PKK baş belası olmaya devam ediyor!
Dilzar DÎLOK yazdı —
- Soykırım ve faşist rejime işbirlikçilik yapanların karşısında PKK’nin direnişi, halklaşması, Kürt halkı kadar tüm ortadoğu halklarını bilinçlendirmesi eylemleri sürüyor, sürecek. Yani: PKK, baş belası olmaya devam ediyor, edecek.
Derler ki, akıldan noksan başlara bela olmanın hayrı büyük. Akılsız başlara öncülük etmenin en kolay yöntemi, efendinin vesayetini alarak oymuş gibi olmaya çalışmaktır.
Soykırım rejimine hizmet etmenin en iyi yolu PKK düşmanlığı yapmaktır. Bunu AKP-MHP iktidarı dört başı mamur bir şekilde yapamasa da, koronanın yarattığı özbağışıksızlık döneminde yürütmeye çalışıyor. Türkiye’de en küçük karşı söz, çıkış ya da eylem, hatta düşünce eğilimi dahi PKK ile özdeşleştirilip düşmanlaştırılıyor. PKK, TC’nin baş belasıdır.
Evet PKK çıkış itibariyle Kürdistan’ın sömürge dahi olmayan statüsüzlüğüne bir tepki hareketi olarak doğdu. Kürtlerin yaşadığı utancı farkettiği-hissettiği için varoldu. Ancak ilk eylemlerini, bu statüsüzlüğü meşrulaştıran, olağanlaştıran, kabul eden, hazmeden, soykırım rejimiyle bütünleşen işbirlikçi Kürt kesimlerine yönelik yaptı. Ayrıca, PKK’ye Türk soykırım rejiminden önce bu kesimler saldırdı. PKK kadrolarını hedefleyerek suikastler yaptılar, provokasyonlarla halkın bilinçlenmesinin, aydınlanmasının yolunu tıkamayı esas aldılar. PKK’nin varlığında kendi yokluklarını gördüler.
PKK varoldukça Kürt’ün varolmasının ve özgür toplumsallığını yaşamasının olasılığı büyüktü. Bu olasılık büyüdükçe de işbirlikçi kürdün yaşaması imkansızlığı büyüyordu.
Kısacası, PKK, soykırımcılardan daha fazla, işbirlikçilerin baş belasıydı. Çıkış yıllarında PKK’ye baldırı çıplak diyenler bugün baş belası diyorlar. Baldırı çıplak diyemiyorlar çünkü PKK çoğaldı, büyüdü, halkla bütünleşti, halk oldu, dağ ve şehir oldu, yurtdışı oldu, tüm dünya oldu.
Elbette ki, PKK böyle akılsız başların belasıdır.
Vakti zamanında Nazım Hikmet’e ‘vatan haini’ derler ve Türk vatandaşlığından çıkarırlar. Nazım buna, “Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor” diye şiiriyle cevap verir. Ömrü sürgünlerde hapislerde geçer. Bedenini sürgünde bırakır ve bir ülkenin alınyazısı olarak tarihe geçer. Yıllar sonra vatandaşlığa alıp bedenini kullanmak isterler ama tarihi ters döndüremezler. Bugün mezarları kutularda kaldırımlara gömenler başka mezarların peşine düşer. Mezarlar üzerinden siyaset yapanların, yaşayanlara dair yapacakları zerre olumlu bir şey yoktur, olamaz.
Soykırım ve faşist rejime işbirlikçilik yapanların karşısında PKK’nin direnişi, halklaşması, Kürt halkı kadar tüm ortadoğu halklarını bilinçlendirmesi eylemleri sürüyor, sürecek. Yani: PKK, baş belası olmaya devam ediyor, edecek.
Kürtlük maskesi ve ‘nokerlik’
Kürtlük, egemenlerin düşmanı, saldırı öğesi olurken Kürt işbirlikçilerinin de maskesi olmuştur. Kürt söylemi altında her türlü soykırım, inkar imha, her türlü toplumsal özgürlük değerlerine saldırı vardır. Ve bu düşmanlık, soykırımcı faşist Türk rejimi ile hain Kürt gerçeğinde aynılaşmıştır. Kürtlük maskesi tüm yalanları ve düşmana hizmet eden politikalarıyla düşmüştür.
