Türkiye'nin hem iktidar hem muhalefet sorunu var
Rohat BARAN yazdı —
- Bu çerçeveden bakıldığında MHP ile ittifak kurmuş AKP iktidarının karnesi spor loto kuponu gibidir. Bu iktidar adeta kriz üreten bir mekanizmaya dönüştü
Türkiye’de ciddi anlamda bir yönetim sorunu bulunuyor. AKP-MHP iktidarı otoriter rejimini korumak için güzel sözler sarf edip kuyruğu dik tutmaya çalışsa da ipleri elinden kaçırmış durumda. Bu gerçeklik ülke içinde de bölge ve dünya genelinde de herkesçe görünür oldu.
Seçimle iktidara gelmiş partilerin yönetimdeki meşruluğu sadece seçim sonuçlarıyla ilgili değildir. Aynı zamanda ülkede demokrasi, toplumun refah düzeyi ve ekonomi ile de ilgili bir durumdur. Bu çerçeveden bakıldığında MHP ile ittifak kurmuş AKP iktidarının karnesi spor loto kuponu gibidir. Bu iktidar adeta kriz üreten bir mekanizmaya dönüştü.
AKP, iktidar olduğu 2002’den 2015 yılına kadar Önder APO’nun tüm zorluklara rağmen Türkiye’yi demokratikleştirme ve kalkındırma çabalarına pragmatik yaklaşarak palyatif de olsa bir çözüm düşüncesi varmış gibi gösterse de belli düzeyde bu trendde işleri kotarmaktaydı. Ancak 2014 Ekim ayının Milli Güvenlik Kurulunda kararlaştırıp 25 Temmuz 2015’te yürürlüğe koyduğu çöktürme planıyla, cilaları dökülen maskesini atmış ve ülkeyi baş aşağı doğru götürmenin startını vermiştir.
Türkiye’nin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak yaşadığı günümüz krizinin temelleri çöktürme planıyla atılmış oldu. Toplumun taleplerini faşist ve otoriter yöntemlerle boğup, PKK’yi de çöktüreceği hesabını yaparken, kendi tasfiye planını da yürürlüğe koymuş oldu. Trajik yan bu gerçekliği bir türlü görememesidir.
Çöktürme planı gereği saldırgan bir ruhla, hukuk ve yasaları sorun etmeden Kürtlere ve demokrasi taraftarlarına yönelmesi gerekiyordu, o da bunu yaptı. İstediği kararı anında alacak ve uygulayacak otoriter bir rejime ihtiyaç duymaktaydı, o bunu yaptı. Bu beş yıllık süre içinde istediği kararı anında alıp yürürlüğe koyabildi. İç tehdit, dış tehdit diyerek ordu ve polisi kendine göre dizayn etti. Tek adam rejimini koruyacak paralel bir güce ihtiyaç vardı, bekçiliği geliştirdi, bunu da yaptı. Daha güzel ve yaşanabilir bir ülke dedi, otoriter rejimini inşa etti.
Türkiye toplumu AKP’nin iddia ettiği demokratikleşme adımlarının atılmasının önünde engeller var sözüne inanmasa da bunların aşılması için, yapılan hırsızlık, sahtekarlık ve baskıcı uygulamalara göz yumup toleranslı yaklaştı, ama ortaya çıkan tablonun hiç de vaat edilen gibi olmadığı görüldü. Tam tersine gün geçtikçe daha huzursuz, güvensiz, mikroplarla boğuşan, ekonomik ve toplumsal sorunları derinleşen kaotik bir yaşam inşa edildi.
Demek ki, demokratikleşme için tüm yetkilerin bir kişinin elinde toplanması gerekiyor tezi ve bunun ekonomi-politiği yanlışmış. Demokratik bir sistem inşa edilmek isteniyorsa ilkin demokratik zihniyet gerekliymiş. Halkın yönetimi halkla ve tüm toplumsal kesimleri kucaklayarak olmalıymış. AKP bunu yapmadı. Zaten bu tıynette olmadığı için zorba mizacını artık gizleyemedi.
AKP-MHP faşizmi savaş ve gerilim politikalarıyla iktidarda kalıyor. Ülke içinde gerilim ve savaş, bölgede gerilim ve savaş, dünyayla gerilim ve savaş! Böyle davranırsa kendisini güç yapacağını düşünüyor. Kuşkusuz bu haliyle güç olamaz ama bu gerilim ve savaş siyasetiyle muhalefeti susturacağını biliyor.
Toplumda ‘mevzu bahis vatan olunca gerisi teferruattır’ sözleriyle şahlandırılmış şovenizmi arkasına alarak etkin bir muhalefetin ortaya çıkmasını engelliyor. Türkiye’de ana muhalefet başta olmak üzere HDP dışında neredeyse hiçbir parti bu illüzyonun dışına çıkamıyor.
Muhalefet baskılar sonucu (belki de kendi içsel yapısından kaynaklı) pısırık davranıyor. Bu halleri ile ancak AKP-MHP faşizminin destekçisi, dayanağı olabilirler. A,B,C partileri ve onların liderleri bulundukları konumdan memnun değillerse ve muhalefeti toplumun belli düzeyde desteğini almak için birkaç güzel söz söylemekle sınırlı görmüyorlarsa cesur, atak ve aktif olmalılar. Topluma güven vermeliler. AKP’nin tukaka etmek istediği kesimlerle, partilerle dayanışma içinde bedel vermeyi göze almalıdırlar. Ancak böyle yapabilirlerse etki düzeyleri artar. Yoksa ezilen, dışlanan, yok sayılan kesimlerin umudunu tüketen bu iktidarın politikalarına alet olmaktan kurtulamazlar.
Türkiye’nin sadece iktidar ve yönetim sorunu değil en az bunun kadar önemli bir muhalefet sorunu da bulunmaktadır. Muhalefet güç birliği oluşturmazsa iktidar bildiğini okumaya devam eder. Demokratik güç birliği temelinde tüm toplumsal kesimlerin beklentilerine ve özlemlerine cevap olacak cesur bir muhalefet, hamleci yaklaşıp korkuların üzerine yürürse gerçek rolünü oynamış olur.
HDP altı buçuk milyondan fazla oy alarak meclise girmiş bir partidir. Türkiye’nin üçüncü büyük partisidir. Ve gerçek muhalefetin güç birliği oluşturması için en etkin mecradır.
Güç birliği temelinde oluşmuş bir demokratik muhalefetle Türkiye’nin yönetim ve muhalefet sorunlarından kurtarılıp umut dolu aydınlık yarınlara ulaşmak dileğiyle…