Kurdistanî Yahudiler-1
Forum Haberleri —
- “Kürt Yahudi” ya da “Yahudi Kürtler” tanımları spekülasyona ve öznel yorumlara, ideolojik siyasi önyargılara, saptırmalara bulaştırılmadan TARİH’in referansıyla aydınlatılabilecek bir konudur.
SOYDAN AKAY
Dağ ve Çöl, ya da Kürt ve Yahudi; iki ayrı komşu coğrafya, iki ayrı sosyoloji. Biri yerleşik, mekansal sabitliği olan, uygarlık sistemine çok az bulaşmış düzeydeki Kürt sosyolojisi, diğeri çöl göçebesi olmanın yanında dünyanın her yerine savrulmuş ama, toplumların, uygarlıkların tepe noktalarına kadar sızarak varlığını sürdürmüş Yahudi Sosyolojisi. “Aralarında tam bir paradoks” (1) bulunan bu iki sosyolojinin ortak yönlerinden biri tarih boyunca direniş ve trajedileri bünyelerinde taşımış olmalarıdır. Daha da ilginci 20. yüzyılda Yahudi Tanrı’sının yeryüzüne inmiş hali olarak İsrail ulus-devleti küresel hegemonik sistemin çekirdeğine yerleşerek başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu halklarının süren özgürlüksüz konumlarında rol oynamaktadır. Kendisinin güvenliği ve varoluşu oranında özgürlük ve varolma stratejisini sürdürmektedir. Kültürel paradoksluk yerini antagonist denilen köle-efendi çelişkisine bırakmıştır. Kendisinin özgürlüğü başka halkların köleliği üzerinden kurulan İsrail-ulus devletinin yarım asırdır üzerinde çalıştığı, ikinci İsrail olarak tanımlanan bir Kürt devletçiği (Güney Kurdistan’da Barzanilere dayalı veya KDP merkezli) projesi gündemleştikçe yeni bir konu ile karşı karşıya kalmaktayız: “Kürtlerin Yahudiliği!” meselesi.
Bu tanımlama büyük oranda ideolojik ve siyasi önyargılardan kaynaklanmaktadır. Temelinde Yahudi ve Kürt düşmanlığı bulunan milliyetçi, ırkçı, dinci anlayışlar bulunmaktadır. Öte yandan Yahudiler de kendi güvenlikleri için ikinci bir İsrail olarak Kürtleri müttefik gördükleri için Hz. İbrahim’in Urfa’dan Kenan’a yaptığı tarihsel çıkıştan yola çıkarak Yahudilerle Kürtler arasında akrabalık bağı kurmaya çalışmaktadırlar. Urfa başta olmak üzere Kurdistan şehirleri olan Musul, Kerkük ve Zaxo gibi alanlarda Yunus, Daniel ve Nehemia peygamberlerin türbelerinin bulunuyor olması, Tekvin’deki Nuh Tufanı söylencesinin merkezinin Kurdistan olması “akrabalık” söyleminde bulunanlar için önemli tarihsel, kültürel argümanlar olmaktadır. Tüm bu hususları daha da besleyen en önemli tarihsel-sosyolojik olgu günümüzde nüfusu 200 bin civarında olan İsrailli “Kürt Yahudi” olarak kendilerini adlandıran topluluğun varlığıdır. Dolayısıyla “Kürt Yahudi” ya da “Yahudi Kürtler” tanımları spekülasyona ve öznel yorumlara, ideolojik siyasi önyargılara, saptırmalara bulaştırılmadan TARİH’in referansıyla aydınlatılabilecek bir konudur. Toplumsal, kültürel tarihin arka planı bilinmeden ne bu iki paradoksal kimliğin, entitenin bir arada tanımlanması hususu aydınlatılabilir ne de güncelleşen, siyasal hal alan boyutları anlaşılabilir. Bundan hareketle konuya kavramsal, tarihsel ve güncelleşen boyutlarıyla bakmak durumundayız.
