Güncel

Kürt’e karşı savaş siyaseti

Haberleri —

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Türk Hükümeti’nin hiçbir adım atmadığını, yasal bir zemin sunmadığını belirterek, DAİŞ adı altındaki saldırılara karşı topyekun bir duruş gösterilmesini istedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşen vasisi Mazlum Dinç, Öcalan’ın DAİŞ’in Kobanê saldırı karşısında dört parçadaki Kürt halkına yaptığı seferberlik çağrısını yinelediğini belirtmiş, ‘çözüm süreci’yle ilgili de henüz adım atılmadığını kaydetmişti. Önceki gün gerçekleştirilen görüşmede Öcalan’ın, başta DAİŞ saldırıları olmak üzere birçok konuda önemli ve çarpıcı değerlendirmelerde bulunduğu öğrenildi. Rojava’nın Kobanê Kantonu’na yönelik saldırılara ilişkin, “Türkiye’nin Rojava siyaseti Kürt’e karşı savaş siyasetidir” diyen Öcalan’ın bu konuda, “Zaten Davutoğlu iki üç yıl önce açıklamıştı, Rojava’yı ve onun özerkliğini tanımayacağını söylemişti. Tanımama ne demek, size karşı savaşacağım demektir. Orada bir yönetimin oluşmasına müsaade etmeyecek, çökertmek için her şeyi yapacak demektir” ifadelerini kullandığı öğrenildi.

DAİŞ’ten mi PYD’den mi?

Barzani’nin Kobanê‘ye dönük açıklamalarını eleştiren Öcalan’ın bu konudaki değerlendirmesi ise şöyle: “Barzani’nin açıklaması aslında farklıdır, farklı anlamı vardır. Ne diyor; ‘Rojava’yı kurtaracağım’ diyor. Rojava’yı DAİŞ‘ten kurtarmak demek, askeri boyut başta olmak üzere soykırımcı DAİŞ saldırılarına karşı pratik çabanın sahibi olmak demektir. Aksi durumda Rojavayı DAİŞ’ten değil, PYD’nin direnişinin kırılmasını bekleyip PYD’den kurtarmak anlamına gelmektedir.”

AKP de direnemez

Öcalan, IŞİD saldırılarının İsrail ile bağlantılı olduğunu da ifade etti. “Orada, o topraklarda bir İsrail yaratılmak isteniyor” diyen Öcalan, şöyle devam etti: “Bu topraklarda isimleri bilinen mesela Suruç, İbranice Seruç’tan geliyor. Seruç, İbrahim’in, Musa’nın atasıdır. Harran, Musa’nın kardeşi Harrun’dan gelir. Tevrat’ta bunlar geçiyor. Bu topraklarda her zaman bir İsrail kurulması amacı vardır. Aslında GAP da buna hizmet etmektedir. Ben daha Urfa’daydım 78’de, GAP’ın ilk çalışması başladığında. Oradaki halkımızın toprağını ve suyunu ele geçirme projesi olarak tasarlanıyordu. Kimse İsrail politikalarına karşı direnemiyor. Ecevit, biraz buna karşı direnmek istedi ama onu felç ettiler. IŞİD bir İsrail projesidir, AKP de buna karşı direnemez. Tehdit ettiler, hükümeti düşüreceklerdi neredeyse.”

Gazze halkı gibi

IŞİD saldırıları ardından yaşananın “yüksek yoğunluklu savaş” olduğunun altını çizen Öcalan, direniş çağrısında da bulunarak, şunları belirtti: “Şu anda devam eden yüksek yoğunluklu savaştır aslında. Daha önce savunmalarımda söylemiştim; düşük yoğunluklu, orta yoğunluklu, yüksek yoğunluklu savaş diye sıralamıştım. Şu anda yaşanan yüksek yoğunluklu savaştır. Daha önce de söyledim. Halkımız tüm yaşamını savaşa göre şekillendirmelidir. İşte Filistin’de Gazze halkı nasıl yaşamını savaşa göre şekillendirmişse, Kürdistan halkı da böyle yapmalıdır. Sıradan yaşamamalıdır. Kürdistan halkı topyekun bu saldırıya karşı direniş halinde olmalıdır.”

Yaşam hakkı tanınmıyor

“Kürt olarak yaşam hakkımız bile tanınmadı” sözlerini sarfeden Öcalan, “Kürtlerin bu güne kadar bir hukuku oluşmadı. Aslında Kürt olarak yaşam hakkımız bile tanınmadı. Yaşam hakkı temel bir haktır ama bu hakkımız bile elimizden alınmış durumda. Bu anlamda Kürdistanlı hukukçuların, avukatların neyin avukatlığını yaptığını, neyin hukukunu savunduklarını gözden geçirmeleri, sorgulamaları gerekmektedir” diye belirtti. 


