Kuzey-Doğu Suriye’de savaş genişliyor

Forum Haberleri —

Rojava

Rojava

  • Erdoğan siyasi geleceğini Kürtlerle sürdürdüğü savaşa bağlamış. Seçimler yaklaşıyor. Türkiye’de ekonomi dibe vurmuş, halk AKP’den uzaklaşmış. Bu açıdan bir savaşa, ırkçılığı ve milliyetçiliği köpürtmeye ve iç sorunların üstünü örtmeye çalışıyor.

ZEKİ AKIL
 
Kuzey-Doğu Suriye’de savaş farklı bir evreye girdi. Türk devleti zaten bu bölgelere savaş ilan etmişti. Saldırıları süreklilik kazanmıştı. Şehba’dan Minbic, Eyn İsa ve Til Temir’e kadar olan bölgeler ateş altındaydı. Bunun dışında SİHA ve diğer hava unsurlarıyla çok sayıda insan katledildi. Bu saldırılara rağmen özerk bölgeler direnip ayakta kaldılar. Bu da Türk devletinin amaçlarına ulaşmasını engelliyordu. Çünkü onların hedefi Efrin’den Derik’e kadar olan bölgeyi 30 Km derinlikte Kürtlerden temizlemekti.

Faşist Erdoğan Kürtler üzerindeki soykırım tamamlayarak tarihe geçmeyi önüne koymuştur. Ergenekon ve MHP’yle yaptığı ittifak bunun içindir. Suriye’de yaptıkları saldırılar, işgal ve etnik temizliğin özünde bu var. Bunun başarıya ulaşması için de Suriye’deki krizden ve DAİŞ’in saldırılarından yararlandı. DAİŞ, El Nusra başta olmak üzere ne kadar kanlı örgüt varsa hepsiyle açık kapalı ilişki geliştirdi, ittifaklar yaptı. Yapabilirse İhvancıları Suriye’de iktidara taşımak veya ortağı haline getirmek istedi. Bu yolla da Suriye’yi uzun vadeli kontrole almayı hesaplıyorlar.

Türk devleti bir süredir Suriye’ye kapsamlı bir işgal saldırı gerçekleştireceğini ilan etmiş durumda. Bunun için kamuoyunu hazırlamaya ve diplomasisini yürütmeye çalışıyor. Özellikle ABD ve Rusya’nın desteğini almak istiyor. Çünkü bu iki devlet Suriye’de bulunuyor. Bunları atlayarak bir işgale girişemez. Güney Kürdistan’dan bu açıdan durum farklı. Oraya istediği gibi havadan karadan saldırıyor, istediği gibi askeri üsler kuruyor. KDP bu işgalin destekçisi durumunda. Irak hükümeti de sessiz kalıyor. NATO ve ABD bu saldırı ve işgale destek veriyor.

Erdoğan 19 Temmuz’da Tahran’da İran ve Rusya devlet başkanlarıyla bir araya geldi. Erdoğan özerk bölgeleri, Rojava’yı işgal için pazarlıklar yaptı. Ardından Putin’in peşine takılarak 5 Ağustos’ta Soçi’ye gitti. Rojava’yı tasfiye etmeyi, Kürtlerin kazanımlarının ortadan kaldırılması için pazarlıklarını sürdürdü. Basına yansıdığı kadarıyla Putin, Erdoğan’ı Esad’la görüşmeye, uzlaştırmaya çalıştı. Rusya’nın amacı Suriye’deki çıkarlarını korumak ve Esad yönetimini ayakta tutup güçlendirmektir. Böyle olduğu için demokratik bir muhalefet, Rojava’nın ve Kuzey ve Doğu Suriye’nin özerkliğini koruması Rusya’nın bir tercihi olmamaktadır. Aynı şey İran için de geçerlidir. İran ve Türkiye hem Ortadoğu’da hem de Suriye’de karşı cephelerde yer almaktadırlar. Ama iş Kürtlere ve demokrasiye geldi mi, uzlaşabiliyorlar.

