No Pasaran ve Venceremos!

Haberleri —

İspanya iç savaşının tarihe malettiği bir ilk olarak ‘Uluslararası Gönüllü Tugaylar’, İspanya Devrimi’nin en romantik ve belki de en estetik yanıdır. ‘No Pasaran’ (Faşizme Geçit Yok) ve ‘Venceremos’ (Kazanacağız) şiarıyla, İspanyol devrimcilerle, canları pahasına savundukları Madrid yakınlarında, toplu mezarların olduğu vadide faşist Franco’nun anıt mezarı bir utanç abidesi olarak bulunmaktadır. Mezarın yanı başında, onu çevreleyen bir katolik kilise ve koruyucu rahipler(!?).

19 Temmuz 1936 tarihinde Barcelona’da faşist darbe yenilgiye uğratılmışsa da, 1 Nisan 1939 kadar sürecek olan acımasız ve kanlı bir iç savaş sonunda, karşı devrim güçleri yönetimi ele geçirmiştir. Yenilgi; sol cephe açısından yaşanan yetmezlikler, çelişkiler, çok başlılık, dış dengelerin kendi çıkarlarına göre yönlendirmesi ve benzeri eksiklikler  tartışılırken: Darbe öncesi Franco’nun içerde ve dışarda kimlerle ne şekilde, nasıl bir hazırlık yürüttüğü, monarşi ve Katolik kilisenin 15 ve 16 yüzyıllara (Kral Filips II ve öncesine) dayanan birlikteliği ve bunun İspanya ordusu üstündeki etkisi unutulmamalıdır. Din despot ve diktatörler tarafından en aşağılık ve ahlaksız bir şekilde kullanılmıştır.
Franco, Hitler ve Mussolini faşizmi ile birlikte çalışan kilise otoritesi ve din adamları buna en açık örnektir. İspanya iç savaşında katolik hastanelerde doğan devrim yanlısı ailelerin bebekleri, doğum esnasında öldü gösterilerek, Franco yanlısı ailelere evlatlık verilmesi, dini kurumların ve görevlilerinin, ne derece kullanılabileceğine dair vahim bir örnektir. Esasta İspanya’da bir iç savaştan çok, bir devrim ve karşı devrim durumu yaşanmıştır. Konuyu fazla dağıtmadan konjonktürel açıdan Hitler Almanyası, Mussolini İtalyasındaki gelişmeler ve diğer devletlerin durumu ve İspanya iç savaşında ki rolleri de incelendiğinde; II.Dünya savaşı öncesi taraflar arasında tabir-i caizse bir ön güç denemesi yapılmıştır.
Türkiye’de siyasilerin Hitler hayranlığı ve mühendisinden, amalesine badem bıyık modası ve ayrıca 75. Yıl dönümünde 1937-1938 Dersim katliamının bu dünya konjonktüründe geçekleşmesi de ayrıca incelenmesi gereken bir noktadır. 
İspanya’da işlenen cinayetler, toplu mezarlar ve suçların aydınlatılması yani toplumsal yüzleşme ve vicdani arınma, henüz gerçekleşmemiş, ‘hasasiyetler’ öne sürülerek bir ayıptan kaçar gibi susmak mevcut hükümetlerin izlediği yol olmuştur.
İspanya iç savaşından Suriye iç savaşına baktığımızda: bölge ve dünya devletlerinin yaklaşımı, iç de dış dengeler ve yine dinin zalimler (Suudi monarklar, İran despotları, AKP rejimi ve global şirketler) tarafından ahlaksız ve alçakca kullanılması, çıkarlarına alet edilmesi, şiddet ve savaşın acımasızca kışkırtılması, kiralık katillerin sivil ve günahsız insanların üstüne sürülmesinde, malasef değişen bir şey yok. Yeni maskeler altında zalimler ve katiller bilinen sömürücü haydutlar ve yerli uşaklarıdır. Kahrolsun bir insanın, bir halkın mahrumiyeti, mutsuzluğu ahı ve kanı üzerinden kazanç sağlayan, saadet uman zihniyet! Başka insanların mahvı üzerinden kazanç sağlamaya ekonomi değil, talan denir. Bunu yapan siyaset akıllılık değil, haydutluktur. Ve temel insan hakları gaspı, ihlalidir, suçtur.
‘The İnternational Brigades’, Uluslararası Gönüllü Tugaylar 56 ülkeden 30 bini aşkın demokrat, aydın devrimci; İspanya devrimine gönüllü katılmış ve kahramanca savaşmışlardır. Acaba Rojava devrimi için de böyle bir durum gerçekleşebilir mi? Eğer gerçekleşmesi mümkünse, bu sefer savaşa karşı, barışı savunmak için gerçekleşmelidir. Çünkü: ‘Rojava Devrimi’ bir barış devrimidir. Milis; bir barış gücüdür, yurdunu, halkını savaştan, işgalden, talandan koruyan, barışı koruyan örgütlü bir halk-halklar gücüdür. Bu yüzden Şimdi ‘Uluslararası Gönüllü Barış Tugayları’ delegasyonları; ‘Savaşa Geçit Yok’ -No Pasaran- ve ‘Venceremos’ -Kazanacağız- şiarıyla Rojava’ya gitmeli ve devrimin coşkusunu yaşamalı, yaşatmalıdırlar. Komüntern gibi, çağrı yapacak merkezi bir organ olmasa da, hemen her Avrupa ülkesinde bu çağrıyı ve çalışmayı ertelemeden, gerekçelendirmeden, ciddiyetle yapacak federasyonlar, ilerici kamuoyu ve dostlar var. O halde her ülkeden fonksiyon sahibi katılımcılardan-gazeteci, sanatçılar-tiyaro grupları, siyasetçi, akademisyen v.b.- oluşan en az bir delegasyon, Rojava’ya savaşa karşı, barışı savunmaya, kuşatmayı yarmaya gitmeli, Devrimin sesini, rengini, coşkusunu dünyaya taşımalıdır. Ve bu akış kalıcılaşarak, Rojava Newroz’unda taçlanmalıdır.
Ne küresel zalimlerin ve ne de bölge gerici-diktatörlerin yedeğine düşmeden, Yaşasın özgürlük ve hakkaniyet! Ve ‘Bimire koletî, Bijî azadi!’ yolunda yürüyen Rojava devriminin en romantik ve estetik yanı ise; tarihte bir ilk olarak, bir ‘Kadın Devrimi’ olmasıdır. O halde yine çalışılırsa mümkün olan ve tarihte olacaksa, bir ilk olacak olan: ‘Uluslararası Gönüllü Kadın barış Tugayları’, ilerici, feminist, devrimci kadın barış delegasyonları, Rojava’ya gitmeli ‘Savaşa Geçit Yok!’, ‘No Pasaran!’ ve ‘Barışı Kazanacağız! Venceremos! şiarıyla, devrime katılmalı, dayanışmalıdırlar.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.