Teorik güç: Demokratik konfederalizm
Forum Haberleri —
- Ortadoğu Wilson ilkelerinin sürecini yaşıyor. Türkiye o zamanlar Kürt halkını örgütsüz ve öndersiz olduğu için oyalayabilmiş ve girişte Alişerleri de katlederek yüz yıllık baskıcı sistemini yaratarak sürdürebilmiştir. Ancak Bahçeli ya da Kürtleri oyalamak isteyen çevreler de biliyor ki Kürtler ne örgütsüz ve ne de önderliksizdir. Yüzyıl, örgütlü ve önderlikli Kürtlerin özgürlük yılı olmaya mahkumdur.
MEHMET SERHAT POLATSOY
Ne olduysa İmralı'da Sayın Öcalan ile beklenen görüşme gerçekleşti ve Ömer Öcalan, Sayın Abdullah Öcalan ile görüştü. Ömer Öcalan yaptığı açıklamada: Sayın Abdullah Öcalan'ın "Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim" dediğini aktardı. Ardından DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, "DEM Parti olarak, Demokratik siyaset hazır, sayın Öcalan da hazır, bu koşulları oluşturmaya tecridi ortadan kaldırmaya Kürt meselesini demokratik çözümü için hukuki ve siyasi zeminini oluşturmaya devlet hazır mı?" diye sordu. Tüm bunlar yaşanırken PKK'nin bu denklemde olmadığı görüldü. Yani PKK olmadan kimi tartışmaların yürütüldüğünün farkına varıldı. Bahçeli'yi konuşturan güç PKK olmadan giriş yapmak istemişe benziyor. Giriş derken ben bu girişi tam en başından bir oyalama, dışarıda gelişen savaş ortamının içeriye sıçramasının önünü alma, zaman kazanma olarak değerlendiriyorum. Derken PKK konuştu ve ardından beklenen açıklaması da akabinde yapıldı: Kürt halkı bütün yapılarıyla ve bileşenleriyle Önder Apo’nun geliştireceği süreci esas alacaktır. Önder Apo hareketimizin ve halkımızın iradesi ve Kürt sorununun demokratik çözümünün muhatabı ve müzakerecisidir. Bu konuda herhangi bir farklı yaklaşım ve duruş söz konusu değildir. Hareketimiz bütün bileşenleriyle Önder Apo’nun geliştireceği sürece göre hareket edecektir, denildi.
Tüm bu yaşananlar son 1 hafta içerisinde gelişti ve Bahçeli yeni bir açıklama yaparak adeta "dün dündür, bugün bugündür" dedirtti. Bahçeli bugün: "Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Kürt sorunu yoktur, asla da olmayacaktır" dedi ki zaten farklı bir şey de beklenemezdi. Hatırlayan ya da izleyenler olmuştur; Sayın Abdullah Öcalan'ın onlarca yıl önce Mehmet Ali Birand'a vermiş olduğu bir röportaj vardı. O röportajda Sayın Öcalan, Sizin bir önderlik kriziniz var, tespitini yapmıştı. Bu gün Bahçeli'nin yaptığı açıklama bir önderlik krizi olduğunu onlarca yıl sonra bile doğrulamış oldu. Sayın Öcalan'ın ilettiği mesaj dışında bir de sarf ettiği bir cümle akşam saatlerinde Tuncer Bakırhan tarafından açıklandı. Bakırhan katıldığı TV programında Sayın Öcalan'ın: "Ortada bir süreç yok. Tecrit koşullarında bir sürecin yürütülemeyeceği" görüşünü aktardı. Günler sonra Erdoğan konuştu ve Bahçeli'nin açıklamalarını desteklediğini söyledi. Bu sırada sistem bilinen pratiğini devreye aldı. Televizyonlarda DEM Parti, yani Kürt halkının temsilcileri olmadan programlar yapılmaya başlandı. Bir gelişme daha oldu ki bu defa Kürt hareketine uzak ve şu ana kadar sistem tarafından da pek dikkate alınmayan kimi Kürtlere programlarda yer verildi. Öyle görünüyor ki DEM Parti dışında, DEM Parti’ye uzak tüm Kürtler denklem içerisine alınmak istenecek. Bu pratik alışılegelen ve sistemin özellikle mevcut Ortadoğu konjonktürü nedeniyle zaman kazanmak için sahaya sürdüğü kirli bir taktiğinden başkası değildir.
Gelelim Sayın Öcalan'ın Ömer Öcalan aracılığıyla ilettiği mesaj içeriğine. Sayın Öcalan "teorik gücüm var" derken bunu sadece Türkiye için değil, tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri için kendisinde varolan, harekete geçirilmesi gereken bir güçten bahsetti. Ortadoğu kaynıyor, Kuzey Afrika kaynıyor ve konvansiyonel olmayan savaşların aktörleri olan DAİŞ gibi çeteler hala aktif. Sayın Öcalan "teorik güç" derken Türkiye'de Kürt, Türk barışı sonrasına da işaret ediyor. Yani Sayın Öcalan sadece Türkiye'de bir barışın yeterli olmayacağı, olacaksa teorize ettiğimiz Demokratik Konfederalizm'in halklara, inançlara özgürlük, barış ve en nihayetinde toplumsal uzlaşı adına sistemleştirdiğimiz Demokratik Ulus'un tüm kaynayan ülkelerde uygulanabilirliğinin önünü açabiliriz, demek istedi.
Mevcut durumda Türk devletinin bir oyalama içerisine girmesi, yani kaynayan dış kazanların içerisinden bir parçanın Türkiye'ye sıçramasının önüne geçmek için zaman kazanma adına politikalara girilmesi ile bu defa gerçekten devletin bekası bir sorun halini alacak, çünkü ne Kürt eski Kürt ne konjonktür baskıcı sistemler lehine. Demokratik Konfederalizm sadece Kürt hakikatinin tanınması, halkın eşit ve özgür yaşaması için yeterli olmayacak, olsa da demokratikleşmeyen Türkiye dışındaki ülkeler kaynamaya devam edecek ve halklar acı çekmeye devam edecek. Sanırım Demokratik Konfederalizm sadece Kürtlerin, Kürdistan ve Türkiye'nin, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın sorunlarına da çözüm olmayacak; aynı zamanda çöken ulus-devlet sistemlerinin, ilerlemesini tıkadığı kapitalist hegemonyanın da dönüşümünü zamanla sağlayacak ve politikalarını ahlâki düzeye çekebilecektir.
Özcesi Ortadoğu Wilson ilkelerinin sürecini yaşıyor. Türkiye o zamanlar Kürt halkını örgütsüz ve öndersiz olduğu için oyalayabilmiş ve girişte Alişerleri de katlederek yüz yıllık baskıcı sistemini yaratarak sürdürebilmiştir. Ancak Bahçeli ya da Kürtleri oyalamak isteyen çevreler de biliyor ki Kürtler ne örgütsüz ve ne de önderliksizdir. Yüzyıl, örgütlü ve önderlikli Kürtlerin özgürlük yılı olmaya mahkumdur.