Sivas hala yanıyor!


Belki hiçbir coğrafyanın tarihi Anadolu ve Mezopotamya tarihi kadar kanlı sayfalarla, katliamlarla dolu değildir. Biz bunları unutmadan, unutturmadan, açık yüreklilikle, inatla anlatmalıyız ki, halkların birlikteliği ve kardeşliği sağlam temeller üzerine otursun.
Her bir sayfayı çevirip devrim şehitlerini anarken, ağıt yakarak değil dersler çıkararak ilerleyeceğiz. Dünün acılarını yarınların coşkulu zaferlerine çevireceğiz.
2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı, bu kanlı sayfalardan biridir. Bugün hala birileri çıkmış pişkin pişkin, "Türkiye DAİŞ'i desteklemez" diyebiliyor. Sivas Katliamı, bu pişkinler için de bir şamar olmalı. Dünden bugünleri işaret ediyor. Çünkü 22 yıl öncesinden İslamofaşizm destekçisi ve örgütleyicisinin devletin ta kendisinin olduğunu gördük. Buyrun, 22 yıl öncesine gidelim...
Tarih yaprakları 30 Haziran 1993'ü gösterdiğinde, ertesi gün Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında bizzat dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin'in davetlisi olarak kente gelecek olan Aziz Nesin ve diğer aydınlara karşı kentte gerici, yobaz bir homurdanma başlamıştı. Sivas'ın üzerine kara bulutlar çökmüştü. Maraş’ta olduğu gibi günler öncesinden bazı tetikçiler gelmişti Sivas'a.
30 Haziran'da evlere atılan, sokaklarda dağıtılan bir bildiri katliamın nasıl örgütlendiğini, halkın nasıl galeyana getirildiğini gösteriyor. Bildiri, "Müslüman kamuoyuna" diye başlıyordu.
Bazı yerlerini birlikte okuyalım:
'[...]Ülkemizde de [...] dünya emperyalizminin gönüllü uşağı Aziz Nesin,[...] Kur'an'ın korunmuşluğuna dil uzatmış, Peygamber'in aile hayatını bir genelev ortamına benzetmiş ve ümmetin anaları olan hanımlarına fahişe deme cür'etinde bulunmuştur. [...] Aziz Nesin köpeği, yanında kendisiyle beraber bir ekiple birlikte, şehrimiz Valisi tarafından davet edilip şehirde adeta Müslümanlarla alay edercesine gezebilmektedir. [...] Kafirler şunu iyi bilmeli ki, İslam’ın Peygamberi'ni ve kitab'ın izzetini korumak için, bu uğurda verilecek canlarımız vardır. Gün, Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.”
Ertesi gün, 1 Temmuz günü yine buna benzer bir bildiri daha evlere dağıtılır.
Söz konusu edilen şudur: Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” kitabının bazı bölümlerini Aziz Nesin, Aydınlık gazetesinde yayınlamıştır.
Burada bir parantez açalım: 'Hassasiyeti yüksek' olan faşistler (Öyle ya, hep faşistlerin hassasiyeti yüksek olur nedense!) yine bir sanat eserini bahane ederek galeyana gelmişti. Bir sanat eserini provokasyon olarak görmek hangi insanlık anlayışına sığar? Yayınlanmış bir kitabı, bir filmi, bir resmi beğenmeyebilirsiniz; beğenmezseniz eleştirirsiniz ya da ilgilenmezsiniz. “Hassasiyetimiz var” denilerek bu kesimlerce her zaman evrensel insan hakkı olan düşünce ve ifade özgürlüğü çiğnendi ve kısıtlandı. Hele yayınlanan bir sanat eserini bir katliama bahane yapmakla, fikirlerini beğenmiyorsunuz diye HDP'nin Amed mitingini bombalamak, HDP otobüsünün şoförünü diri diri yakmaya çalışmak, Gezi'de direnenleri katletmek veya Kobanê'de çocuk demeden insanları katletmek arasında ne fark var?
