Kumpas davasında sona doğru

Kobanî kupmas davası
- Kobanî Kumpas Davası'nda 16 Mayıs'ta karar bekleniyor. 8 yıllık süreçte tüm iddiaların çürütüldüğü davada, mahkeme üyelerinin suç örgütleriyle ilişkisi ortaya çıktı. Siyasetçiler ise yargılayan oldu.
DAİŞ’in Kobanê’ye dönük saldırılarına karşı halkın 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde gerçekleştirdiği serhildan, yıllar sonra Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetimine dava açılmasıyla siyasi soykırım konseptinin bir parçası oldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2014’te birden fazla suç duyurusunun iki ana soruşturmada birleştirilmesiyle başlayan ve 4 Kasım 2016’da siyasi darbeyle devam eden süreç, üç yılı aşkın süredir devam eden yargılamada verilecek kararla sonuçlanacak. 16 Mayıs’ta görülecek duruşmada, 18’i tutuklu 108 isim hakkında karar verilmesi bekleniyor.
Kobanî eylemlerinde 7-12 Ekim tarihleri arasında devlet görevlileri ve paramiliter grupların şiddeti sonucu birçoğu HDP üyesi 54 kişi yaşamını yitirdi. AKP, 7 Haziran 2015 seçimlerinde tek başına hükümet olma vasfını kaybedince seçimler sonrasında siyasi hedeflerine ulaşmak için yaşananları çarpıtarak, 6-8 Ekim’i HDP’lilere karşı bir “kumpas davasına” dönüştürdü. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu’nun o dönem milletvekili olan MYK üyelerine açtığı soruşturma ile Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu’nun milletvekili olmayan MYK üyelerine dönük açtığı soruşturmanın birlikte işletildi. Böyle başlayan dava süreci, Yüksekdağ ve Demirtaş ile diğer milletvekilleri hakkında dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiyle 21 Mart 2016’da hazırlanan fezlekenin Meclis’e gönderilmesiyle devam etti. Dokunulmazlıklar, 20 Mayıs 2016’da Anayasa değişikliğiyle kaldırılırken, eşbaşkanlar ve milletvekillerinin fezlekeleri de birleştirildi. HDP’li 12 milletvekili 4 Kasım 2016’da gözaltına alındı. Demirtaş ve Yüksekdağ ile milletvekilleri İdris Baluken, Leyla Birlik, Selma Irmak, Nursel Aydoğan, Gülser Yıldırım, Ferhat Encu ve Abdullah Zeydan tutuklandı.
Savcının üç aşamalı planı
Demirtaş’ın yargılandığı Ankara 19. Ceza Mahkemesi’nin duruşma savcısı Ahmet Altun’un Kobanî soruşturmasının da savcısı olduğu ortaya çıktı. Delil araştırmasını sürdüren savcı Altun’un ilk hedefi somutlaştıramadığı dosyasını, gizli ve açık itirafçı tanıklar üzerinden “zenginleştirmek” oldu. Ankara TEM Şube’ye 26-27 Ekim 2018 tarihlerinde yazdığı müzekkereyle itirafçı tanıkların bilgilerini ve ifade örneklerinin teminini isteyen Altun, 27 Aralık 2018’de 81 ildeki savcılıklara, 6-8 Ekim eylemlerinde yer alan kişilerin ve “etkin pişmanlıktan faydalananların” bilgilerinin tespitini ve teminini istedi.
Dosya kapsamını genişletti
Savcı Altun’un ikinci hedefi, dosya kapsamını genişletmek oldu. HDP MYK üyesi olmayan ve soruşturma aşamasında şüpheli olarak yer almayan Hatip Dicle, Selma Irmak, Sırrı Süreyya Önder, Ayla Akat Ata, Demir Çelik, Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak, Ahmet Türk, Sebahat Tuncel, Emine Ayna, Kamuran Yüksek ve Ertuğrul Kürkçü ile birçok siyasetçinin de aralarında bulunduğu 90 kişilik listeyi 19 Temmuz 2018’de emniyet müdürlüklerine göndererek, araştırma yapılmasını talep etti.
Avukatlara dosyayı kapattı
Altun’un üçüncü adımı ise avukatların dosyayı incelemesini ve örnek alma yetkisini kısıtlamak oldu. Dosya hakkında 2 Ocak 2019’da verilen kısıtlama kararı, taraf avukatlarının hukuk dışı işlemlerin ortaya çıkarılmasını engelleme ve savunma hakkının gaspı olarak değerlendirildi. Gizlilik kararı iddianamenin mahkemece kabul edildiği 7 Ocak 2021’e kadar devam etti. Altun da ödüllendirilerek 19 Haziran 2022’de Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğine atandı.
Karşı hamleyle işi bitirme!
