Güncel

Cesaret, Zelal’in gölgesi gibiydi…

Kadın Haberleri —

Zelal Botan

Zelal Botan

  • Cesaretle, emekle, sevgiyle yoğrulmuş bir hayat… Çok genç yaşlarda mücadele saflarına katıldı, yirmi üçünde ölümsüzlüğe yürüdü. Zelal’in adı, dağlarda yankılanan bir özgürlük türküsü oldu.

RAHİME GABAR

Zelal, 1976’nın bir baharında gözlerini dünyaya açtı. Hezex, dağların koynunda saklı bir cevher gibiydi; Müslümanı, Ezîdîsi, Hristiyanı, Kürdü ve Süryanisiyle bir mozaik oluşturuyordu. Zelal, bu renkli dokunun içinde, yurtsever bir ailenin dördüncü çocuğu olarak doğdu. Beş kız kardeşi ve bir erkek kardeşi vardı; ancak erkek kardeşinin erken vedası, ailede sessiz bir yara bıraktı. Babasını çok küçük yaşta kaybetti. Geride kalan annesi, dimdik ayakta duran bir çınar gibiydi. Kendine güvenen, toplumda saygı gören bu anne, tüm hayatını çocuklarına adadı. Zelal’in uzun, hurma rengine çalan kahverengi saçlarını tararken öyle bir özen gösterirdi ki, sanki sevgisini ilmek ilmek kızının saçlarına örüyordu.

Hezex’te direnişin ilk kıvılcımları

Annesi, çocuklarını tok gözlü yetiştirdi; ne açgözlü ne de korkak olmalarını istedi. Çocuklarının ruhu, annelerinin ellerinde şekillendi. Zelal’in ailesi, kapılarını gerillaya sonuna dek açtı, evlerini bir sığınak gibi sundu. Zelal’in bir kız kardeşi milisti; tüm riskleri göze alarak mücadele yolunu seçmişti. Annesi, cesur yürekli insanları kaygı duymadan kucaklar, evini bir direniş ocağına çevirirdi. Zelal’in bir dayısı vardı; o da gerillaya katılmış ve şehit düşmüştü. Onun anısı, ailenin tüm bireylerindeki yurtseverlik duygusunu ve bilincini daha da pekiştirdi. 1990 Serhildanı’nda aile, direniş alanlarında ön cephede yer aldı; bir kız kardeşi bu direnişlerde yaralandı. Hezex, direnişin ilk kıvılcımlarını yakan yerlerden biriydi; Zelal’in ruhu da bu coğrafyanın asi ateşiyle yoğruldu.

Sıradan bir çocuk olmadı

Zelal’in çocukluğu Hezex’te geçti. Ancak o, sıradan bir çocuk değildi. Henüz on dördünde, yaşıtlarının çok ötesinde bir olgunluğa sahipti. Küçük şeylere tenezzül etmez, her adımını ince ince düşünerek atardı. Kadın olarak cins çelişkisini, Kürt olarak ulus çelişkisini derinden hisseder, bu fırtınalı duygular onu arayışlara sürüklerdi. İşte bu arayış, 1990’da onu bir kız kardeşiyle birlikte mücadele saflarına taşıdı. 

Botan’ın dağlarında cesur bir komutan

Zelal, Botan’a adım attığında ruhu adeta dağlarla kucaklaştı. Heftenin’de eğitim kamplarında kendini buldu; belki tam bilmiyoruz, ama o dağların derinliklerinde toprağa attığı her adım onu yeniden inşa etti. Kendini örgüte adadı; sorularının cevaplarını bulmuş, kafasında tek bir çelişki kırıntısı bırakmamıştı. Ablası Hacer hiç istemese de onu annesi için geri gönderdiler. Zelal ise, gerilla yaşamında adım adım ilerleyerek, dağlarla bir oldu.  O günden sonra yaşama hep en önde katıldı, her an kendini eğitti. Bilgiye susamış hakikatin arayışında bir yolcu gibiydi. Savaşın ortasında bile kendini geliştirir, kendi dayanağı olurdu.