2 Temmuz 1993 günü, Cuma namazından çıkan binlerce insan, Hükümet Konağı'na yürüdü, Kültür Merkezi’nin önünde Atatürk ve Pir Sultan büstlerini yerlerinden söküp sokaklarda sürükledi. En ufak bir hak arayışında copla müdahale eden devlet, neredeydi acaba?
Atatürk ve Pir Sultan büstlerinin yerlerde sürüklenişi, bize neyi gösteriyor? Bir yandan sadece adıyla var olsa bile Mustafa Kemal'in kişiliğinde kitlenin laik-burjuva cumhuriyete olan şeriatçı öfkesini, öte yandan Pir Sultan figüründe “Şalvarı şaltak Osmanlı, eyeri kaltak Osmanlı, ekende yok biçende yok, yemede ortak Osmanlı”ya karşı eşit, özgür, sömürüsüz bir dünya için mücadele eden bir devrimci lidere ve onun özgür ideolojisine karşı olan şeriatçı kini gösteriyor.
Kalabalık Madımak Oteli'nin önüne biriktiğinde, sayı 20 bine yükselmişti. Birkaç saat önce çekilen fotoğraflardan bile örgütlü oldukları anlaşılıyor, çünkü otelin önüne gelen kalabalığın ellerinde benzin bidonları (!) ve molotoflara benzeyen silahlar var.
Madımak Oteli’nin önünde arabalar yakılıyor, ardından perdeleri tutuşturulup otel ateşe veriliyor. 8 saat süren bu vahşet karşısında devlet hiçbir müdahalede bulunmuyor. Birkaç asker otelin önüne gelip alkışlar (!) arasında geri çekiliyor.
Aralarında Asım Bezirci, Mazlum Çimen, Muhlis Akarsu, Metin Altınok, Hasret Gültekin olmak üzere Anadolu'nun yiğit 35 insanı ateşlerde yanarak can veriyor.
Aziz Nesin, zor şartlar altında hayatını kurtarırken neredeyse kalabalık tarafından linç ediliyor; 8 saat boyunca güruh, “Şeytan Aziz”, “Allahın ateşi bu işte” diye slogan atıyor.
Sonra ne mi oluyor? Devletin üst düzey yetkililerinin söyledikleri ortada. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş. Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı olmuştur” dedi. Başbakan Tansu Çiller, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” açıklamasını yaptı.
Oteli ateşe verenler, Refah Partisi’nden, AKP’den milletvekili oldu. Avukatlardan 8’i, AKP milletvekilliği yaptı. Türkiye-DAİŞ bağlantısı yok mu demiştiniz?
Davanın firari olan sanıklarıyla (-ki kimi yıllarca Emniyet binalarının yanında yaşadı ve bulunamadı!) ilgili kısmı, 13 Mart 2012 tarihinde zaman aşımından düşürüldü. Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklaması, İslamofaşist zihniyete uygun bir açıklamaydı: “Hayırlı olsun!” Türkiye-DAİŞ bağlantısı yok mu demiştiniz?
Madımak Oteli'nin lobisinde, katliamda ölen 37 kişinin ismi yazıldı. Katledilen 35 insanın dışında bir de ateşe veren 2 katilin isimleri yazıldı. AKP'li Sivas Valisi Ali Kolat, şöyle savundu olayı: “Olaya insan merkezli bakıyoruz. Ayrım yapmıyoruz.”
Bu nasıl bir açıklama? Gezi'de insanlar katledilirken katleden polisin parmağı incinse, ona da mı üzüleceğiz? Kobanê'de halklar katledilirken, öldürülen DAİŞ katillerini de mi anacağız?
Sivas hala yanıyor. Ve bu ateş, ne zaman katiller halklar mahkemesinde yargılanır, bütün katliamlar aydınlanır, ne zaman eşit-özgür-sömürüsüz bir ülke kurulursa ve bütün kimlikler, inançlar, halklar özgürce, yan yana, iç içe yaşayabilirse, işte o zaman sönecek. İnanın arkadaşlar, yoldaşlar, o gün çok yakındır. Çok yakın olan o güne kadar, Sivas ateşi yanmaya devam edecek.
