Güncel

İşgalcinin Şark kurnazlığı

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Türkler bu sıralar, İran ve Rusya’nın küs hallerine karşılık, yeni ittifaklar pekiştirmekle meşguller. Geçtiğimiz hafta sonu, Antalya’da Bağdat yönetimi ile buluşup “Kürt karşıtı ittifakı tazeledi”ler.

Geçenlerde, medyada Amerika’nın en önemli yayın organlarından biri olan New York Times gazetesinde yayımlanan bir makaleden alıntıya rastladım. Şöyleydi:

“Ortadoğu’da büyük değişimler yaşanıyor. Türk devleti, Kürt halkına karşı doğal bir düşman haline geldi. Bu düşmanlık, sistematik bir devlet politikası olarak şekillendi. Artık mesele, yalnızca Türkiye’nin sınırları içinde yaşayan Kürtlerin halklarını reddetmekten ibaret değildir. Ankara, Kürt halkının Ortadoğu’da herhangi bir statü kazanmasını, bir güvenlik tehdidi olarak görüyor. Bunun önüne geçmek için, her türlü yöntemi kullanıyor. Ancak tarih kaçınılmaz olarak ertelenebilir ama, engellenemez. Kürtler bir halk olarak hem bölgesel, hem de uluslararası alanda siyasal ve askeri bir güç haline gelmişlerdir. Türkiyenin geleneksel politikaları, bu realite karşısında başarısızlığa mahkumdur.”

Bu satırlar, Kürtlerin gerçeği, yapışkan düşmanın ise sefaletinin özetidir. Eklenecek söz yok.

Ama mademki doğru ve gerçekleri, başkasına söyleterek başladık. Devam edelim. Değerli bir Kürt entelektüeli olan Prof. Dr. Hamit Bozaslan, Rûdaw’dan Ala Şali’ye verdiği röportajda şöyle diyordu:

“1980’lerde Güney Kürdistan’da Enfal vardı. Saddam Kürtleri yok sayıyordu. Türkiye’de askeri darbe (toplama kampları) yaşanmıştı, İran’da baskılar yoğundu. Kürtlerin, (bu durumda) ayakta kalamayacağı düşünülüyordu. Bugünse hem İran’da, hem Türkiye’de, hem de Rojava’da Kürtler ayakta.”

Prof. Bozaslan’ın söyledikleri, gerçeğin fotoğrafı, doğrunun kendisidir. Ama bazı vurgular eklemek gerekiyorsa eğer, Türkler hiçbir zaman tek başına ve mertçe düşmanlık yapmadı. Onun bunun gölgesine sığınarak yürüdü. Kürtlere karşı ittifaklarla…

İran’la rüşvet olarak toprak vererek ittifak yaptı. Irak’ın hep zayıflığından yararlanıp kullandı. Batılıların da yer aldığı CENTO, RCD ve Bağdat Paktı gibi ittifaklarda da bunlarla sırt sırta oldu.

Aynı Türkler, Batı’dan destek almak için, takla üstüne takla attılar. Eğilip büküldüler, rüşvet verdiler, hizmet eri kesilip “eski korucu ve tedarikçisi” Rusya’ya düşman oldular. Batı çıkarlarının bekçiliğine ek rüşvet olarak, haritada yerini bile bilmedikleri Kore savaşına asker gönderme karşılığında, NATO’ya girdiler. (Şimdi de Avrupa ordusuna katılmak için takla atıyorlar.) NATO silahlarını, Kürtlere karşı kullandılar. NATO sayesinde Kürtleri Batı dünyasında, “terörist” ilan ettiler.

Kısacası, bunlar devleti olmayan Kürtlerle, teke tek ve mertçe dövüşmediler. İttifak gücü ve Kürtlerden yandaş devşirme entrikalarıyla yürüdüler, Kürtler üstüne.

Buna rağmen yenemediler, Kürtleri. Barbarlığın vahşet ve dehşetine karşın, askeri ve siyasal güçtür bugün.

Efrîn işgali, Rusya’dan füze alımı, Nükleer santral ihalesinin bedeli, Serêkaniyê ve Gre Spî ise Trump’ın (Amerika) hediyesidir. Güney işgali ise bir garip ittifakın ürünüdür.

Türkler, NATO üyesi, öte yandan İran ve Rusya’nın işbirlikçisiydi. NATO bu yüzden ihanete uğramış havalarındaydı.

Ama Ortadoğu bir ihanet kumkumasıdır, işte. Kimin eli, kimin cebinde belli değildir, bu iklimde. Türkler, entrikalar diyarında çıkarının izini sürerken, Suriye’nin koruyucusu ve işbirlikleri olan İran ve Rusları da ötelediler. Suriye’yi işgale kalkışan çetelere destek verdiler.

Rusya ve İran ihanete uğrayıp aldatılmış olarak ortada kaldı. Üçlü bu yüzden, şu sıralarda Türklerle, resmen ilan edilmemiş bir “İt dalaşı” halinde. Şimdilik ama. Çünkü bunlar hep böyle. İhanet ve aldatma dolambacında, “el ense” çekerler ama, sonunda paylaşım masasında “kom” olurlar.

Türkler bu sıralar, İran ve Rusya’nın küs hallerine karşılık, yeni ittifaklar pekiştirmekle meşguller. Geçtiğimiz hafta sonu, Antalya’da Bağdat yönetimi ile buluşup “Kürt karşıtı ittifakı tazeledi”ler. Türkler aynı zamanda Irak topraklarında işgalci. İyi mi?

Ama Ortadoğu burası. Burada, kesintisiz olarak utanmazlığın evrensel tarihine utanmazlıklar kaydediliyor. Ortadoğu’da işgalci, aynı zamanda korumacıdır. Utanma mı? O da ne ki?

Türkler, Suriye’de de işgalci güç. Yani yurt hırsızı. Ama “Şark kurnazlığında” hırsız, aynı zamanda korumacı da olabiliyor.

Ve işgalci Türk dünyanın gözbebeğine baka baka, “Suriye’nın toprak bütünlüğü” diye haykırıyor. Şark kurnazlığı işte. Bununla kendince Kürtleri yurtlarından atmayı addediyor, çok uluslu çetecilere.

Ama nafile bir çaba bu. Kürtler artık bir güç ve yalnız da değiller.

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.