Safi uydurma dosyadan Türk tipi cezalandırma

AHMET KANBAL / MA/MARDİN
- Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’ün öldürülmesine ilişkin karartma yaparak, delliler uydurarak, ifadeleri bile çarpıtarak sadece cezalandırma üzerine yapılan kurguyla ilerleyen Türk yargısı, kurbanlar içinden birini seçerek kararını verdi.
- 16 Nisan’daki duruşmasında "Bu ülkede adalet yok" diyerek bedenini ateşe veren tutuklu Kaymakamlık Yazı İşleri Şefi Şerif Mesutoğlu'na iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 18 yıl hapis cezası verdi. Üstelik Safitürk’ün ağabeyi bile dava süreci ve kararlara ikna olmadı.
Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’ün öldürülmesine ilişkin açılan davada, en önemli deliller arasında gösterilen not kağıdının orijinalinin ortada olmadığı netleşti, notun taklit olduğu kesinleşiyor. Patlamadan sonra çalışır halde olan Safitürk'ün telefonu, laboratuarda çalışmadı. Olanlardan kuşkulanan Safitürk’ün ağabeyi, dilekçe yazarak kaygı ve sorularını sıralayıp soruşturmanın yenilenmesini istedi. En önemli tanık olarak gösterilen kişinin hem akli dengesinin yerinde olmadığı hem de Kürtçe ifadelerinin çarpıtılıp söylemediklerinin de eklendiği anlaşıldı. Bütün bunlara rağmen 12. duruşmaya kadar süren mahkeme, dün kararını verdi ve Kaymakamlık Yazı İşleri Şefi Şerif Mesutoğlu'na iki kez ağırlaştırılmış müebbet ile 18 yıl hapis cezaları verdi.
Mardin’in Derik ilçesinde belediyeye kayyum olarak atanan Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk'ün 10 Kasım 2016’da makamına konulan bombanın patlaması sonucu ölmesine ilişkin açılan davanın Mardin 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dünkü duruşmasında karar verilmesi bekleniyordu. 6'sı tutuklu toplam 15 kişi yargılanıyor.
11 duruşmada da reddettiler
Haklarında üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenilen sanıklar, 11 duruşmadaki savunmalarında, istinat edilen suçlamaları reddederek, olayın kendileriyle alakalı olmadığını ısrarla vurguladı. Her duruşmasında farklı farklı iddiaların ortaya atıldığı davanın 16 Nisan’daki duruşmasında "Bu ülkede adalet yok" diyerek bedenini ateşe veren tutuklu Kaymakamlık Yazı İşleri Şefi Şerif Mesutoğlu'na ait olduğu iddia edilen el yazısının da şaibeli olduğu ortaya çıktı.
'Delil’in aslı ortada yok
Bingöl'deki bir askeri operasyon sonucu ele geçirildiği iddia edilerek, Türk medyası üzerinden servis edilen ve Mesutoğlu’na ait olduğu ileri sürülen not kağıdının aslı, bugüne kadar ortaya çıkmadı. En önemli deliller arasında sayılan not kağıdının sadece fotoğrafı dosyaya konulurken, aslının mahkemeye gönderilmesi talebi ise karşılık bulmadı.
Benzetmeye çalışmışlar, olmamış
Mesutoğlu da not kağıdının kendisine ait olmadığını söyleyerek, "Profesyonel bir şekilde benim yazıma benzetilmek istenmiş ama olmamış. Rapora konu notun orijinal hali yok. Bana ait değil, reddediyorum" demişti.
Fotodan fotokopiyle inceleme
Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı talimatıyla söz konusu not kağıdının fotoğrafından alınan çıktı, incelenmesi için Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuarı'na gönderildi. Fotoğraf üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan raporda, “İnceleme Konusu Bulgular bölümünde tanımlanan tetkike konu fotoğraf görüntüsü çıktısı bulunan not kağıtlarında bulunan yazılar ile Şerif Mesutoğlu’nun mevcut mukayese yazılarının Bölge İnceleme Laboratuarı'nda doküman inceleme cihazı ve diğer optik aletler yardımıyla karşılaştırılmasının yapıldığı" belirtildi.
