Tahir ve katledilmek istenen Zühre

Haberleri —

"Tahir olmak da ayıp değil / Zühre olmak da / Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil / Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte / yani yürekte.... / Mesela bir barikatta döğüşerek…" derken Nazım Hikmet, belli ki Tahir’i anlatıyordu o doğmadan on yıllar önce. Ve ismiyle müsemma olmak sanki Tahir Elçi’yle örneklenerek cisme dönüşmüştü her gün biraz daha kararan bu yeryüzünde bir insan. Diyarbakır toprağından fışkırmış bir Zühre idi Tahir’in yüreğinde özgürlük ve barışın sevdası. Ve sanki kırk yıllık bir kavgada yeşeren kardeşlik çiçeğini Diyarbakır toprağında sulamak için gökyüzünden yeryüzüne indirilmiş mitolojik bir elçi idi Tahir. 

Tahir Elçi’yi hep "Eğer uğrunda ölmeye hazır değilseniz, ‘özgürlük’ kelimesini lûgatınızdan çıkarın" diyen Malcolm X ile birlikte anacağım. Özgürlük uğruna mücadelenin bedelini ikisi arasındaki on yıllarda binlerce insan canlarıyla ödediler bu topraklarda. Ölenlerin hepsi ezilen halkların ve yoksul sınıfların yanında yer alanlardı ve bu nedenle onlar tarihin sayfalarında onurla anıldılar. Öldürenler ise… Tarih onların adlarını yazarak sayfalarını kirletmemekte kararlıdır her zaman.

"Kimse sana özgürlüğünü vermez. Kimse sana eşitliği, adaleti ve başka hiçbir şeyi vermez. Eğer gerçekten insansan, bunları kendin alırsın" diyordu Malcolm X. Ve Tahir bunu en iyi bilenlerden biriydi. Vedat Aydın’lardan, Musa Anter’lerden, Orhan Doğan’lardan gelen bir özgürlükçü aydın kuşağın devamıyla taçlanacağını biliyordu özgürlüğe giden yolun. Ve o da korkmadan sürdürdü kavgasını öncekilerde olduğu gibi; eğilmeden, bükülmeden, dimdik durarak. 

"Eğer, dikkatli olmazsanız, gazeteler, mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise çok sevmenizi sağlar" diyen Malcolm X’i duyarak ve diktatörler karşısında korkuya kapılmadan, gazetelerin terörist dediğinin özgürlük kavgasındaki doğru yerini tanımlıyordu Tahir Elçi. Ve bu yüzden gazetelerin çok sevdiği zalimler, tam da onun "silahlar konuşmasın artık" dediği anda konuşturdular ölümcül silahlarını.

Ve Tahir Elçi gerçeğin peşinden gidiyordu hiçbir şeyden korkmadan Malcolm X’e kardeşçe yaslayıp sırtını: "Ben gerçeğin peşindeyim, kimin söylediği önemli değil. Ben adaletin peşindeyim, kim için veya kime karşı olduğu önemli değil" diyerek eleştiriyordu eğri oturup eğri yapan herkesi. An geliyor PKK’yi eleştiriyor, an geliyor onun doğrularını kanlı diktatörlere kulluk için hukuku kullanan bağımlı yargının yüzüne haykırıyordu. Ve eğri bir dünyada doğru kalabilmenin erdemini yeşertmeye çalışıyordu, erdemini kendi küllerinden yeşerten bir ülkede, erdemini kökten kaybetmiş bir devlete karşı. 

Siyahlara karşı öfkenin İslamofobi ile boyanarak sürdürüldüğü ve sokakların siyahların kanıyla yıkandığı bir karanlık çağda, öldürülüşünden iki gün önce "zaman şehitlik zamanıdır ve ben bir şehit olacaksam, bu kardeşlik uğruna olacaktır. Bu ülkeyi kurtaracak tek şey budur" demişti Malcolm X. Tahir, Kürtlerin kanıyla sulanırken Kürdistan toprakları, tam da bunları söylediği anda öldürüldü devletin karanlıkta kalan elinin maharetiyle. 

Onun öldürülmesinden sonra toplumun değer sistemlerini yeniden tanımlamak gerekecektir artık:

Her şey, inkarı şöyle dursun, gölgelenmesi de mümkün olmayan bir gerçeklikle apaçık ortadadır. Türkiye çoktandır hiçbir sınır tanımayan diktatoryal bir sistemin açık tahakkümü altındadır. Devlet, içte Diyarbakır, Şırnak, Cizre, Nusaybin, Derik ve diğer Kuzey Kürdistan kentlerinde Kürt halkına yönelik soykırıma yönelmiş ve dışta başta Suriye halkı olmak üzere dünya halklarına karşı haksız ve kanlı bir savaş içindedir. Açıktan sürdürülen bu kirli savaşa rağmen "Türkiye’de az da olsa demokrasi vardır" diyebilen birisi, artık naiflik, cehalet ya da sağduyulu davranmak gibi akıldışı bir tanımla değil, çıkarları için yalan söyleyen bir rantçı, uygulamacı bir faşist ya da Tayyip hayranı bir ruh hastası olarak tanımlanabilir. 

Ama biz biliyoruz ki onların bu savaşı kazanmaları mümkün değildir. Çünkü Tahir’in aşkı ile doldu yüreğimiz, onun inadı gibi sürecektir zafere kadar inadımız. Çünkü biz onlardan öğrendik ki "Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte / yani yürekte.... / Mesela bir barikatta döğüşerek…" ölmesini bilmekte. 

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.