Siyasetçilerin tutuklanmalarının üzerinden geçen iki yılın ardından 20 Kasım 2018’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Demirtaş’ın Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde siyasi saiklerle tutuklu bulunduğunu tespit ederek, derhal serbest bırakılmasına hükmetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gün sonra “Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” dedi. İtirazlar üzerine karar AİHM Büyük Daire’ye taşındı, 18 Eylül 2019 tarihli Strasbourg’daki duruşmadan 16 gün önce Demirtaş’ın tutuklandığı ana davada tahliye kararı verildi. Böylece iktidar, AİHM Büyük Daire’deki duruşmada, “tutuklu değil başka suçtan hükümlü” argümanını ileri sürdü. Tahliyenin beklendiği 20 Eylül 2019’da, Yüksekdağ ve Demirtaş Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği kararı ile ikinci kez tutuklandı. Erdoğan’ın “karşı hamlesi” ile eşbaşkanlar bu kez “milletvekili olmayan MYK üyeleri” hakkında yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanmış oldu.
Unutulan bilgi notu
Dosyada, 234 numaralı klasörde unutulan 5 sayfalık 2018 tarihli Ankara TEM Şube’nin “Bilgi Notu”nda soruşturmanın ne şekilde yürütülmesi gerektiği, kimlerin dosyaya dahil edilebileceği, hangi suçlardan ceza alabileceği, dokunulmazlık prosedürünün nasıl işletileceği bu soruşturmanın HDP’nin kapatılması için temel dayanak yapılabileceği ifadeleri yer aldı. Soruşturma için dayanak niteliğinde olan belge çerçevesinde hazırlanan iddianame ile yargılama süreci de işletildi.
Devletin kirlenen üçgeni
Demirtaş’ın ilk dosyasının oluşturulduğu ve Kobanî dosyasına dair işlemlerin yapıldığı tarihlerde Ankara Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapan Yüksel Kocaman, Kasım 2020’de Yargıtay üyeliğine atandı. Suç örgütü unsuru olduğu ortaya çıkan Kocaman’ın, Süleyman Soylu ve Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz ile ilişkileri dosyada unutulan 5 sayfalık Emniyet notunun kaynağını gözler önüne serdi. Cumhuriyet tarihinin en büyük siyasi soykırım operasyonu, yargı, kolluk, bürokrasi üçgeninde sürdürüldü.
3 bin 530 sayfa iddianame
3 bin 530 sayfadan oluşan iddianamenin binlerce sayfası, o günlerde il il yaşananlardan ve haber bültenlerinden oluştu. İddianamedeki suçlamaların temeli olarak ise HDP MYK tarafından 6 Ekim 2014’te Kobanî’ye yönelik saldırılara ilişkin Twitter üzerinden paylaştığı mesaj gösterildi. Milletvekillerinin, Meclis’te kürsü dokunulmazlığı kapsamında yaptığı konuşmalar bile suçlamalara dayanak gösterilen deliller arasında.
İktidar elini hiç çekmedi
Yargılama süreci boyunca iktidar ve ortakları davaya doğrudan müdahale eden açıklamalarda bulundu. Erdoğan, sadece eylemler sırasında yaşamını yitiren Yasin Börü üzerinden algı oluşturarak, HDP’yi hedef aldı. İddianamenin kabulünden sadece 4 gün sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yargıtay’a HDP’nin kapatılması çağrısı yaptı. Bu çaba devam etti.
Oluşturulan tanıklar
İddianamenin asıl dayanağını oluşturan açık ve gizli tanık beyanları, iddianamedeki çelişkileri gözler önüne seriyor. 6-8 Ekim olaylarından 6 yılı aşkın süre sonra açılan davadaki tanık beyanlarının tamamı, 2019’da alındı. İkisi gizli, ikisi de açık tanıklardan Kerem Gökalp'ın tanıklığı etrafında gelişenler ise davanın nasıl bir kumpasla hazırlandığını gösterdi. Tanık ifadelerinin tamamı, yazım hatalarıyla kopyalayıp yapıştırılarak eklendi.
Tutuklamalar sürdü
Dosyadaki bir sonraki aşama ise 24 Eylül 2020’de HDP’li siyasetçiler Nazmi Gür, Ayla Akat Ata, Emine Ayna Emine Beyza Üstün, Bircan Yorulmaz, Bülent Parmaksız, Can Memiş, Dilek Yağlı, Gülfer Akkaya, Günay Kubilay, Zeki Çelik, Ali Ürküt, Altan Tan, Pervin Oduncu, Alp Altınörs, Berfin Özgü Köse, Cihan Erdal, Ayhan Bilgen ve İsmail Şengül’ün tutuklanması oldu. Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel de başka dosyalardan tutuklu olmalarına rağmen Ekim 2020’de bu dosya kapsamında da tutuklandı.
3 bin 530 sayfalık iddianame, 30 Aralık 2020’de tamamlanıp mahkemeye sunuldu. Mahkeme de bir hafta içinde 7 Ocak 2021’de iddianameyi kabul etti. Dosyaya Cumhurbaşkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı hatta Et ve Süt Kurumu’nun yanı sıra devlet kurumları ile her dönem iktidarın aparatı olan Hüda Par vb. oluşumlar da müdahil edildi.
