Tarzan zorda, CHP kuşatma altında
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- Emir altındaki ormanın efendisi Tarzan zorda ve CHP de kuşatma altında. Anlaşılan 30 yıl önce, yasal geçişle üniversite değiştiren İmamoğlu’nun diploması “usulsüz” gerekçesiyle iptal edilip Recep Erdoğan, “alavere dalavere Kürt Memet nöbete” usulü ile değneksiz köyün efendisi olarak rakipsiz kalacak...
Ayağı yanmış “şey” gibi, ortalıkta dolanarak “katil İsrail” diyen Türk, Lazkiye şeridindeki Nuseyri (Alevi) soykırımında iz bırakıyordu. Pazar’ı Pazartesi’ye bağlayan gece saat 00.40’da, Kobanê’nin güneyindeki Kürt köyü Berxbotan’da da katillik, katliamla meşguldü. Ajanslar, gün aydınlanırken anne, baba ve yedisi çocuk, 9 kişilik Abdo ailesinin uykuda bombalanarak katledildiğini dünyaya duyurdular.
Birkaç gün önce, Dersim dağlarını bombalayıp Munzur’un keçilerini katlettiler. Şırnak’ta insanlar ev hapsinde. Güney Kürdistan’a rastgele bomba sallıyor, Rojava’yı tehdit ediyorlar.
“Lanet bu canilerin üstünde eksik olmasın.” Katil iş başında ama, kimileri de Kürtlere “kırıtır” gibi, gülücükler veriyor. Kürtleri kuşatan baskı kolanını gevşetince, “terörsüz hayat olmaz” dercesine, bu kez CHP’yi kuşatma altına aldılar. Çünkü, çocukluğumuzun mahalle ironisiyle “Tarzan zorda…”
CHP’ye gelince, o, bir zamanlar o coğrafyanın kaderini değiştirmeye aday, ciddi bir siyasal partiydi. Eski diktatör İsmet İnönü, 1960’ların ortalarında kendisinden beklenmeyen bir atakla yeni bir yol belirlemiş ve CHP’yi “Türk tipi alaturka” da olsa sosyal demokrat bir çizgiye oturtmuştu.
İnönü’yü devirerek dizgini ele alan ve aslında “çekirdekten yetişmiş bir sağcı” olan, ama sol sloganlarla halka giden Ecevit, bir süre sonra solu dışlayıp dümeni yavaş yavaş sağa kırmıştı. Askeri darbe evresinden sonra, dümene geçen Deniz Baykal partiyi, sağ limana demirlemiş, yerine gelen ve Kürtlükten pişman Kılıçdaroğlu ise CHP’yi “İslamo Faşist” düzeninin koltuk değneği haline getirmişti. Nitekim, “en haşin ırkçı benim” moduna girip durumdan görev çıkarmış, Kürt düşmanlığı üzere kaz adımlar yürüyüşüne geçmişti.
Ancak Kürtler, Türklerin “demokratik cumhuriyet” dedikleri, ancak faşist yasalara monte edilmiş çok partili sistemden beri, iktidarı belirleyen güçtü. Menderes-Bayar ikilisi Kürtleri yanlarına çekmek için, Ağrı İsyanı’nın liderlerinden biri olan Halis Öztürk ile Şeyh Said ailesinden Abdülmelik Fırat’ı bile milletvekili yapmıştı.
Kürtler, DP’den sonra Yusuf Azizoğlu’nun başını çektiği Kürt aydınları yer aldığı için, DP’nin devamı havalı Yeni Türkiye Partisi’ne destek vermiş ve iktidara ortak etmişlerdi. Kürtler, bundan sonra “Kürtler vardır” programıyla ortaya çıkan TİP’i, ardından “ne ezen ne de ezilen demokratik Türkiye” diyen CHP liderliğindeki Ecevit’e arka çıkmış ve onu iktidara taşımışlardı. Kürtler 1990’larda ise kendi kimlikleriyle yer aldıkları akımı başlatmış, faşist baskı altında “tuttuklarını bırakmadan” belalı yolda yürümüş, bugünlere gelmişlerdi.
Türk rejimi, şimdilerde “faşizmin alameti ferikası” olan “tek vatan, tek devlet, tek millet, tek dil, tek bayrak ve tek Reyiz” sloganıyla, terör çarkını döndüre döndüre yürüyor ve hastalıklı bünyesinin salgısı olan bunalımda kıvranıyor. Bunalımda çünkü, Erdoğan “Tek Reyiz saltanatını” ömür yaşatma eforu içinde. Ancak, parlamentoda “parmaksal gücü” eksik..
CHP ise Kılıçdaroğlu’ndan sonra, “liberal” damarlar da göstermeye başladı. Kürtler, bu nedenle son seçimde CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve Kürt kesimindeki belediye başkan adaylarına destek verdiler. Yaklaşan seçimde en güçlü cumhurbaşkanı adayı, Kürtlere de ırkçı gözle bakmayan CHP’li Ekrem İmamoğlu.
Ve Erdoğan onun karşısında, zor eşiği aşmak için de Kürtlere muhtaç.
Ancak, kemikleşmiş “huy” bu ya, o da, hiçbir zaman “hukuka oturamamış”, başlangıçtaki gibi terör devleti olarak yoluna devam edegelmiş olan Türk devleti, Kürtleri zulüm yağmuru altında tutarken, onun başı Erdoğan Kürt desteğini yedeklemek için, onlara gülücükler veriyor.
“Can havli” dedikleri, durum işte. Bu gülücük, kimseyi kandırabilecek mi bilemiyorum. Ancak rejimin başı, avuç açmış “Medineli dilenci” konumunda.
Panik halleri bu. Gerekçe de göstermeden, adı öne çıkan eski yandaşlarını da tutukluyor. CHP yönetimi ve adı sanı olan parti üyeleri, Kürt muamelesi görüyorlar. Yani düşman.
”Tek adam rejimi”, CHP adayı karşısında, beyni çalkalanmışa benziyor. Şaşkınca saldırıyor. Recep Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı için, şart olan bir yüksek okul diploması ortada yok. Bulabildiği diploma fotokopisi, o tarihte olmayan, yani henüz doğmamış bir üniversiteye ait. Fotokopideki "Dekan" imzası ise henüz dekanlık şartlarına sahip olmayan birine ait. Yani, o da sahte.
Ama Recep Erdoğan devlet, devlet de Erdoğan’dır. Üniversiteler, adliye ve baştan başa ülke onun emir ve komutasında. Emre aykırı düşen yanıyor.
Emir altındaki ormanın efendisi Tarzan zorda ve CHP de kuşatma altında. Anlaşılan 30 yıl önce, yasal geçişle üniversite değiştiren İmamoğlu’nun diploması “usulsüz” gerekçesiyle iptal edilip Recep Erdoğan, “alavere dalavere Kürt Memet nöbete” usulü ile değneksiz köyün efendisi olarak rakipsiz kalacak...