İhanet kavramı içerden gelişen karşıtlık durumunda söylenir. Özgürlük mücadelesinde biri mücadeleden kopup karşı cepheye geçtiğinde ihanet denir. Ancak karşı cephede yer aldıktan sonra orda yaptıklarına ihanet denmez. Çünkü ilk yapılan davranışın adı ihanettir. Şimdi ise başka bir davranış sergilenmektedir. Bundan dolayı ihanet denmez. Yani karşı cephenin yanında durma, karşı cepheye geçiş eylemine ihanet denir. Ancak orda durduktan sonra yapılanlara ihanet denmez. Zaten orası karşı cephedir. Orda durup birşeyler yapmak yeni bir eylemdir. Kürtler buna düşmanlık der.
Kürtçede bir de noker kelimesi vardır. Bu kelime sözlükte uşak olarak tanımlanır, ancak Kürtler düşmana hizmet edene noker derler. Bu durumda ihanet etmiş, düşman safında durarak düşmana hizmet ediyor olanlara noker denir. Anlam olarak noker kelimesi düşman kavramının bıraktığı izden daha kirli bir iz bırakır algıda. Eskiden böyle adlandırılanlar katiyen toplum içine çıkıp konuşamazlardı. Yokmuş gibi yaşarlardı. Nerdeyse ölümlerini beklerlerdi. Ya da kendi toplumlarında yaşayamadıklarından yurtlarını terkeder, aslında bir tür anlamsal-toplumsal ölüme boyun eğerlerdi. Nokerlik bir tür yersiz yurtsuzlaşmadır. Ne yazık bi bugün böyle değildir. Noker olarak adlandırılanların kendilerini ulusun temsilcisi görmesi, yurdun sahibi görmesi, utanç duymaması durumu yaşanıyor.
Bugün ihanet konumunu demagojik söylemler altında gizleyerek sürdüren, PKK karşıtlığını AKP-MHP’nin terör söylemi gibi kullanmaya çalışan, yaptığı her türlü tutumu ne yazık ki egemeninden öğrenen, bu anlamda uşaklık durumunu içselleştirmenin ötesinde bir sınıfsal kimlik haline getiren bir partinin Kürdistan’ın bir bölgesinde hükümet olmasından daha kötü bir ulusal felaket olamaz. Ne yazık ki Kürtler bu felaketi yaşıyor. Halklar yaşadıkları soykırımı, başlarına gelmiş felaket olarak adlandırır. Kürtlerde de böyledir. Ancak bugün bu nokerlerin iktidar olması durumunun da felaket olarak adlandırılması, bu siyasi çizginin soykırım uygulamasında bir rol üstlenmesinden kaynağını almaktadır. Kürtlerin felaketi soykırımdan daha fazla ihanet ve nokerliktir.
İhanet sloganları artık yeterli gelmiyor. Nokerlik bile az geliyor yapılanları anlatmaya. Ortaya çıkan olaylardan, durumlardan, yaşanan şahadetlerden anlaşılıyor ki, KDP Türk devletiyle anlaşmış, gerilla mevzileri kadar gerillaya sempati duyan, yurtseverlik duyguları taşıyan, Irak ordusu mensuplarını da vurdurtuyor. Bunun adı Kürt düşmanlığıdır, soykırıma ortak olmaktır. Kürt toplumu ve Kürdistan özgürlük tarihi açısından, böyle başlara baş belası olmaktan büyük onur olamaz. Bu duruma nazımca bir tutum geliştirmek gerekir.
Kürtlük sınırsız bütçe tartışmalarınızsa,
Kürtlük halkı maaş tartışmasına boğup bitmez tükenmez utancın altında yok etmekse,
Kürtlük şairlerin utanç şiirleri yazarak intihar etmesiyse,
Kürtlük dünü bugündekine yaban etmekse ve unutturmaksa,
Kürtlük her gün çocukların, kadınların katledilmesi, açlıktan sokağa dökülmesi ve hepsinin Kürtlük süngeriyle temizlenmeye çalışılmasıysa,
Kürtlük, Kürt düşmanlarına yaranmaksa, ve bunun için Kürt gençlerini sunmaksa,
Kürtlük her gün gazetecileri, kitle eylemcilerini tutuklayıp ortadan kaybetmekse,
Kürtlük Kürt gençlerini tutuklayıp Türk istihbaratına teslim etmekse,
Kürtlük, Kürdistan için direnen gençleri her gün vurdurtarak düşman askerleri garantisinde kendine alan açmaksa…
PKK baş belası olmaya devam ediyor ve edecektir.