Özgür yaşama davet

Hücrede kalmaya razı olduğunu ama kölece yaşamı asla kabul etmeyeceğini ifade eden Öcalan, şöyle devam etti: “Burada bir hücrede, hücre koşullarında bile her şey benim üzerime yıkılmış durumda. Aslında felsefik olarak durumum, benden intikam alınma durumudur. Zaten bir kitap yazarsam bunun üzerine yazacağım, konusu bu olur: ‘Apo’dan İntikam Almak’. Benim suçum ne? Suçum ‘özgür yaşam davetim’dir. ‘Niye bizi bu yaşamdan kurtarıp özgür yaşama davet ediyorsun’un intikamı alınmaktadır benden. Halbuki bu asgari yaşam hakkı bile tanınmıyor ki bizlere. Size tanınan ırgatlıktır, köleliktir. İşte Urfa’da 500 bin kişi ırgat. Benim dönemimde Çukurova’ya pamuk toplamaya gidiyorlardı. Günün 20 saati çalışıyorlardı; sağlık hakkı yok, eğitim hakkı yok, güvencesi yok. Aslında yaşam hakkı yok. Sana yaşam hakkı tanımıyorlar ki. Ben bir kez gittim, bir daha tövbe ettim. Bu yaşamı yaşamayacağım dedim. Şu anda da bu hücrede yaşamaya razıyım ama kölece, ırgatça o yaşamı kabul etmiyorum.”

Ateşkes ihlal edildi

‘Çözüm süreci’ne ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Öcalan, ateşkesin Rojava’da AKP Hükümeti ve devlet tarafından istismar edildiğini söyledi. Öcalan, “Barajlar, karakollar, güvenlik yolları ile ateşkes koşulları istismar edilmektedir. İşte Rojava’daki durum ateşkesin ihlali anlamına gelmektedir. Şu anda Rojava’da fiili çatışma hali mevcut” dedi.

Yasal zemin sağlanmalı

Sürecin müzakereye evrilmesi yönünde de hükümetten beklenenlerin yapılmadığına vurgu yapan Öcalan, şunları belirtti: “Burada bize bir kitabı verirken bile beş imza attırıyorlar. Kürt sorunu gibi tarihi, yakıcı bir sorunu çözmek için imzaya yanaşmıyorlar. Ben dağdan inişe de silah bırakmaya da hazırım, onlar müzakereye yanaşmıyorlar. İşte Musul konsolosluk çalışanlarının serbest bırakılması olayında çıkıp açıkça IŞİD’le siyasi müzakere yürüttüklerini söylüyorlar ama bizimle müzakereye yanaşmıyorlar. Hasta tutsakları bile bırakmadılar; bir deri bir kemik hücrelerde çürütülüyorlar. İsrail bir kişiye karşılık binlerce kişi bıraktı. Bu süreç başladığında PKK 50 kişiyi serbest bıraktı, ama onlar insani, vicdani yasal bir zorunluluk olan hasta tutsakları bile bırakmıyorlar. Mexmûr’dan dönüşler olacak diyorlar, bunun yasasının olması gerekiyor. Gelenlerin soruşturmaya uğramaması, cezaevlerine girmemesi gerekiyor. Yine gerilla gelecekse aynı şekilde soruşturmaya uğramaması, cezaevlerine girmemesi gerekiyor, cezaevine girmek için gelmiyor. Bunun bir yasasının olması gerekiyor. İmzanın olması gerekiyor sonuçta. Bazı şeylerin imzasının, yani yasal zemininin olması gerekiyor.”

Yerel yönetime eleştiri
Öcalan, yerel yönetimler ve siyaset anlayışına yönelik eleştirilerini de sürdürdü. Öcalan, şunları söyledi: “Daha önce de mevcut HDP-BDP’nin belediyeler dahil siyaset tarzını eleştirmiştim. Her alanda özgür yaşam anlayışının hakim olması gerekirken, koltukçuluk hakim olmuş. Acayip bir kendine sevdalılık durumu var. Belediye başkanı oluyor, milletvekili olayım diyor, milletvekili oluyor, bakan olayım diyor. Ama bulunduğu yerin hakkını vermiyor, sistem partileri kadar bile bir araya gelip çalışamıyorlar. Adeta bir ağalık zihniyeti var. Aslında ağa bile bir emek sarf ediyor, çalışıyor. Son savunmamda 8 boyut demiştim, 8 boyutun örgütlenmesinden bahsetmiştim. İşte söylemiştim ‘Suyumuzu, toprağımızı, enerjimizi komünleştirelim, yaşamı özgürleştirelim’ diye. Suyu, toprağı, enerjiyi komünleştirelim derken, belediyeleştirelim diyorum. Bu temelde pratikleşmek elzemdir.”
Öcalan’ın görüşmenin sonunda başta Rojava’da direnen halk olmak üzere tüm Kürdistan halkına özel selamlarını ilettiği belirtildi.



ÇAÐDAŞ KAPLAN/DİHA/İSTANBUL

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.