Rojava ile şafak söküyor
Forum Haberleri —

Rojava/foto:AFP
- Babil Kulesi efsanesi, yetmiş yedi milletin bir arada yaşama imgesini temsil eder. Bugün Kürt Özgürlük Hareketi, bu efsaneyi gerçeğe dönüştürüyor ve tüm halkların kendi öz değerleriyle yıldızlaşmasını sağlıyor. Bu, insanlık için bir umudun ötesinde, yeni bir yaşam biçimidir.
ŞEMSETTİN ÖZER
Ortadoğu barışını istememenin zihninde, faşizmin bir çeşidi olan "kendisi dışında herkesi yok sayma" hastalığı yatar. Bu, kişinin kendini üstün görmesi ve diğerlerini değersizleştirmesiyle beslenen bir zihniyet sorunudur. Daha önceki yazılarımızda da bu konuya değinmiştik. Sömürge psikolojisiyle yetişmiş, eğitilmiş ve dünyaya sömürgeci bir bakış açısıyla bakan kişiler, kendi halkının başarısına inanmaz ya da sömürgeci gibi düşünerek barışı reddeder. Bu kişiler, karşı tarafın yok olmasını şiddetle arzular ve hakikatten uzaklaşmış, verimsiz bireylerdir. İşleri güçleri kafa karıştırmak ve çatışma ortamını beslemektir.
Dogmatizm ve selefilik
Dogmatizm ve selefilik, sıklıkla cehalet örtüsü altında gizlenir. Ancak Ortadoğu coğrafyası, artık bir kader olmaktan çıkmak üzeredir. Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü felsefesi, sadece Kürt ulusal uyanışını değil, aynı zamanda Ortadoğu'nun kaderini de değiştiriyor. Bin yıldır din, mezhepçilik ve erkek egemen zihniyetle hipnoze edilmiş toplumlar, demokratik siyasetin temelleri üzerinde yeniden şekilleniyor. Bu süreç, Rönesans'ın esasını oluşturan demokratik değerlerin yükselişini mümkün kılıyor. Kesin hiyerarşi ve düşman yaratma üzerine kurulu selefilik ideolojisi ise dağılıyor. Bu bağlamda, gelişmeleri diyalektik bir perspektifle değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır.
Özgürlük düşüncesi, yüzyıllardır İran, Irak, Suriye ve Türkiye tarafından yok sayılan ve soykırıma maruz bırakılan Kürt halkının direnişiyle yeniden hayat buluyor. Kürtler, artık erdemli bir iradenin öznesi ve umudu haline gelmiştir. Rojava, Kürdistan ve Suriye arasında yapılan anlaşmalar, demokratik Ortadoğu Rönesans'ının temelini oluşturuyor. Bu süreçte, Rojava Suriyeleşirken, Suriye de Kürdistanlaşıyor. Gelişmeleri bütünsel bir bakış açısıyla değerlendirmezsek, büyük resmi görmekte zorlanırız.
Kürt soykırımını savunan egemenler ve sömürge psikolojisini aşamayan bireyler, sömürge devletlerinin çoraklaşmış değirmenlerine su taşımaktan öteye geçemiyorlar. Bu kesimler, gelişmeler karşısında tedirginlik yaşıyor. Ancak Rojava öncülüğünde, tarihsel, sosyolojik ve kültürel bir dönüşüm yaşanıyor. Özellikle özgür kadın kültürü, toplumun dayanışma ve demokratik iş bölümü ilkeleriyle uyumlu bir gelecek inşa ediyor. Bu süreç, tekçi zihniyetin köklerini değiştiriyor ve geçmişle gelecek arasında bağ kuran özgür bir dünya ütopyasını hayata geçiriyor. 2025 Newroz'u, Kürt özgürlük felsefesinin sadece Ortadoğu'da değil, tüm dünyada bir özne ve Rönesans sembolü haline geldiğini gösterdi.
İki ırmak arasında…
Rojava, zaman ve politik yaratıcılıkla tekçi siyasetin temellerini yavaş yavaş yıkmaktadır. Neolitik devrimin beş bin yıldır karanlığa gömülen zihniyeti, Dicle-Fırat havzasında yeniden demokratik ve eşit bir şekilde şafak sökerken, bu değişimden rahatsız olanlar da var. Bu rahatsızlık, maksimalist-pragmatist bir anlayışın bencilliğinden kaynaklanıyor. Aciz insan, yaratıcılığa tahammül edemez ve yaratanlara düşmanca davranır. Dar düşünenler, gerçeği masaldan, bilgiyi kör inançtan ayırt edemezler. Oysa bilgi, yaşanmış olayların şimdiki zamana yansımasıdır. Ortadoğu'nun gericilik ve bencillikle dolu zihniyetine karşı, Kürt Özgürlük Hareketi bir Rönesans'ı temsil ediyor.
Bencilik yıkılıyor
Bencilik, kişinin kendi korkularının esiri olmasıyla başlar ve herkesi kendine benzetmeye ya da boyun eğdirmeye çalışır. Cengiz Aytmatov'un "Gün Olur Asra Bedel" romanında anlattığı "Mankurtlaştırma" kavramı, baskıcı rejimlerin bireyi kimliksizleştirme çabalarını metaforik olarak yansıtır. Oysa doğanın anayasasında her şey birbiri için yaşar. Bu, Neolitik toplumların da temel yasasıdır. Kürt Özgürlük Hareketi, bu doğal yasayı yeniden canlandırıyor ve karanlığı dağıtıyor. Bu sürece, Avrupa Rönesans'ını aşan bir önderliksel hareket diyebiliriz.
Kürt özgürlük hareketi, Ortadoğu'nun karmaşık erkek egemen zihniyetine karşı hem kimlik mücadelesi veriyor hem de modernite ile gelenek arasında sıkışmış bir toplumun direnişini temsil ediyor. Bu Hareket, sadece siyasi bir özgürlük arayışı değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal bir uyanışın da sembolüdür. Dincilik ve eril zihniyete karşı verilen mücadele, Skolastik düşünceyi aşan bir Rönesans'ı andırıyor. Ancak bu uyanış, sadece bireysel değil, kolektif bir kimliğin özgürlüğünü yaratıyor.
Kadın, Rojava ve hakikat
Kürt özgürlük hareketi, modern Neolitik kadının demokratik yaşam tarzından kültürel canlanmaya kadar birçok alanda öncülük ediyor. Bu çıkış, Batı'nın Rönesans'ı gibi tek bir merkezden değil, dağların, sınırların ve sürgünlerin arasından yükseliyor. Bu direniş, geçmişin baskılarına ve bugünün cihatçı şiddet döngüsüne karşı bir varoluş mücadelesidir. Rojava, bu mücadelenin merkezinde yer alıyor ve siyasi, kültürel, ekonomik ve bilimsel bağımsızlık devrimini temsil ediyor.
Rojava modeli, sadece Kürtlere değil, beş bin yıldır toprağa gömülmüş umutların kadın eliyle yeniden yeşermesini sağlıyor. Hakikat ile efsane arasındaki mesafe, bir noktadan sonra birleşir. En eski efsaneler yenilenir ve yeni efsaneler geleceğe açılır. Babil Kulesi efsanesi, yetmiş yedi milletin bir arada yaşama imgesini temsil eder. Bugün Kürt Özgürlük Hareketi, bu efsaneyi gerçeğe dönüştürüyor ve tüm halkların kendi öz değerleriyle yıldızlaşmasını sağlıyor. Bu, insanlık için bir umudun ötesinde, yeni bir yaşam biçimidir.