Asılları üzerinde inceleme esastır
İnceleme sonucunda, kağıdın üzerindeki yazılanlar ile Mesutoğlu’nun yazıları arasında, “uygunluklarının bulunduğu” belirtilerek, şu ifadelere yer verildi: "Grafolojik incelemelerde şahısların yazı ve imzalarının belge asılları üzerinden incelenmesi esastır. Çünkü belgelerin fotoğraf görüntülerinin çıktıları üzerindeki yazı ve rakam incelemesine esas alınan el hareketlerinin başlama ve bitim noktaları, kaligrafik ve karakteristik unsurlar, seyir-işleklik, baskı derecesi/presyon gibi tespite elverişli özelliklerin bütününü, yalnızca fotoğraf görüntüsü çıktısı üzerinden müştereken gözlemlemek mümkün olmamakta ayrıca gelişen teknolojik imkanların elverdiği ölçüde belgelerin fotoğraf görüntüsü çıktısı üzerinden yapılmış olabilecek muhtemel montaj veya ilave gibi tahrifatları belirlemek de, söz konusu belgelerin fotoğraf görüntüsü çıktısı olmasından kaynaklı, bu yöndeki tespitleri sınırlandıran anılan menfi nedenlerden ötürü bir kez de asılları üzerinden incelenmesinin daha sağlıklı olacağı değerlendirilmiştir.”
Ağabeyi de dilekçe verdi
Tüm bunların yanı sıra, hemen hemen tüm dava duruşmalarına katılan Safitürk'ün ağabeyi Ali Haydar Safitürk de iddianamedeki çelişkilere dikkat çekerek, soruşturmanın derinleştirilmesi talebinde bulundu. Bugüne kadar talebi karşılık bulmayan ve dosyadaki en önemli tanığın akli dengesinin yerinde olmadığını söyleyen ağabey Safitürk, savcılık aracılığıyla mahkemeye bir takım sorular içeren dilekçe sundu.
Cevap bekleyen sorular
Verdiği dilekçede, Kaymakam Safitürk'e ait olan telefonun patlamadan dakikalar sonra çalışır halde olduğunu, ancak daha sonra kapatıldığını belirten ağabey Safitürk, şu soruları sordu:
- Olay yeri incelemesi yapıldı mı?
- Kim tarafından yapıldı?
- Patlamadan ne kadar zaman sonra yapıldı?
- Olay yeri incelemesinde emniyet amirinin rolü nedir?
- Olay yerinde kaymakama ait olan eşyalar nelerdi?
- Bunları kim ne kadar zaman muhafaza etti?
- Hangi eşyalar kime ne zaman teslim edildi?
- Kaymakamın telefonu 12.45'e kadar çalıyordu. Telefonu kim kapattı?
- Olay yeri inceleme torbasıyla bana teslim edilen kaymakamın telefonu, flash belleği ve bir de kartlık, cenaze günü kaymakamın lojmanının kalorifercisi İbrahim tarafından Sakarya'da cenaze defni sonrası teslim edilmiştir. Bana teslim edildiğinde hiçbir darbe almamış olmasına rağmen telefon çalışmaz haldeydi. Telefon bu hale nasıl ve kim tarafından getirildi?
- Flash bellek neden çalışmaz haldeydi? Onun da patlamayla ilgisi olmayan bir bıçak darbesiyle bozulmuş olduğu kanaatindeyim.
Kriminal rapor, ağabeyi doğruluyor
Söz konusu telefonu inceleyen Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı da kriminal inceleme raporunda ağabey Safitürk’ü doğruladı. Telefonun açılmadığı ve çalıştırılmadığı kaydedilen raporda şu ifadelere yer verildi: "Cihaza hariçten güç verilerek çalıştırılmaya çalışılmış fakat çalışır hale getirilememiştir. Bu işlemlerin sonuç vermemesi üzerine cihaz açılarak ana kart muayene edilmiş ve ana karta aşırı sıvı ile korozyonların, aşınmaların ve kısa devrelerin olduğu görülmüştür. İmaj alma işlemine geçilebilmesi için cihazın çalışır duruma getirilmesi gerektiğinden mevcut arızalar tamirat yoluna gidilerek, giderilmeye çalışılmış fakat yapılan tüm işlemlere rağmen cihaz çalışır hale getirilememiştir. Cihazın çalışmadığı durumlarda başka bir çalıştırma yöntemi olan T-Jag (Cihazın ana kart üzerindeki test portlarına lehimleme yapılarak verilerin okunması işlemi) ve chip-off yöntemi (Cihaz ana kartı üzerinden hafıza çipinin sökülerek, okutulması ve imaj alma işlemi) cihazın APPLE marka cihaz olması ve bu marka cihazlarda verinin bellekte kriptolu olarak tutulması sebebiyle cihazın hafıza çipine ait imaj alınabilse bile, alınan imaj anlamlı veri haline mevcut teknoloji imkanları dahilinde getirilemeyeceğinden dolayı cihaz üzerinde denenememiştir.”
Tanığın kayıtları doğruladı
Ağabey Safitürk’ün de işaret ettiği osyanın en önemli tanığı olarak gösterilen Mehmet Ali Gezginci’nin akli dengesinin yerinde olmadığı ve engelli olduğu, ifadesinin alındığı anlara dair ortaya çıkan görüntülerde tek kelime Türkçe bilmediği için ifadelerinin görevli bir polis tarafından hatalı bir şekilde tercüme edildiği anlaşıldı.