a) “Kürt” ve “Yahudi” kavramları özünde iki ayrı etnik kimliği ifade etmektedir. Ancak Yahudi kimliği hem etnik hem de dinsel tanımlama için kullanıldığından çoğunlukla dinsel bir kimlik yerine kullanılmakta veya Yahudi kavramı her ikisini de çağrıştıran tek kimlik olarak kullanılmaktadır. Dinsel kimlikleri olan Musevilik Hz. Musa’nın dinsel önderliğinden kaynaklanmaktayken Yahudi ismi İsrailoğullarının (Yakup Peygamber’in tanrı ile güreştikten sonra “tanrıyla güreşen, yenen” anlamında İsrail, İsra-el) 12 kabilesinden biri olan Yehud, Yehuda kabilesinden kaynaklandığını, bir krallık olarak varlığını sürdürdüğünü ve Asurlar tarafından yıkıldığını belirtmeliyiz. Çalışmamızda da geçtiği üzere Yahudiler veya İbrahim peygamberin kabile ismine atfen İbraniler, Mezopotamya’da şekillenen iki temel toplumsal kültürden Semitik dil-kültür grubuna mensupturlar. Kürtler ise bir dağ topluluğu olup Aryen dil-kültür grubunun çekirdeğini oluşturan Hurilerden (Dağlılar) kaynağını almaktadırlar. Her iki kültür antropologların yerinde adlandırmasıyla “cennetin dilleri”ni konuşmaktadırlar. Kültürel alışverişleri, çelişki ve çatışmaları oldukça eskiye dayanmaktadır. Toplumsal olarak her iki kültür ahlaki-politik varoluşu temsil ederken etnik aidiyet olarak (dil, folklor, inanç, davranış, mitoloji vb.) farklıdırlar.
“Kürt Yahudisi”nden anlaşılan genel anlamda etnik köken olarak Kürtlük, dinsel olarak Museviliktir. Dolayısıyla Kürt ve Yahudi aynı anda etnisiteyi ifade etmemektedirler. Bu karışıklık ya da çarpıtma Yahudilerin etnik ve dinsel kimliklerinin özdeşliğinden kaynaklanmaktadır. Kürt Yahudisi ya da Yahudi Kürt kavramlaştırmasını kendi başına ele aldığımızda bir etnisite olarak Kürtler kendi inançları olan Zerdüştlüğü bırakıp Museviliği benimsemişlerdir anlamı çıkar. Dar kabileci, etnik ve dini inanca sahip Yahudilerin başka topluluklara kendilerini etnik ve inanç boyutuyla dayatmadıkları sosyolojik bir gerçektir. Anayasaları bile soy belirlenimini kadına dayandırmaktadır. Yani Yahudi bir kadından doğan çocuk Yahudi kabul edilir. Peki buna rağmen başka etnik topluluklar Museviliği benimsemiş midir? Bir önceki makalemiz olan Türk Yahudileri (Hazar Yahudileri) bu sorumuza en güzel cevaptır. İkinci bir istisna bu yazımızda da ileride görüleceği üzere Güney Kurdistan’daki Adiabene Krallığıdır. Ama buna rağmen “Kürt Yahudileri” kavramı farklı bir sosyolojik gerçeği anlatmaktadır. Asurlar döneminde M.Ö 8. yüzyıldan itibaren Kenan’dan sürgün edilen Yahudi kabilelerinin bir kısmı Kurdistan topraklarına yerleştirilmiş olup zamanla Kürt kültürüyle etkileşerek etnik olarak Kürtleşmiş, inanç olarak Museviliklerini korumuşlardır. Çölün gezgin topluluğu dağın köklü ve yerleşik topluluğu ile iç içe yaşamış doğal bir asimilasyon sonucu Kürtleşmiştir. Daha genel bir tanımlama yapılacak olursa Semitik kültüre ait bu topluluk uzun süre yaşadığı Kurdistan’da İbni Haldun’un (1332-1406) “coğrafya kaderdir” tespitinde olduğu gibi kaderin cilvesini yaşamıştır. Neredeyse 2700 yıl Kurdistan’da yaşayan Yahudi topluluğu kendini Kürt olarak ifade etmektedir. Bu sebeple burada Kürtlerin bir etnik grup olarak Yahudileşmelerini, Musevileşmelerini tartışmamaktayız. Böylesi geçişler, etkilenmeler de olmuş olabilir. Ancak belirleyici değildir.