçi sağlığı, bir hak olmaktan çıkarılmış, sadece maliyeti arttıran bir konuma getirilmiş halde. İşçiliğin ucuzlatılması için işçiler örgütsüzleştirildi ve işçi sağlığı konusunda gerekli önlemlerin alınıp alınmadığını kontrol etme sürecinde en önemli rolü oynayacak sendikal örgütlenme zayıflatıldı. Tüm bu sebepler her geçen gün iş cinayetlerinin yaşanmasını arttırdı ve emekçiler artık sadece haklarından değil; yaşamlarından da vazgeçen bir yere sürüklendiler” denildi. Örgütsüzleştirilip ucuzlatılıyor Raporda şu ifadelere yer verildi: “İstihdamın taşeronlaşma ile yapıldığı, işgücünün örgütsüzleştirilip ucuzlatıldığı, işverenin iş yerinin tek hakimi olduğu, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının esas alındığı piyasa koşulları içerisinde iş cinayetleri, işe bağlı hastalıklar ve iş sebebiyle yaşanan intiharlar her geçen gün artmaktadır. Türkiye’de iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu ölüm istatistikleri SGK tarafından açıklanmaktadır. Fakat SGK, kendisine bildirim yapılan ve kayıt altına alınan ölümleri açıkladığı ve kayıt dışı istihdam edilenleri verilerine dahil etmediği için açıklanan sonuçlar eksik ve yanıltıcıdır. Sadece kayıtlı olan değil, kayıt dışı istihdam edilen işçilerin de yaşadığı iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu yaşanan kayıplarla verilerini oluşturan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) istatistiklerine göre AKP’nin iktidar olduğu yıllar boyunca iş cinayetlerinde yaklaşık 21 bin 208 işçi yaşamını yitirmiştir. ILO verilerine göre, 1 ‘iş kazası sonucu ölüm’ karşılığında yaklaşık 6 ‘işle ilgili hastalık sonucu ölüm’ olmaktadır. Dolayısıyla, bu veriye meslek hastalıkları sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı da eklenince yüz binlerce emekçinin iş cinayetleri sebebiyle hayatını kaybettiği açıkça görülecektir. Türkiye, işçi ölümlerinde Avrupa’da birinci, dünyada ise üçüncü sıradadır. Günde neredeyse 4 işçi iş cinayetleri ile hayatını kaybetmektedir. Tarihin en büyük iş cinayetleri AKP döneminde Türkiye tarihinin en büyük iş cinayetleri yaşanmıştır. Tuzla tersaneleri, Davutpaşa, Ostim, Soma, Kozlu, Karadon, Ermenek, Esenyurt, Torunlar, Şirvan ve Şırnak’ta yaşanan iş cinayetleri bunların en bilinenleridir. 2010’da Zonguldak Karadon Maden Ocağı’nda meydana gelen ve 30 emekçinin hayatını kaybettiği maden faciası, 2011’de Maraş’ın Afşin ilçesinde 11 emekçinin hayatını kaybettiği maden kazası, 2014’te İstanbul’da Torunlar Center’a ait inşaatta 10 işçinin hayatını kaybettiği asansör faciası ve Türkiye tarihinin en büyük iş cinayetlerinden biri olan ve 301 işçinin can verdiği Soma faciası ilk akla gelenlerdir. Sınıf aidiyetlerini yitirdiler İş cinayetinin en fazla yaşandığı sektörler hızlı büyümenin ve dolayısıyla rekabetin hızla arttığı inşaat, mevsimlik işçilerin güvencesiz biçimde çalıştırıldıkları tarım, denetimlerin yapılmadığı ve ihmallerle binlerce işçinin canına mal olan madencilik gibi sektörlerde yaşanmıştır. Sermayedar, piyasa içerisinde diğer sermaye gruplarıyla rekabet ederken, işçi sınıfı da örgütlü yapısını yitirmiş; beyaz yakalı, mavi yakalı, tasşeron işçisi, yevmiyeci, çırak, stajyer, eser sözleşmesiyle çalışan işçi olarak parçalanmış ve tüm bu işçi grupları da birbirleriyle rekabet eder hale getirilmiştir. Aynı işyeri içerisinde işçi grupları arasındaki bu rekabet, işçilerin sınıf aidiyetlerini yitirip, işyeri aidiyeti edinmelerine sebep olmuştur.   İktidar iş cinayetlerini tetikliyor Raporun sonuç bölümünde ise şu önerilere yer verildi: “Güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışma biçimlerinin öteki yüzü iş cinayetleridir. İş cinayetlerinin önlenmesi için en etkili iki yol, devletin ve sendikaların denetim ve yaptırımıdır. Rekabetçi işgücü piyasası denetimi azaltmakta, ucuz işçiliği arttırmakta, taşeronlaşmanın önünü açmaktadır. Bu noktada siyasal iktidarlar, piyasanın adeta “azmettiricisi” konumuna gelerek iş cinayetlerini tetiklemişlerdir. İşçilerin korunması amacıyla mevcut yasaların işverene getirdiği maliyetlerin en aza indirilmesi için işçilerin örgütlenmesinin önüne geçilmiş, sendikal gelişmenin önü işveren ve devlet eliyle tıkanmıştır. Açıktır ki, iş cinayetleri siyasal, ekonomik ve ideolojik tercihlerin sonucudur. Özet olarak, iş cinayetleri kaza, kader ya da fıtrat değil, devlet ve sermayenin daha fazla kâr için işçinin sağlığı ve canı karşısındaki bilinçli ve kasıtlı bir tercihidir. Çalışanları betona gömmüyor AKP Genel Başkanı sermaye sahiplerine ‘Biz OHAL’i sizin için çıkardık’ derken aslında sermayeye; ‘Çalışanları istediğiniz koşullarda çalıştırın’ demektedir. AKP sermaye rejimidir ve emekçilerin yaşam hakkının düşmanıdır. Ülkeyi kocaman bir beton yığınına boğan AKP, çalışanları da adeta betona gömmektedir. Rapordaki öneriler Bu koşullarda; * Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun “insana yaraşır iş” yaklaşımı temelinde herkese güvenceli ve nitelikli iş sağlanmalıdır. * Sendikal yaşamın önündeki bütün engeller ve sendikal baraj kaldırılmalıdır. * Hak kaybına uğrayan bütün emekçilerin hakları iade edilmelidir. * Kamu istihdamı arttırılmalı ve güvenceli istihdam biçimleri yaygınlaştırılmalıdır
paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.