Susma sustukça sıra...

Haberleri —

Yazı başlığı, herkese çok klasik bir slogan ve söylem olarak gelebilir. 14 Nisan 2009 tarihinde Amed merkezli olarak başlayan KCK operasyonlarının ardından, Kürtler "paralel yapı kurmuş" bu operasyonu hak ediyorlar diye tüm medya organları birbiriyle yarışırcasına manşetler attılar. Hatta merkez medyada bile  Kürtlere yönelik olarak başlatılan siyasal soykırım operasyonlarını savunmak bir yana, yaptıkları haber, yorum, röportaj ve hatta köşe yazılarıyla desteklediler. 14 Nisan 2009 operasyonlarıyla başlayan soykırım operasyonlarında 10 bini aşkın Kürt gözaltına alındı. Binlercesi tutuklandı. DTP kapatıldı. Çok sayıda Kürt siyasetçi yasaklı bir konuma geldi. 
 Özgür Basın dediğimiz muhalif basın dışında tüm medya, Kürtlere yönelen bu topyekün imha ve yok etme politikalarında toplumu yönlendiren yayınlara imza attılar. Bazı düşünce kuruluşları ve akademisyenler, bu operasyonlarda bir algı yönetimi oluşması için yuvarlak masa toplantıları yaptılar. O dönemin gazetelerinde bugün birçoğunun utanacağı manşetleri attılar. Medya bunu ilk defa yapmıyor. Ahmet Kaya'nın sürgününde, Akın Birdal'ın vurulmasında, HADEP Kongresi'nde bayrak olayı sonrasında yaşanan linçlerde bunu gördük. 1990'lı yıllarda boşaltılan 3500 köy, binlerce faili meçhul cinayetleri görmeyip, Kürtlerin demokrasi ve özgürlük mücadelesini "terörist" olarak yaftaladıkları dönemi de unutmadık.
Bugün iktidar ile iktidarın koalisyon ortağı arasında ciddi bir savaş yaşanıyor. 17 ve 25 Aralık operasyonu sonrasında yaşanan savaşın birinci yıldönümünde bunun rövanşı alınıyor. Bu kavgada kimse taraf olmak zorunda değil. Ama İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler faşizminin baskılarını anlatan bu slogan bugün herkes için revaçta.
Dün kol kola gezen medya ve siyasetçiler, bugün ikiye bölünmüş. Ergenekon, Balyoz ve bazı davalarda kumpas kurulduğunu açıkça yazanlar KCK davalarına değinmekten ise imtina ediyorlar. Yani konu Kürtler olunca her şey mubah misali yeni bir dönemi daha yaşıyoruz.
Bir de son günlerde ''Özgür basın susturulamaz'' sloganı yoğun bir şekilde kullanılıyor. Düne kadar bu sloganı duymaktan korkanlar, bugün ''özgür basın'' olduklarını iddia ediyorlar.
Musa Anter'in Cengiz Altun'un Ferhat Tepe'nin Hüseyin Deniz'in katillerinin bulunmadığı, Özgür Ülke Gazetesi'ni bombalayanların yargı önüne çıkarılmadığı bir ülkedeyiz.
Özgür Basın geleneği, demokrasi ve özgürlükler mücadelesinde büyük bedeller ödedi. 3.500 köyün yakıldığı, binlerce faili meçhul cinayetin yaşandığı, insanların sokak ortasında katledildiği bir süreçte susanların Özgür Basın sloganını atmalarını hayretle karşılıyoruz. Bugün birbirinin manşetlerini boşa çıkarmaya çalışan basın grupları, KCK basın davasında tutuklanan gazeteci arkadaşlarımızın yargılanmaları başlamadan, iddianameleri mahkemeye sunulmadan yayınladıkları çarşaf çarşaf haberlerle arkadaşlarımızın suçlu ilan edilmesini unutmadık. Unutmayacağız. Çok değil, daha Eylül ayında Adana'da katledilen Gazeteci arkadaşımız Kadri Bağdu cinayetini bile görmeyenlerin, ''Özgür basın susturulamaz'' sloganı atmalarını insanlar hayretler içinde karşılıyor.
Ne iktidar tarafından örtülen yolsuzlukların, hırsızlıkların, ne de iktidar savaşı yürütenlerin kumpaslarının tarafı olmak zorunda değiliz. Demokrasi ve özgürlükler konusunda taraf olmak gerekir. Bugün süren iktidar savaşları yarın uzlaşı ile bittiğinde yine Kürtler, ötekiler, ezilenler, emekçiler hedef  tahtasına konacak. Bunun için, bugünün iktidar kavgaları yerine herkese özgürlük, herkese demokrasi ve bunun savunucusu olmak gerekir.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.