İrade kırarak Kürt sorununu çözme masalı


Bugün Kürdistan’da neler yaşandığı gözler önündedir. Türk devletinin bugün Kürdistan’da uyguladığı zulüm başka bir yerde yapılsaydı AKP Hükümeti nasıl tanımlanırdı? Bir hükümete faşist demek için Kürdistan’da daha ne yapması beklenmektedir? Yine başka bir ülkede bu düzeyde baskı gören bir halkın direnişine nasıl bakılırdı? Bugün Türkiye’de kendine liberal demokrat diyen bazı kişilerin yaklaşımını gördükçe, Türkiye’de ölçülerin farklı olduğu anlaşılıyor. Türk devleti tüm evrensel kavramları kendine göre yorumladığı gibi, bir kısım yazarlar ve kendine demokrat diyenler de demokratlığı ve özgürlüğü kendi ölçülerine göre değerlendiriyorlar. Bu tutuklamaları da, demokratlığı da, özgürlükçü tutumu da hükümetin hoşuna giden biçimde ele alıyorlar. Tüm evrensel ilkeleri ve ölçüleri kendilerine göre yorumlayıp amiyane deyimle ‘Ankara kriterleri’ haline getiriyorlar. Türkiye’de dün olduğu gibi bugün de sorunların başında esas olarak bazı yazar-çizerlerin devletin ayıplarını örtme görevini üstlenmesi vardır. Hatta bunlar bırakalım AKP’nin faşist uygulamalarına karşı çıkmayı, baskıları meşrulaştıran değerlendirmeler yapıyorlar. Böylece AKP’ye “baskılara devam et” diyorlar.
Herkes de biliyor ki, bugün Kürtlerin en örgütlü ve demokratik gücü BDP’dir. Kürtler ve Kürt kimliğini önemseyen ve Kürt halkının sorunlarına karşı duyarlı olan parti BDP’dir. Hiç kimse AKP’nin Kürtleri temsil ettiğini ileri süremez. Kendi hakları konusunda hassas olan Kürtlerin yüzde 80’den fazlası BDP’ye oy vermektedir. Bu karakterdeki BDP’ye saldırı tabii ki haklarını arayan Kürtlere saldırıdır. Kürt halkının demokratik mücadelesine saldıran bir hükümet olsa olsa 90 yıldır sürdürülen politikayı izleyen bir değerlendirmeyi hak eder. Bu politikaya karşı çıkmadan ve bu politikayı izleyen hükümete tavır almadan Türkiye’ye demokrasinin geleceğini sanmak, olsa olsa Türk devletinin Kürtsüz özel savaş demokrasisine payanda olmaktır.
Beşir Atalay “Kürt Hareketini ezdikten sonra” Kürt sorununun çözülebileceğini belirtmiş. Ezmekten kastın da bugün önüne gelen herkesi tutuklama, dışarıdan aldığı savaş teknikleri ve bombalarla anaları daha fazla ağlatma olduğu açıktır. Beşir Atalay’ın açıklamaları, Türkiye’nin daha uzun süre faşist baskı ve şiddetli çatışmaları yaşayacağını göstermektedir.
Bu koşullarda “Yeni anayasa yapacağız” demek tamamen bir demagojidir. Bu koşullarda anayasa yapılacağını sanmak da en hafif deyimle bu anayasanın hangi temel sorunları çözeceğini bilmemektir. Anayasa esas olarak Kürt sorununu çözme ihtiyacı temelinde gündeme gelmiştir. Yeni anayasa diyenler ilk önce de Kürt sorunu ve Alevi sorununun çözümünü beklemektedir. Kürt halkının en dinamik gücü olan BDP’ye yönelik bu düzeyde saldırının gerçekleştiği bir ortamda kim demokratik yeni bir anayasa yapılacağına inanır? Dünyanın hangi ülkesinde anayasanın çözmesi gereken en temel sorununun aktörlerine bu düzeyde bir saldırı yapılmıştır? Dolayısıyla hiç kimse kafasını kuma gömmemelidir. Şu andaki durumun bir yeni demokratik anayasa yapma süreci olmadığı görülmelidir.
Bu süreç olsa olsa iradelerini kırarak Kürtleri yeni bir siyasi egemenlik ve kültürel soykırım sistemi içine alacak AKP anayasasını Kürt halkına zorla kabul ettirme süreci olabilir. Bu nedenle şu andaki anayasa tartışmalarının da, Meclisteki Anayasa Komisyonunun da hiçbir anlamı yoktur. “Kürtlerin iradesini kıracağım, sonra da Kürt sorununu çözecek bir anayasa yapacağım” demek, başta Kürtler olmak üzere insan aklıyla alay etmektir. Başbakan, “İllegal faaliyette olanlar için gerekenler yapılacaktır” diyerek Kürt Demokratik Hareketine karşı nasıl bir komplo içinde olduklarını itiraf etmiştir. Tüm BDP’lileri, teslim olmayan Kürtleri illegal faaliyet içinde gösterip zindana atacaklarını açıkça ortaya koymuştur. Bu itiraf, şimdiye kadarki tutuklamaların nasıl bir tezgah içinde yapıldığını kanıtlamaktadır. Bu söylemden ve tutuklamalardan AKP’ye tutum almayan herkes sorumludur.
Bazı aptalları kandırmak için “BDP’lileri tutuklayacaklar, sonra da BDP ve Ergenekoncular için toplu af çıkartacaklar” biçiminde bir şehir hikayesi uydurulmuştur. Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt sorununda on yıllardır çatışmalara neden olan bir konuda bu kadar basit değerlendirmelere inanmak, aslında Kürtlere yönelik tasfiye ve soykırım harekatını meşrulaştırıp sıradanlaştırmaktır. Böyle bir öykü yaratıp ortaya atmak bile çok alçakça bir psikolojik savaş yöntemidir. Bu saldırılar Kürt halkının iradesini kırma ve teslim alma harekatıdır. Kürtler üzerinde yeni soykırım sistemini kurmak için bu saldırılar yapılmaktadır.
Kuşkusuz bu saldırılar bir yönüyle öngördükleri anayasa için de bir yol temizliği olmaktadır. Demokrasi güçleri gerici yasaların değiştirilmesi doğrultusunda bir yol temizliği beklerken, AKP öngördüğü –Kürtler için egemenliğin restore edildiği- anayasa önündeki engelleri temizlemektedir.
Bugün Türkiye’de tarihi günler yaşanmaktadır. Bugünler Türkiye’de despotik yeni bir özel savaş devletinin mi, yoksa özgürlükçü demokratik bir Türkiye’nin mi kurulacağının belirleneceği günlerdir.
Nuray Mert’in dediği gibi, bugünlerde cesaretleri olanlar özgürlüğü hak ederler.
