Güncel

Çıplak arama meşrulaştırılıyor

Kadın Haberleri —

Eren Keskin

Eren Keskin

  • İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, son protestolarda büyük tepki çeken gözaltında cinsel işkencenin yıllardır bir devlet politikası olarak uygulandığını ama bunu görmezden gelen ana muhalefet nedeniyle bugün yaygınlaştığını vurguladı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı ve Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu’nun kurucularından Eren Keskin, Türkiye’de gözaltında cinsel işkence ve çıplak aramanın yıllardır sistematik bir devlet politikası olarak uygulandığını vurguladı. ANF’ye yaptığı değerlendirmelerde Keskin, bu insan hakları ihlallerinin özellikle 1990’lı yıllarda Kürt kadınlara yönelik bir savaş politikası olarak yoğunlaştığını, kadınların maruz kaldığı cinsel şiddetin, erkek egemen ahlak anlayışı nedeniyle konuşulmasının zor olduğunu ve bu suçların cezasız kalmasının temel nedenlerinden birinin muhalefetin sessizliği olduğunu ifade etti.

Kanunda karşılığı olmayan suçlar

Eren Keskin, 1997’de Alman hukukçu Jutta Hermans ile birlikte Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu’nu kurduklarını anlattı. O dönemde Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) kadın kavramının bulunmadığını, cinsel taciz suçunun tanımlanmadığını ve tecavüzün yalnızca dar bir şekilde ele alındığını belirten Keskin, “Kadınlar sadece cinsel organ aracılığıyla cinsel saldırıya, tecavüze maruz kalmıyorlardı; aynı zamanda sopayla, copla, anal ve oral bölgelerden de tecavüze maruz kalıyorlardı. Bunların Türk Ceza Kanunu’nda hiçbir karşılığı yoktu” dedi.

Kürt kadınları öncülüğünde hak arama

Cinsel işkencenin, kadınların en zor anlattığı işkence türü olduğunu belirten Keskin, mağdurların utanç, korku ve dışlanma hissiyle sustuğunu ifade etti. Kadınların aile baskısı nedeniyle cinsel şiddeti anlatmaktan çekindiğini, örneğin “Babam ya da kocam bunu kabul edemez” dediklerini aktardı. Yıllar içinde, özellikle Kürt kadınların ve siyasi tutsakların hak arama bilinciyle bu konuda daha fazla konuşmaya başladığını, ancak hâlâ 12 Eylül dönemi gibi eski vakaları anlatamayan kadınlarla karşılaştığını söyledi.

Çıplak arama bir işkence yöntemi

Keskin, çıplak aramanın da bir işkence yöntemi olduğunu ve Türkiye’de yaygın şekilde uygulandığını vurguladı. Türkiye’nin imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Mandela Kuralları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olan bu uygulamanın, kadınların onurunu kırmak ve psikolojik olarak çökertmek için kullanıldığını ifade etti. Örneğin, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde çıplak arama olmadan giriş yapılmadığına işaret etti. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un çıplak aramayı reddetmesine şaşırmadığını belirten Keskin, geçmişte bir bakanın “Taş gibi polislerimiz var, niye cop kullansınlar” dediğini hatırlatarak, “Kendi kafalarında o kadar meşrulaşmış ki. Bu gerçeği reddeden Adalet Bakanı Tunç başta olmak üzere hangi siyasetçi varsa, bizimle cezaevlerini gezsin ve kadınlarla konuşsun” çağrısında bulundu.

Mağdur seçici muhalifler

Muhalefetin tutumunu da eleştiren Keskin, 1990’larda Kürt kadınlara yönelik cinsel işkencelerin görmezden gelindiğini, sadece kendi tabanlarına yönelik ihlallerde tepki gösterildiğini söyledi. Örneğin, Gimgim’da (Varto) Ekin Wan’ın çıplak bedeninin sergilenmesine yalnızca Kürt kadınlarının ses çıkardığını, ana muhalefetin bu konuyu gündemine almadığını belirtti. İşkencenin siyasal görüşe göre değerlendirilmemesi gerektiğini savunan Keskin, “Bazı insanlar çıkıp ekranlarda, ‘Çocuğuma işkence yapılmış. Benim çocuğum terörist mi?’ diye soruyor. Bu soruyu sorduğunuz zaman hiçbir yol alamazsınız. Çünkü ‘terörist’ ile kastedilenler Kürtler; bunu herkes biliyor” dedi. Türkiye’de kendilerini muhalif olarak adlandıranların mağdur seçici ve çifte standartlı olduğunu ifade eden Keskin son olarak şunları dile getirdi: Mansur Yavaş isimli bir faşist çıkıyor, hem de muhalefet adına diyor ki: ‘Buradaki çocuklara bunu yapıyorsunuz, orada pamuk şeker veriyorsunuz.’ Sanki AKP döneminde işkence yeni başlamış gibi konuşuluyor. Ama böyle değil. Bu coğrafyada işkence her zaman vardı. Siz sustuğunuz için bugün bu kadar ısrarla devam ettiriliyor.”

 

* * *

Çok sayıda kadın şikayetçi

*  İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre; 19 ve 26 Mart arası yaşanan eylemlerde en az bin 879 kişi gözaltına alındı, 260 kişi tutuklandı. Gözaltı ve tutuklama sürecinde işkence kötü muamele gündeme geldi. Cinsel taciz, çıplak arama ve tehditlerine maruz bırakılan çok sayıda kadın şikayetçi oldu.

* Türkiye İnsan Hakları Vakfı, 2024 raporuna göre; Türkiye’de işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 692 kişi ve yakını başvuruda bulundu. En az 4 bin 368 kişi işkence başvurusunda bulundu.

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.