“Tek Reiz” rejimi sonuna koşuyor

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Bunca açlık varken, Reiz’in zulmü çare mi sanmıyorum. Zulmün sonu, genelde kurtuluş değil “zeval”dir, çünkü. Mussolini bacaklarından asıldı, Hitler öğle yemeğini yiyip karnını doyurduktan sonra, kafasına kurşun sıkıverdi de…

Adolf Hitler liderliğindeki Nazilerin Almanya’da yükselişini anlatan bir Rahip, Yahudi kırımı, komünistler ve sosyalistlerin yerde sürüklenmesini “düşman eksiliyor” diye alkışladıklarını söylüyordu. “Kendimizi dokunulmaz biliyorduk. Bu yüzden sosyal demokrat ile demokratların kıyımına da sessiz kaldık” diyor, devam ediyordu:

“Ama, günün birinde bize sıra geldiğinde, baktık ki yardım edecek kimse kalmamış.”

Kürtlerin de yaşadığı üzere, tarihsel yanılgı, hep böyle “tekerrür” edegeliyor.

Türklerin bu yüzden zulüm tarihidir. Onun için, yüz yıldan beri teslim olmayan Kürtlerin köyleri yanıyor, şehirler insan başına yıkılıyor, katledilmişlerin bedenine de işkence ediliyor, kulakları, burunları “hatıra eşya” niyetine kesilip cebe atılıyor, “zafer” naraları eşliğinde ölülerin başı gövdeden koparılıyor…

Gerçeği söylemek gerekiyor, her şeyi yalan dolan üstüne olan bu rejime biat etmeyen Türkler de yaralı. Kimileri Kürtler gibi mahpus ya da onlar benzeri sürgün…

Rejim zulümle hayat buldu, onu bunu taklitle öyle geliyor.

Türk-İslam Faşizmi, İtalyan faşist Benitto Mussolini’nin “tek vatan, tek devlet, tek bayrak, tek millet” haykırışıyla doruklara revan oldu. Dincisi, ırkçısı, solcusu ve kapitalistiyle Türk kamuoyu selama durdu onlara. Siyasi partiler, bu ırkçı naraya ortak olmak için, “ayağınıza taş değmesin” duasına durdular.

Bu destekle, her şey insanlıktan çıktı.

Türk devleti, NATO üyesi ve Avrupa Birliği için de kapıda beklemesine rağmen, uluslararası İslamo faşist kiralık çeteleri besleyip kullanılarak, bölge boyunca Kürt kırımına ve Hitler, Mussolini tipi fetihlerle yayılmaya çıktı. Kimse buna muhalefet etmedi.

O arada halka gitmesi gereken paralar çalınıp paylaşıldı. Kiralık katiller beslendi, o katillerden oluşan ordu silahlandırılıp Suriye’ye, Suriye Kürtleri üstüne salındı. Sonuçta vergiyi ödeyen halk aç kaldı. Ülkede cinnet başladı. İntihar salgını aldı başını yürüdü.

Hitler başlangıç Yahudi düşmanlığıyla, kitlelerin gözünü bağlıyor. İslamo faşistler Kürt düşmanlığı ile…

Kürdistan kan içinde. İçeride ise şoven ruhlara Kürt kini aşısı için, seçilmiş Kürt parlamenterler hapishanelere çekiliyor, belediye yönetimleri savaş araçlarıyla kuşatılıp gasp ediliyor, ama bir zamanların Almanları gibi, kimse günün birinde sıranın kendilerine geleceğini algılayamıyordu. 

Ama beklenen oldu işte…

Anayasa değişikliği ile Atatürk gibi, “tek adam” koltuğuna oturan Erdoğan, ekmeği çalınmışların homurdanması ile zorda şimdi. Yer yüzünde eşi benzeri olmayan hovardaca saltanatının sonu görünmeye başladı. Bu yüzden artık demokratlık oynama zamanı değil, onun için. Telaş içinde saldırıda.

Nitekim, hafta başında parlamento çatısı altında yaptığı konuşmada “Yeni Türkiye” ve “Yeni Türkiye’de haddinizi bileceksiniz” tehditleri savurmaya başlıyordu. Artık utanıp sıkılmaya gerek yoktu. Atatürk’ün “tek adam”, Mussolini’nin “Duçe”, Hitler’in “Führer” olduğu dünyada, o zamane “Tek Reiz”iydi.

Atatürk, devletin kendisiydi. Söyledikleri asker, polis ve adliye için, “düşman üstüne hücum emri”ydi. Hitler’in yargıçları “Führer’in resmine bakarak karar veriyoruz” diyorlardı. Mussolini İtalya idi.

Reiz’in eksiği neydi. O da ne zamandan beri devletin ta kendisi, zaten.

O nedenle “haddinizi bileceksiniz” konuşmasına, daha noktayı koymadan emir bekleyen savcı ileri atılmıştı. Türk rejiminin dokunulmazlarından biri olan Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), artık Reiz’in hiddeti karşısında suçluydu. Seçilmiş iki lideri Orhan Turan ve Ömer Aras Reiz’in sözü üstüne söz söylemek ve eserlerini eleştirme suçundan, küçük bir polis ordusu tarafından sarıldı. Teslim alınıp adliyeye götürüldüler.

“Tek Reiz”in “takdirine mazhar savcı” iş başında ve  kendisine bahşedilmiş yetkiyle “yargıçların da üstünde” bir yerdeydi. TÜSİAD’ın iki yöneticisi, savcının kestiği ceza üzere, derhal polis kontrolünde yaşama ve yurt dışına çıkış yasağı cezasına çarptırıldılar.

Ve olanlar, Türk kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı. Oysa şaşkınlık bir hafıza zafiyetiydi. Türklerde, tarih her daim tekerrürden ibaretti. Diktatöre karşı kusur işleyen herkes hak ettiği belayı buluyordu. 

Nitekim Türk’ün atası Atatürk, kendisini dipten alıp tepelere oturtanları (İttihatçılar) bile, ipe çekmişti. Başbakan Menderes’ın ayağı dibine yatanlar, an geldiğinde onu ite kaka döverek teslim almış, sonra ipe çekmişlerdi.

Baksanıza, kendisi Çerkez ama Türk ırkçısı ve Erdoğan’ı “Tek Reiz” olarak tepeye oturtanlardan biri, hem de rejimin ağzı kanlı muhafızı Ümit Özdağ bile içeride.

Ha, bunca açlık varken, Reiz’in zulmü çare mi sanmıyorum. Zulmün sonu, genelde kurtuluş değil “zeval”dir, çünkü. Mussolini bacaklarından asıldı, Hitler öğle yemeğini yiyip karnını doyurduktan sonra, kafasına kurşun sıkıverdi de…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.