Yol yakınken yanlışından dön!
Demir ÇELİK yazdı —
- Her seferinde Kürt’ün iyi niyetini ikbaline ve iktidarına kurban etmiş olmanın toplumda yarattığı ağır siyasal, sosyal ve kültürel travma ve çürümeyi görüp, ya bunun gereği olan demokratik ve barışçı çözüme geleceksin ya da yüzyıl önce çöken ve çözülen imparatorluk sonrasındaki büyük kaybı yaşayacak, büyük kaybedeceksin. Başka bir yol da kalmamıştır.
İktidar bloku, Kürt sorununa yaklaşımında farklı refleksler gösterse bile, esas olan inkar, imha ve soykırımdır. Bu farklı yaklaşımların bir nedeni farklı klikler ve iktidar odakları arası çıkarlar olsa da, asıl olarak Kürt sorununu ‘terör’ sorunu olarak görme ve soruna düşman hukuku esasıyla yaklaşıyor olmalarıdır. Sivil ve askeri bürokrasiden, yasama ve yürütme organlarına, yargıdan siyasete kadar tüm alanlara sirayet eden egemen anlayış ve yaklaşım; yüzyıl öncesinin Kürt ve Kürdistan karşıtlığıdır.
Türk ulus- devleti, gerek Kürt Siyasal Hareketi’nin direnişi sonucu, gerek demokratik siyasetin mücadelesi ve kazanımları, gerekse uluslararası konjonktürden kaynaklı çok ciddi düzeyde bir sıkışmışlık ve çaresizlik içindedir. Bu çaresizlik içinde bile, Kürtleri bir kez daha ‘kardeş’ diyerek nasıl kandırırımın hesabıyla soruna yaklaşmaktadırlar. Kapılarına dayanan 3. Dünya Savaşı’nın defacto koşullarında, Bakur Kurdistan’ınında Rojava’ya benzer statü sahibi olabilme ihtimalini ötelemek, ön almak istiyorlar. Günümüzün jeo-politik ve jeo-stratejik uluslararası koşullarında, Rojava statüsünü dağıtamayacaklarını, Kürt Siyasal Hareketi’ni askeri yenilgiye uğratamayacaklarını anlamış görünüyorlar. Ancak bu hakikati kabullenmiyor, bu hakikatle yüzleşmek istemiyorlar. Bu anlamda iki arada bir derede kalmış olmanın çaresizlikleri içinde ne yapacaklarını bilememe açmazındadırlar. Kırk yıldır her tür itibarsızlaştırma ve karalamaya tabi tuttukları Kürt Halk Önderi’ne bu nedenle sığınmak durumunda kaldılar.
Kliklerden biri, bir yandan Kürt Halk Önderi’ne ilişkin olumsuz sıfatları kullanmaya devam ederken, kendi kurtuluşları için de olsa tükürdüğünü yalamak durumunda kalmış. İktidar odaklarından diğeri ise, sudan sebeplerle Kürt Halk Önderi’ne idari ceza veriyor, avukat görüşmelerini red ediyor. Söylenenlere kulağını tıkamış, diline pranga vurmuş, habire siyasi soykırıma devam ediyor. DEM belediyelerine kayyum atıyor, gözaltı ve tutuklamalarla siyasi ve kültürel soykırımı sürdürüyor. Yetinmiyor kendisine bağlı asker-polis, korucular ve işbirlikçiler aracılığıyla fiziki soykırımda ısrar ediyor. Kürt’e karşı yürüttüğü savaşın kendisine olan yüksek maliyetinin (yaklaşık olarak 5 trilyon dolar) neden olduğu açlığın, sefaletin ve yoksulluğun milyonları esaret altına aldığına aldırmaksızın sıfırı tüketmişken, iki-üç kuşak sonrası gelecek nesillerin yaşamını ipotek altına almış bulunuyor.
Dört yıldır KDP desteği ile Avaşin, Zap ve Metina’da her tür insanlık ve savaş suçu olan kimyasal ve nükleer başlıklı silahlar kullanmasına rağmen alana çakılıp kalmışlığını, ’kilit kapatıldı’ diyerek çarpıtma ve manipülasyonla kaybettiklerini gizlemeye çalışıyorlar. Kırk yıldır benzer çarpıtma ve manipülasyonlarla algı oluşturanlar, geçmişte nasıl ki emeğimizi, kaynaklarımızı ve yıllarımızı tükettilerse, bugün de oluşturmak istedikleri algı ile geleceğimizi karartmak istiyorlar.
Bir yandan Kürt sorunu diye bir sorun yok diyorlar. Öbür yandan da her gün Kürdistan dağlarını, yerleşkelerini bombalayacak, Kürt dilini, kimliğini, stranını, dilanını yasaklayacaksın. ‘Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu’ demezler mi? Madem ki Kürt sorunu yok, o halde neden Kürtlerin kendisini ve kentini yönetmesine engel oluyorsun. Yüzyıldır sömürge valileri ile Kürdistan’ı yönetme ısrarının nedeni Kürtler kendi kendilerini yönetmesinler, köle, kimliksiz ve statüsüz yaşasınlar dayatması değil mi? Varlığını kabul etmeyip inkar ettiğin, katliam ve soykırımlarla ortadan kaldıramadığın Kürt sorunu bir hakikattir ve vardır. Var olan bu hakikat bugün senin sınırlarını aşmış, bölgesel ve küresel bir sorun olduğu için ‘eteklerin zil çalıyor’. İnkar ettiğin bu kadim halk, meşru ve demokratik çözüm parametreleri ile bugün insanlığa umut olduğu için kabullenmek durumunda kaldın.
Senin çözemediğin, insani, vicdani sorumluluklarla hareket etmek yerine, gayri insani yol ve yöntemlerle düşman hukukunu uyguladığın Kürt’e, ‘kardeşim’ demek zorunda kalmış olmanın ağır bedellerini yeniden ödemek istemiyoruz. Her seferinde Kürt’ün iyi niyetini ikbaline ve iktidarına kurban etmiş olmanın toplumda yarattığı ağır siyasal, sosyal ve kültürel travma ve çürümeyi görüp, ya bunun gereği olan demokratik ve barışçı çözüme geleceksin ya da yüzyıl önce çöken ve çözülen imparatorluk sonrasındaki büyük kaybı yaşayacak, büyük kaybedeceksin. Başka bir yol da kalmamıştır...