İfadesi bile çarpıtılmış
Söz konusu durum, bilirkişi raporuyla da teyit edildi. Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Üniversitesi’nden bir eğitim görevlisi tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda, “Mehmet Ali Gezginci’nin 12.11.2016 tarihli ifadesinde savcıya ‘Tahsin Beyin çekmecesinden aldığı kağıtlarla birlikte zabıtaya krem renginde bir kumandayı da verdiğini gördüm, daha sonra zabıta bu kağıtlarla birlikte kumandayı aldı ve dışarı hızlı bir şekilde çıktı’ şeklinde bir ifade kullanmadığı görülüyor” denildi.
Yine dosyadaki sanıklardan bir olan Devran Aslan, ifadesinin işkence altında alındığı belirterek, mahkeme huzurunda, “İfadem savcının gözleri önünde kafama silah dayanarak alındı” dedi.
Avukat Mercan: Normal değil
Tüm bu şaibeleri değerlendiren Tahsin Erdaş’ın avukatı Hatip Mercan, dosyadaki gelişmelerin "normal" olmadığını söyledi. Kaymakamın telefonu hakkındaki bilgiler üzerinde duran Av. Mercan, “Kaymakam beyin ağabeyi, ‘Olaydan sonra bu telefon ile ben arandım’ diyor. Bu telefon daha sonra nasıl ıslanmaya maruz kalmış, nasıl bozulmuş? Bunun açığa çıkarılması gerekiyor. Rapor da dış etkiye maruz kaldığı ve bozulduğu yönünde. Burada enteresan olan; telefon neden çok önemli bir delil olarak görülmedi ve böyle bir dış etkiye nasıl maruz kaldığıdır. Bu telefonu bir çalışan ile aileye gönderiyorlar. Aile de savcıya teslim ediyor. Normal değil bunlar. Normal bir soruşturmada yapılması gerekenler bunlar değil” şeklinde konuştu.
Sanıktan delil uydurmuşlar
Telefon hakkındaki şaibelerin giderilmesi gerektiğine vurgu yapan Av. Mercan, şöyle devam etti: "Bu tür hususlarda herhangi bir saldırıya maruz kalan insanın telefonu, bilgisayarı gibi aygıtlara el konulur ve tamamı hızlı bir şekilde inceleme altına alınır. Bir ipucuna ulaşılabilir mi diye. Savcı bütün bunları göz ardı etmiş. Adamın umurunda değil. Gözaltı listesini emniyetin çaycısına hazırlatıp, suçu mutlaka bu kaymakamlık çalışanlarının topluca yüklemek gibi bir saikle hareket ettiği anlaşılıyor."
Tüm bunların adil yargılama hakkında aykırı olduğunun altını çizen Mercan, "Bir ön yargı oluşturulmuş. Ellerindeki delillerden sanıklara ulaşmak yerine, ellerindekini fail ilan etmişler. Kaymakamlık çalışanlarını topluca aynı torbaya koyup ve sanıktan delil yaratıp yola devam etmişler. Gayri ciddi bir şekilde yaklaşılmış" şeklinde konuştu.
Adil yargılama olsa beraat ederler
Dosyadaki delileri, "uydurma" şeklinde nitelendiren Mercan, şöyle devam etti: “İfadeler saptırılmış. Adil bir yargılama olsa mahkemenin tüm sanıkları beraat ettirmesi lazım. Ancak ne yazık ki; bu dosyada adil bir yargılamadan şu anda söz edemiyoruz. Savcılık ve kolluk kuvvetleri aracılığı ile dosyayı bu sanıklar üzerinden kapatmak istiyorlar."
Gözaltı listesi de çaycıdan
Olaydan hemen sonra hazırlanan gözaltı listesiyle ilgili ilginç bilgiler aktaran Mercan, şunları söyledi: "Savcılık kaymakamlıkta çalışanların listesini emniyetten talep ediyor. Polis bu listeyi olaydan 6 ay öncesine kadar kaymakamlık çalışanı olan ve geçici görevle emniyete gönderilen çaycıya yazdırıyor. Ona söylemişler, 'sen bilirsin orada çalışanları, yerli personelleri' diye ve bir liste hazırlıyor bu şahıs. Hatta kendi kadrosu resmi olarak o dönem hâlâ Kaymakamlıkta olduğu için kendi adını da yazıyor. Bu listede yazılı olan yerli memurları gözaltına alıyorlar."