 

 

Kadın özgürlüğüne duyulan tutku

1993’te Önderlik, kadın ordulaşması için bir perspektif sundu. Kadınlar bölükler halinde örgütlenecekti. Botan’da altı bölük kuruldu; bunlardan biri Garisa bölüğüydü. Bu bölüğün komutanı, henüz on yedi yaşındaki Zelal’di. O kış, Zelal’in bölüğü her alanda en önde olmayı başardı. Eğitimde ve örgütlenmede örnek oldu. Mütevazı ama kararlı bir komutandı; savaşçılarını dinler, anlar, onlara yol açardı. Hesapsız katılımı, onu bir emek abidesine dönüştürdü. Cesaret, Zelal’in gölgesi gibiydi; kadın özgürlüğüne duyduğu tutku, annesinden kalan bir mirastı. Ve o bir evlat olarak bu mirasa hep sahip çıktı. Mücadele saflarında bu mirasi bilinçle harmanladı. Savaşta hızla gelişti, çünkü o, sıradanlığın zincirlerini çoktan kırmıştı. 1995’te Zap’a, geçti. Savaşın acı, sert, soğuk yüzüyle tanıştı; ama biliyordu ki Kürt kadını için savaş, özgürlüğün bedeliydi. Aynı yıl Yekitiya Azadiya Jinen Kurdistan (YAJK) ilan edildi; Zelal, on dokuz yaşında merkezi yönetime seçildi.

Her anı dolu dolu, her anı anlamlı

1996’da Önderlik sahasına geçen Zelal, kendisini adeta yeniden yarattı. Eğitimin her anını dolu dolu yaşadı. “Bir dakikam bile boşa geçmesin,” derdi. Okuyamadığı yılların açlığını tartışmalarla, eğitimlerle giderdi. Önderlik, onun gelişimini hayranlıkla izledi; kısa sürede onu akademide yönetim olarak yanına aldı. Zelal’in Önderlik’le sohbetleri doğal, derin ve içtendi. Bu süreçte Önderlik tarafından annesiyle görüşmesi için teşvik edildi; annesiyle buluştu. Bu, onun için adeta bir nefes oldu. Ancak kısa süre sonra annesinin vefat haberi yüreğini sarstı. Önderlik, Zelal’in bu zor günlerinde hep yanında oldu.

 “Dünya yıkılsa buna izin vermeyeceğim”

Zelal, geliştikçe, bilinç kazandıkça güçlendi. Artık hiçbir güç onun karşısında duramıyordu. Kadın mücadelesini, özgürlüğünü hedef alan anlayışların, eğitim ortamında yaşam bulmasına asla izin vermedi. Celal Şirnex, bu isimlerden birisiydi. Kadın iradesini yok sayarak, kadın faaliyetlerine müdahale etmeye çalıştı. Zelal, onun karşısında net ve keskin bir tavır gösterdi. Celal’in kadın iradesine karşı hamlesi karşısında Zelal, “Dünya yıkılsa buna izin vermeyeceğim” diyerek dimdik bir duruş sergiledi. Bu duruşun arkasında da annesinin öğretileri yatıyordu. Nasıl ki, annesi tek başına çocuklarını büyütmenin maddi zorluklarıyla savaştıysa, manevi boyutlarıyla da savaştı. Toplumun ön yargılarına cephe aldı. Annesi nasıl ki, tek başına çocuklarını büyütürken erkek egemen zihniyete boyun eğmediyse Zelal de eğmedi. 

Son anına kadar direndi

Zelal arkadaş Botan sorumlusu ve YAJK yönetimi olarak dağlara geri döndüğünde artık bambaşka biriydi. Yirmi bir yaşındaki bu genç kadın artık büyük bir komutandı.  Aynı yıl YAJK konferansı düzenledi; kadınların özgün örgütlenmesi tartışıldı. Bu konudaki yoğunlaşmaları, duruşu ve görüşleri arkadaşlarını derinden etkiledi. 1998, Botan için zorlu bir yıldı. “Murat Operasyonu”, Türk orduunun tüm gücünü bu bölgeye yığdığı bir dönemdi. Botan, savaşın ve ordulaşmanın kalesi olduğu için özel olarak hedef alınmıştı. Zelal ve yoldaşları çembere alındı. On bir gün boyunca mermi sesleri susmadı. Zelal, savaşı yönlendirdi; taktiğiyle düşmanın tüm yoğunlaşmasını üzerine çekerek kendisini hedef yaptı. Son anına kadar direndi, son mermisine kadar çarpıştı. 14 Nisan 1998’de, o cesur yürek, yoldaşları Agirî, Cihan, Delal, Viyan ve Berîvan ile birlikte Herekol’da toprağa düştü. Zelal’in şahadetini duyan Önderlik, “Zelal’in Botan aşkı, Mem û Zîn aşkıdır,” dedi; bu söz, onun destansı mirasını tanımladı.

 

2013-2014’te Botan’da Zelal adına bir şehitlik yapıldı. Cenazesi, doğduğu topraklara geri döndü. Zelal, Hezex’in asi ruhundan, ailesinin yurtsever ocağından, mücadeleyle yoğrulmuş bir kadın olarak doğmuştu. Ne feodal zincirlere boyun eğdi ne de çelişkilerine yenildi. Cesaretle, emekle, sevgiyle dolu bir hayat yaşadı. Geriye, dağların yankısında bir isim bıraktı: Zelal.

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.