Özel mahkeme
Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), 26 Mart 2021’de iddianameyi kabul eden Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ikinci heyet atanmasına ve mevcut heyetin sadece bu dava ve sonrasında gelebilecek bağlantılı davalara bakmasına karar verdi. Bahtiyar Çolak’ın başkanlığını yaptığı heyet, sadece bu davaya baktı. 26 Nisan’da başlayan duruşmalarda heyet başkanı olan Çolak’ın, ‘Atadedeler Çetesi’nin unsuru olduğu deşifre edilince görevden alındı, Yıldıray Kaya mahkeme başkanı oldu. Kaya, duruşmalara ara vermeden sürdürme kararı aldı. Davanın başladığı Nisan 2021’den 28 Aralık 2021’e kadar mağdur, müşteki sıfatıyla talimat mahkemelerince 868 kurum ve kişiden alınan ifadeler tutanağa geçti. İfadesi alınan kişilerden sadece 225’i şikayetçi olduğunu belirtti. Adil yargılamadan söz edilemeyen Kobanî Davası’nda, insan hakları ve sağlığı da hiçe sayıldı.
5 bin 268 sayfalık mütalaa
Yargılamadaki hukuksuzlukların artarak devam ettiği bir süreçte, iddia makamı 14 Nisan 2023’te esasa dair mütalaasını açıkladı. Mütalaada, "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçundan birer kez ağırlaştırılmış müebbet; bazı siyasetçilere ek olarak 6 kişinin öldürülmesine ilişkin "nitelikli insan öldürme" suçundan 6'şar kez daha ağırlaştırılmış müebbet talep edildi. Mahkeme heyeti, savunma için sadece 3,5 ay süre verdi, üstelik savunmalarını da bir günle sınırlandırdı.
Kararı yine erteleyebilir
Üç yıldır devam eden sürecin 16 Mayıs’taki duruşmada karara dönüşmesi bekleniyor. Son sözlerin alınacağı 16 Mayıs tarihli duruşmada, esasa dair verilecek kararın ertelenmesi de gündeme gelebilir. MA/ANKARA
* * *
159 isimden Kobanî çağrısı
Akademisyen, yazar, milletvekili ve hukukçuların da aralarında yer aldığı 159 kişi, Kobanî Kumpas Davası'na dair ortak bir metinle çağrıda bulundu.
Metinde şu ifadelere yer verildi: "Yerel seçim sonuçları, toplumun talebi olan siyasi yumuşama, barış ve huzur beklentisini güçlendirdi. Bu beklenti ve umudun gerçekleşmesinin ön koşulu, yargının siyasal otoritenin emrinden çıkıp Anayasa’nın hukuk devleti ilkesi uyarınca adalet dağıtan bağımsız bir kuruma dönüşmesidir.
Bu bağlamda, ülkenin geleceğini etkileyecek bir kararın eşiğindeyiz. Önümüzdeki günlerde görülecek Kobanî Davası'nda çıkacak karar, gerek iç gerekse barış ve demokrasiden yana dış kamuoyunda, iktidarın bağımsız yargı ilkesine saygı duyup duymayacağının göstergesi olacaktır. Çünkü bu dava, Gezi Davası örneğinde de olduğu gibi, yargının siyasal araç olarak kullanıldığı davaların kilit noktasıdır. Bu yönüyle sadece DEM Parti ve bölge halkı için değil, ülkemizin geleceği açısından da kritik bir öneme sahiptir.
Kobanî davasında çıkacak karar ülkede hukuksuzluğun sona ereceğinin, yargının bağımsızlığına kavuşacağının işaret fişeği olmalıdır. Kobanî ve benzer muvazaalı davalar hukukun gereklerine uygun olarak sonuçlandırılmalıdır. Başta, hiçbir nesnel delile dayanmayan Gezi Davası mahkûmiyetleri olmak üzere hukuk alanında siyasî saiklerle yaratılan bütün mağduriyetler giderilmelidir.
Yapılması gereken açıktır: Taraf devletlerin bütün organları için bağlayıcı olan AİHM kararları ve uygulamadan sorumlu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Demirtaş ve diğer tutukluların vakit geçirmeden serbest bırakılması kararı gereğince, Kobanî tutukluları derhal serbest bırakılmalıdır. Hükümet ve yargının Bakanlar Komitesi'nin kararını dikkate alması, Avrupa Konseyi üyeliğinin getirdiği bir yükümlülüktür.
Gerilim siyasetinin, adaletsizliğin, hukuksuzluğun topluma huzur ve güven sağlamadığını, kitlelerden de onay almadığını son siyasal gelişmeler göstermiştir. Kobanî kararının hukuk devletinin inşasına ve toplumsal barışa vesile olmasını diliyor, bekliyoruz."















