Güncel

Barış ve demokrasi için mücadele gerek

Forum Haberleri —

Kürt halkı

Kürt halkı

  • Türkiye muhalefetini bastırır ve basını sustururken Kürt halkıyla nasıl barışacak? Muhalefetin desteği olmadan yasal ve anayasal değişiklikleri nasıl yapacaklar? Zehirlenmiş bir siyasi ortamda ve dışlayıcı, düşmanca bir dil kullanılırken iç barış ve birlik nasıl sağlanacak?

ZEKİ AKIL

Erdoğan, İstanbul belediyesine el koymak için Türkiye’yi kaosa sürüklemekten çekinmiyor. İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olarak seçimi kazanacağı da açık. Yasal sınırlar içinde kalarak yarışmak yerine devletin gücünü kullanarak, kumpaslar yaparak İmamoğlu’nu devre dışı bırakmaya çalışıyor. Yapılanlar yasalara ve etik kurallara uymuyor.

Erdoğan, Atatürk’ten daha fazla iktidarda kaldı. Cumhuriyet tarihinin iktidarda kalma rekorunu elinde tutuyor. Ama iktidara doymuyor. Ölene kadar iktidarda kalmak istiyor. Bunu da yasal yollarla ve kurallar içinde yapmıyor. Her şeyini iktidarla elde etmiş ve her şeyini yitirme korkusu yaşıyor. Ölümü düşünmüyor. Uygarca bir kenara çekilmeyi bilmiyor.

Son zamanlarda Erdoğan yine AB’ye girme lafları etmeye başladı. Ama AB‘de politikacılar seçimle geliyor ve seçimle gidiyorlar. Kimse iktidar için ülkesini kaosa sürüklemiyor. Rakiplerine kumpaslar yapmıyor. AB’ye girelim, ekonomik olanaklarından yararlanalım ama kurallarına uymayalım, diyor. Zaten demokratik kurallara uyulsaydı Türkiye şimdiye kadar çoktan AB’ye girmiş olurdu. Bugüne kadar AB’nin kapısında bekletilmesinin nedeni de Erdoğan’ın demokrasiyi bir kenara itmesidir.

CHP ve İmamoğlu’na yapılanlar açıkça darbedir. Bu darbe doğal ki, sadece CHP’yle sınırlı kalmıyor. Türkiye’ye, demokrasiye yapılmış bir darbedir. Demokrasi zaten sürekli yontuluyordu. İmamoğlu’na yapılanlarla bu yontma bir üst aşamaya sıçradı. Devletin gücüyle açıktan politika dizayn ediliyor ve muhalefet uydu olma sınırları içine çekiliyor. Bu tipik diktatörlüklerde, otoriter rejimlerde görülen bir durumdur. Türkiye’de demokrasi mücadelesi ve arayışı karşı bir darbe, hamleyle karşı karşıya.

Kayyım ve demokrasi dışı yöntemler, muhaliflerin bastırılması, basının susturulması, adli sistem ve hapislerin devreye sokulması faşist bir sistemi inşa çabasıdır. Kayyım sisteminin demokrasiyle bağdaşır bir tarafı yoktur. Halkın seçtiklerini hükümet görevden alıyor ve memurlarını atıyor. Burada ne demokrasi ne de halkın iradesi işler. Böyle bir sistem ancak askeri darbelerde ve diktatörlüklerde olur.

Kayyım ve kumpaslar, devletin sopasını muhalefete karşı kullanma Türkiye’de olağan bir yönetim biçimi haline getirildi. Halk bunu kanıksasın isteniyor. Şimdiye kadar bunu önemli oranda başardılar da. Ancak İstanbul’a çökme ve İmamoğlu’nu tasfiye girişimleri bir dönüm noktası oldu. Ya Türkiye Erdoğan’a ve tertiplerine tümüyle teslim olacak ya da silkinip bu ucubeliğe son verecek. CHP ve diğer muhalif güçler Kürtlere yapılanlara zamanında karşı çıksalardı şimdi bu muameleyle karşılaşmazlardı. Türkiye demokrasisi bu kadar kan kaybetmez ve geriye düşmezdi.

Bu tehlikeli girişimler "Kürt-Türk kardeşliğini sağlayalım, iç cepheyi muhkem yapalım’’ denilen bir zamanda yapılıyor. Kayyım, muhalefete saldırılar açık ki, sürecin ruhuna terstir. Provokasyonlar ve darbe süreci sabote eder, tehlikeye atar. Yapılanlar hem iç barışa hem de demokrasiye karşı bir suikasttır.

Bahçeli de "PKK kongresini 4 Mayıs’ta Malazgirt’te toplasın ve bu işe noktayı koysun’’ diyor. Türkiye’yi böyle karıştırırsanız istediğiniz barış nasıl sağlanacak? Sorunlara yeni sorunlar ekleniyor, ülke kaosa sürükleniyor. Ayrıca kongreye katılacak PKK kadroları Türkiye’nin sınırları dışındalar. Bunlar hangi pasaport ve kimlikle gelecekler? Geldiklerinde kongre alanına mı, hapishanelere mi gidecekler? Kongreye gelmeleri için hangi yasal düzenlemeleri yaptınız? Bırakalım PKK’lilerin gelmesini Önder Apo üzerinde bile tecrit kalkmış değil. Önder Apo özgür olmadan ve serbest çalışmadan kim bu kongreyi toplayacak? Söylenenlerin ciddiye alınması için gereklerinin yerine gelmesi gerekir. Bahçeli hükümetin ortağıdır. Madem bu konuda inisiyatif almış o zaman siyasi ve hukuki alt yapıyı oluşturmaları gerekiyor.

Türkiye muhalefetini bastırır ve basını sustururken Kürt halkıyla nasıl barışacak? Muhalefetin desteği olmadan yasal ve anayasal değişiklikleri nasıl yapacaklar? Zehirlenmiş bir siyasi ortamda ve dışlayıcı, düşmanca bir dil kullanılırken iç barış ve birlik nasıl sağlanacak? Sorular çok ve nereden bakılırsa bakılsın bir çıkmaz ve çelişkiler yumağıyla karşı karşıyayız.

Söylem ve eylemler birbirleriyle çelişkili. Hükümetin duruşu ve yaptıkları güven vermiyor. Bu açıdan Türkiye halkları ve demokrasi güçleri edilgen ve seyirci konumundan çıkmalıdır. Bu yılki görkemli Newroz Kürt halkının tutumunu ortaya koyuyor. Newroz ruhuyla Türkiye’yi bayram yerine çevirmek gerekir. Bayramlar ancak büyük başarıların devamı olarak gelir. Türkiye’nin barışı ve demokrasiyi başarması ve iradesini ortaya koyması gerekir.

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.