Yeni süreç
Suat BOZKUŞ yazdı —
- 1990’larda gündeme gelen barışçı siyasi çözüm çabaları sonuçsuz kalınca o günlerden beri çok kan döküldü. Eğer tasfiyeci-imhacı kafalarla siyasi çözüm sabote edilirse onlarca yıl daha kan dökülecek demektir
Özal devrinde başlayan ilk temaslardan sonra ilan edilen ilk ateşkesin sonuçsuz kalmasına rağmen, ilişkiler kesintili de olsa hep sürmüştür. Bunlar birbirinin devamı niteliğinde olmasa da her adımın bir birikim yarattığı da ortadadır.
Bahçeli’nin TBMM açılışında DEM Parti sıralarına gidip başlattığı diyalog gün geçtikçe daha da gelişmektedir. Bundan sonra yıllardır süren mutlak tecrit kırılmış ve önce Ömer Öcalan sonra da DEM Parti heyeti İmralı’ya gidip Sayın Öcalan ile görüşmüştür.
1989-90’lardan beri yapılan dolaylı ya da doğrudan temasların ve 1993 yılındaki ilk ateşkesten bu yana sürdürülen görüşmelerin hepsi de kamuoyunun bilgisi içindedir. Bu görüşmelerin detayları bir yana özü her daim soruna siyasi-barışçı çözüm aramak olmuştur. Buna medyada değişik isimler takılsa da özü bellidir.
Bugün medyada ya da siyaset dünyasında adına ne denirse densin yeni bir sürecin başladığı da aşikardır. “Aynı suda iki defa yıkanılmaz” ise bu da yeni bir süreçtir. Öncekilerin basit bir tekrarı değildir. Ya da başka bir ülkede geçmişte yaşananların bir tekrarı da olamaz. Türkiye devleti ve Kürtler aralarındaki yüz yıllık çatışmayı bitirecek ve bir çözüme ulaşacak yolu kendileri bulmak zorundadır. Yoksa birinci yüzyıl gibi ikincinin de heba olması söz konusudur.
Halen devam eden temaslar hakkında kamuoyuna yansıyan kısıtlı bilgiler ışığında şunları söyleyebiliriz:
Daha önceki süreçlerde hep yaşandığı gibi, bir alışveriş gibi ya da bir işyerindeki toplu sözleşme çalışması gibi yaklaşmak yanlış olur. Ne aldık, ne verdik kafasıyla yapılan pazarlık zihniyeti sorunu izah etmez, çözmez. Bu halkların acil ve temel istemleri çerçevesinde yapılan bir mücadele sürecidir. Bu nedenle Erdoğan’ın “Ya gömerler ya da biz gömeriz” yaklaşımı kuru kabadayılıktan öte gitmez ve çözüm dili değildir. Bu dil zaten sorunun kaynağıdır ve 100 yıldır sorunları çözmek bir yana büyütmekten başka hiçbir sonuç vermemiştir.
Öcalan 93 ateşkesinden beri artık silahla kimsenin bir şey elde edemeyeceğini, bu nedenle siyasi bir çözümden yana olduğunu defalarca ilan etmiştir. Hatta tarafsız bir kurumun bu dönemdeki savaş suçlarını incelemesini, tarafları yargılamasını kabul edeceklerini ilan etmiştir. Bütün bunlara rağmen çözüm yolunu açmak yerine Kasımpaşalılık taslamak kimseyi korkutmaz ve çözüme hizmet ermez. Erdoğan’ın her konuda danışmanları-başdanışmanları var. Onlara sorsun bakalım, dünyada bu kafayla sorunu çözen bir devlet var mı, olmuş mu?
Devrim çemberi mi ateş çemberi mi?
60’lı yıllarda devrimci yükseliş egemendi. 68 kuşağı “İki Üç daha fazla Vietnam, Ernesto’ya bin selam” diye alanları, meydanları inletiyordu.
Latin Amerika’dan, Küba’dan Güney Asya’ya, Angola’dan Filistin’e kadar her yer yanıp tutuşuyordu.
BM’nin bütün kararları İsrail’in aleyhine ve Filistin’in lehineydi.
O yıllarda bizlerin dilimize doladığımız bir deyim vardı: Orta Doğu devrimci çemberi…
Bu sözü hala hatırlayan vardır sanıyorum. Ama şimdi bunun yerine Orta doğu ateş çemberi demek gerekir. Arkasındaki emperyalist desteğe güvenen İsrail bütün Orta Doğu’yu kana buladı. Bölgede İsrail’e engel olan İran ve Suriye devletleri etkisini kaybetti.
ABD-Türkiye-İsrail ittifakı Filistin halkının ipini çekti.
Bu kargaşa ve kaos içinde Kürt sorununa siyasi çözüm çabaları gündeme geldi.
Makul ya da makul görünen tüm itirazlara rağmen ben bu diyalog ve çözüm çabalarının olumlu olduğunu ve sözle desteklenmekten çok fiilen desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Kendiliğinden bir milim olumlu gelişme olmaz.
1990’larda gündeme gelen barışçı siyasi çözüm çabaları sonuçsuz kalınca o günlerden beri çok kan döküldü. Eğer tasfiyeci-imhacı kafalarla siyasi çözüm sabote edilirse onlarca yıl daha kan dökülecek demektir
Sadece Öcalan ve DEM Parti değil, barışçı siyasi çözümden yana herkes ve her güç, ülke ve bölge siyasetine ağırlıklarını koymalıdır. Yoksa “devrim çemberi” tüm halklar için bir “ateş ve ölüm çemberi”ne dönüşecektir.