Türkiye işgal bölgelerini genişletti mi, İhvancıları ve diğer çeteleri yerleştiriyor ve onları güçlendiriyor. Esad yönetimine on binlerce silahlı alternatif bir ordu kuruyor. Bu Rusya ve İran’ın işine gelmiyor. Şam yönetimi de bu durumdan çok korkuyor. Türk devleti de şimdilik önceliği Kürtlerin ve özerk bölgelerin tasfiyesine vermiş. Erdoğan siyasi geleceğini de Kürtlerle sürdürdüğü savaşa bağlamış. Seçimler yaklaşıyor. Türkiye’de ekonomi dibe vurmuş, halk AKP’den uzaklaşmış. Bu açıdan bir savaşa, ırkçılığı ve milliyetçiliği köpürtmeye ve iç sorunların üstünü örtmeye çalışıyor. Böyle olunca Erdoğan geleceğini savaşta arıyor. Bu gerçeği artık uluslararası güçlerin hepsi anlamış durumda. Bundan en fazla Rusya yararlanmak istiyor.

Türkiye’ye açık bir işgal yerine özerk bölgelere ve SDG’ye saldırılara onay verdikleri anlaşılıyor. Eskiden de saldırılar oluyordu.

Ancak Tahran ve Soçi’deki görüşmelerden sonra saldırıların kapsamı genişledi. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) zayıflatılırsa bu Şam’ın hesabına gelir. İran ve Rusya da bunu ister. Rojava ve Kuzey ve Doğu Suriye demokratik yönetimleri istikrarsızlığa sürüklenir ve güçten düşürülürse Şam’a yanaşmak, giderek teslim olmak zorunda kalırlar hesabı yapılıyor. Böylece Türk işgalcileri Kürtlerin kazanımlarını tehlikeye atacak, sürekli bir çatışma ve işgal ortamı yaratacak, Şam yönetimi giderek güçlenecektir.

Sonuçta bütün hesaplar ve pazarlıklar Kürtlerin ve demokratik yönetimlerin kaybı üzerine yapılmaktadır.

Türk devleti kendisini sağa sola attı. Bölgeyi çok zorladı. Komşu devletlerin çoğuyla kanlı bıçaklı oldu. Bütün Arap devletlerini tehdit etti. Yayılmacı emeller peşine düştü. Bunun için Ortadoğu’da İhvancıların ve diğer silahlı çetelerin korumasını ve örgütlenmesini üstlendi. Bugün dünyanın güvenliğini tehlikeye atan, terörist olarak kabul edilen bütün suç örgütleri Türk devletinin işgali altındaki bölgelerde özgürce yaşıyor ve çalışıyorlar.

Rusya ve İran, Türk devletine işgale son vermesini dayatmak zorundalar. Türkiye, Suriye’yi kanlı bir yıkıma sürükledi. İşgal sürdükçe Suriye’de barış ve istikrar gelmez. Türk devletini Kürtlere ve SDG’ye saldırtarak Suriye barışa ve huzura kavuşmaz. Kürtler ve özerk bölgeler Suriye’nin en dinamik gücüdürler. Şam’la anlaşıp işgale karşı mücadele etmeye hazırdırlar. Suriye’nin bir parçası olan bu dinamiği işgalcilere öldürtmek veya ezdirtmek çok kötü bir tercih oluyor. Tutum alınmadıkça Türk devleti Suriye’yi tehdit edecek ve işgal için sürekli dayatmalarda bulunacaktır.

SDG ve özerk bölgelerin öncülerine karşı cinayetler Suriye’nin egemenliğine hizmet etmez. Şam yönetimi de şimdi bu cinayetlere ortak edilmek isteniyor. Bu ülkede güvensizliğin ve istikrarsızlığın derinleşmesine hizmet eder. Rusya ve İran egemen bir Suriye istiyorlarsa Türk işgalcilerine ve etrafına topladığı çetelere karşı tutum almak zorundalar. Tersi olursa Türk devletinin işlediği cinayetler ve katliamlardan Rusya ve İran da sorumlu olacaklardır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.