Kürtler kendini dünyaya kabul ettirdi...

Haberleri —

‘Nereden nereye” diye düşündüğümde aklıma artık Kürtlerin verdiği mücadele geliyor. 8-9 yaşlarındaydım ilk Bulgaristan’a gittiğimde. Bir çocuk için çok önemli insanlarla tanıştım, 2 aylık geziye Moskova ve Bakü de dahildi ve o yaşta Dünya Barış Konferansı Salonuna girdim babamla. Ali de ben de etrafımıza bakıyorduk, çocuk izlenimi önemlidir ve büyük olasılıkla usumuzda değişik olaylar kalmıştır.

Ben kapıdan girmekte olan 3 çekik gözlü erkek gördüm, şaşkın şaşkın bakıyorum, çünkü biz salonda paltoyla otururken adamlar kısa kollu gömlekle gelmişler. Babama döndüm ve “Baba bunlar deli mi” dedim. O kadar net anımsıyorum ki, çünkü babamın gülmeyle gülümseme arası bakışı hala gözlerimin önünde. Meğer Eskimo yazarlarıymış ve gayet doğalmış. “Terlemeseler bari” diyecektim ama o yaşta anlık espri kolay gelmiyor insanın aklına, şimdi bile gülme tuttu adamların haline.

Babam çıktı kürsüye, başladı konuşmaya ve ben nasıl şişiniyorum, çatladım çatlayacağım. Nereden bileyim o geziden sonra babamın düşmanlarının artacağını ve aynı zamanda benim de ilkokul öğretmenimin bana komünist muamelesi yapacağını. Neyse babam konuşuyor, Dünya Barış Kongresi’nde onca yazara barışı anlatıyor. Kongrenin adını biliyorum da barışı ne kadar anladığımı henüz bilmiyorum. Etrafa bakmaktan konuşmayı tam olarak dinleyemiyorum ya da dinledim ama konuşmayı anımsamam olanaksız. Ama unutamadıklarım var tabi, babam Neruda’yla konuşuyor, Aytmatov’la sohbet ediyor, o kongrede bütün dünya literatürü orada sanki, kapitalizme, faşizme aydın olmanın dersini veriyorlar, BARIŞ…

Bu geziden belki de 40 yıl sonra annemle sohbet ediyorduk, annem benimle ilgili bir anısını anlattı. Ben Sofya’da onca yeri gezdikten sonra “Anne bu Bulgarların hiç önemli bir adamı yok mu, her taraf Rus heykelleriyle dolu” demişim. O yaşta başka bir ülke adına milliyetçi bir üzülme nasıl bulaşmış bana bilmiyorum ama takılmış kafama işte. Yüzyıllarca Osmanlı, sonra da Sovyet hakimiyeti, emperyalizm izin vermemiş ki insanlara. Ve işte o yüzdendir ki Bulgar devriminin lideri Georgi Dimitrov ilk başbakan olmuştur ve devrimden önce Reichstag Yangını’ndan dolayı yargılanırken yaptığı savunma dünya Marksist tarihine ders kitabi gibi girdi. Kendisini savunmuyordu, barışı ve devrimi savunuyordu.

Ve işte benzeri bir olay, İran Kürdistanı’nda önce Şah, sonra Humeyni, Irak Kürdistanı’nda Saddam, Suriye Kürdistanı’nda baba oğul Esadlar ve Türkiye Kürdistanı’nda Atatürk heykellerini adım başı seyretmeye mecbur bırakılırsanız, faşizmin terörizm dediği barış savunması, gün gelir bütün dünyanın suratına tokat gibi iner ve artık sizi ciddiye almak zorunda kalırlar.

İşte o zaman Fransa Cumhurbaşkanı Macron haftada bir Erdoğan ile telefonda konuşmaktan sıkıldığını açıklar ve Salih Muslim’i sarayda misafir eder ve Suriye’deki Kürtlerin güvenliğini sağlamak için de asker gönderir, IŞİD’e karşı barışseverlerin yanında yer alır. O yüzden İlham Ehmed Pentagon’a çağrılır ve sonra da başkanın senato konuşmasına dinleyici olarak davet edilir.

Çünkü yüzyıllardır Kürtlerin ve sosyalistlerin elinde Dimitrov’un savunma kitabı vardır, bütün bakışlarından Barış fışkırır ve Strasbourg’dan Yüksel Koç, Diyarbakır’daki yoldaşı Leyla Güven’e sevgi ve barış dolu gülümser.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.