Bomba değil, bardak çıktı
Türk medyasında kaymakamın ölmesine neden olan bombanın İstanbul'dan bir kargo ile geldiği belirtilmişti. Mercan, doğrusunu şöyle anlattı: "Yapılan araştırmada kargonun inkar edilemeyecek, çarpıtılamayacak şekilde, bomba ile alakası olmayan bir yerden geldiği ortaya çıktı. Sanık Şerif Mesutoğlu'na TEMA vakfı adına Derik'te çalışmalar yaptığı için bir kupa bardak hediye olarak gönderiliyor. Ve bu durum ilk başta araştırılmadan tüm kamuoyuna 'bomba İstanbul'dan geldi' diye açıklandı."
Adı geçenlerle ilgisi yok
Dosyada yargılanan isimlerden Şerif Mesutoğlu’nun babası Mesut Çelik ise olayın dosyada adı geçenlerle alakası olmadığını belirtti. Delillerin gerçek dışı olduğuna dikkat çeken baba Çelik, tek isteklerinin adalet olduğunu ifade etti.
12. duruşma yapıldı
Mardin 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 12. duruşmaya tutuklu yargılananlar getirilmezken, tutuksuz yargılananlar hazır bulundu. Tutuklular, SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldı. Taraf avukatları da duruşmada hazır bulundu. Tarafların aileleri de duruşmayı takip etti. Kaymakam Safitürk'ün eşi duruşmaya Sakarya'dan SEGBİS aracılığıyla bağlandı.
Protokol uygulandı, basın alınmadı
Duruşmaya Mardin Valisi Mustafa Yaman ile birlikte Mardin ilçelerinin kaymakamları, Mardin Emniyet Müdürü protokol sırasına göre alındı. Duruşmaya Anadolu Ajansı ve TRT muhabirleri dahil olmak üzere basın mensupları alınmadı. Önceki duruşmaların tamamına basın mensupları kendilerine ayrılan kontenjan ile girebiliyordu.
Savcılık, tutuksuz yargılanan Saime Ateş Şerifoğlu, Mehmet Ali Yazıl, Hüseyin İzci, Abdulkadir Deniz, Ahmet Deniz ve Fikret Deniz’in beraatını; tutuksuz Nursel Eser, Ziynet Ertaş, Zuhal Dalçin ile tutuklular Tahsin Ertaş, Vedat Erol, Mehmet Deniz, Devran Aslan, Fikret Baği ve Şerif Mesutoğlu’nun ise 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasını istemişti. Mütaalasını tekrarladı.
Kimlik tespitinin ardından geçilen duruşmada avukatlar yazılı savunma verdi.Yargılananların son sözleri soruldu. Yargılananlar olayla alakaları olmadığını, kendileri hakkında hazırlanan delillerin kurgu olduğunu vurguladı. Mahkeme karar için duruşmaya ara verdi.
Mahkeme kararını verdi
Aradan sonra 6'sı tutuklu 15 sanığın yargılandığı dava duruşmasında kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıklardan Kaymakamlık Yazı İşleri Şefi Şerif Mesutoğlu hakkında iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 18 yıl hapis cezası verdi.
Diğer 14 sanık hakkında ise Kaymakam Safitürk'ün öldürülmesi suçlamasından beraat kararları verildi.
İki kez müebbet hapis cezası verilen Şerif Mesutoğlu, davanın 16 Nisan’da görülen duruşmasında bedenini ateşe vermişti. Tutuklu bulunduğu Urfa Siverek T Tipi Kapalı Cezaevi’nden, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlanan Mesutoğlu, savunması alındığı sırada kıyafetlerinin altına gizlediği çakmak gazını çıkarıp, üzerine sıktıktan sonra “Bu ülkede adalet yok” diyerek bedenini ateşe vermişti.
Mahkeme, sanıklardan Tahsin Erdaş’a "Kamu malına zarar vermek" gerekçesiyle 1 yıl 10 ay, Fikret Deniz’e ise "Silah Kanunu’na muhalefet etmek" suçlamasıyla 5 yıl hapis cezası verdi.
Kaymakam Safitürk'ün ağabeyi Ali Haydar Safitürk ise duruşma sonrası yaptığı açıklamada verilen kararlara tepki gösterdi.
Haber yapan gazeteciye tehdit
Artı Gerçek muhabiri Nalin Öztekin'i telefonla arayan bir kişi, Kaymakam Safitürk’ün öldürülmesi davasıyla ilgili haberlerinden dolayı “Yazdıklarına dikkat et, parmaklarını kırarız” diyerek tehdit etti. Öztekin, Şerif Mesutoğlu'nun babasının açıklamalarını, sanık avukatlarından Hatip Mercan'ın, iddianamedeki çelişkilere ilişkin anlattıklarını ve kaymakamın ağabeyi Ali Haydar Safitürk'ün soruşturma süreci ve iddianameye ilişkin şüphelerini dile getirdiği dilekçeyi haberleştirmişti.
