Güncel

Alın seyreyleyin barbarlar!

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Kuzey Kürtlerine diz çöktüremediler. Yangınlar, soykırım geçitlerinden sonra, küllerinden yeniden doğarak ayağa kalktılar. Yaralarını yalayan aslanlar gibi, başı dik, mağrur durdular.

Kürtler, ikiyüz yıllık bir savaş maratonunun koşucularıdır. Bu süre içinde nice evreden geçtiler. Savaşın doğası gereği, bazı muharebeleri de kaybettiler. Savaş halidir, bu. Kayıplar da olağandır.

Kuzey Kürtleri, aynı süreçleri yaşadı. Son yarım yüz yıllık zaman diliminde, yaralar aldılar.

Nihayetinde düşmanları belli, ellerindeki kanla bilinendir. Onlar, hiç bir zamanlar mertçe gelmediler, Kürtler üstüne. Arkadan dolanarak, pusu kurup, benamusluk yaparak geldiler. Mafyanın bile yapmadığını yaparak savaşı kirlettiler. Savaşıyor gibi yaparak savunmasız köylere saldırdılar. 3000 köyü soyduktan sonra yaktılar. Dört milyon Kürt’ü aç ve açıkta bıraktılar.

Moğolları aratan vahşet sularında yüzdüler. Muş’un Vartinis köyünde örneğini gördüğümüz üzere, doğmamış bebeği, çocuğuyla insanları diri diri yakacak derekede, barbarlık doruklarına çıktılar.

Yollarda pusu kurarak, ev, iş yeri baskınları yaparak insanları kaçırıp katlettiler.

Kürtleri yaraladılar. Acılar çektirip kayıplar verdirttiler. Ama yenemediler.

Yenilgi sonuna kadar susmak, pısmaktır. Kürtler karşısında bunu başaramadılar. Kuzey Kürtlerine diz çöktüremediler. Yangınlar, soykırım geçitlerinden sonra, küllerinden yeniden doğarak ayağa kalktılar. Yaralarını yalayan aslanlar gibi, başı dik, mağrur durdular. Kızları, oğullarını düğün törenselliğiyle, direnişçilerin mekanı dağlara yolladılar.

Bir muhabere kaybolabilir. Savaştır bu. Olabilir. Ama Kürtler yenik değil.

Koçgiri’den (1920) beri her türlü barbarlığa rağmen, her kayıp muharebeden sonra yeniden ayağa kalktı, bu halk. Kayıplara rağmen sarsılmadı.

Onu sarsan ihanetler hançeriydi. Son atakta da çok hançerlendi. Kürtlerin ülkesi ihanetler bataklığına dönüştü. Kimileri, savaşta en öndeyken, aniden onurunu düşmana pazarlayan hain olarak çıktı karşımıza. Kimi üç kuruşa, kimi bir nefeslik yaşama kendini satıp benamus, “navnıg” muhbir, itirafçı, kardeşine arkadan yanaşan tetikçi kesildi. İhanetin kara yarası hiç kabuklanıp sağalmadı. Kanamaya devam etti.

İhanet, özgürlük ruhunu etkileyip ketleyemedi. Yaralı aileler kızları, oğullarını düğünsel törensellikle, başkaldıranların mekanı dağlara yolladılar. Dağdaki çocuklarına “zaure çölle” diyorlardı. Onlara yemekler, üst baş taşıdılar. Uyusunlar diye nöbet tutular.

Yeri geldiğinde, düşmana inat göz yaşlarını yüreklerine akıtarak yas tuttular.

Ama yenilmediler. Kayıp muharebelere aldırmadan, ileriye baktılar. Özgürlük umudunu besleyip büyüttüler.

Kürdistan’ın her parçası, özgürlükçü Kürt’ün evi. İran’da Kürt gençlerinin salkım salkım asılmasına ağlayan Kürt, Şengal’e, Rojava’ya bakarak seviniyor.

Rojava’da umut ağacı, derinlere kök saldı. Dal, budak saçarak büyüdü. Kuzeyli de bakışlarıyla ufku delerek, kıvançla bakıyor, oraya…

Dünlerden, ta kadim çağlardan hiçbir halk, tek yalnız yürümedi. Her halk müttefikiyle büyüdü, çoğalıp güçlenerek egemen oldu. Çağımızda Vietnam, Afrika, Mağrip toprakları dost ve müttefiklerin katkılarıyla özgürleşti. Ayak altı olmaktan kurtuldu. Amerika olmasaydı, Güney Kürdistan olmazdı.

Rojava Kürtleri de bugün yalnız değildir, artık. Dostları, destek aldıkları müttefikleri var. 120 bin kişiyi aşan orduları, parlamentosu, örgütlü toplumu, adliye, polisi, eğitim, öğretim ağları ve ayakta kalma yeterliliğindeki ekonomileriyle bir devlettir, Rojava.

Ama her şey kan, göz yaşı ve insan teri karşılığında Türkler ve ortakları çetelerin ayakları altından çekilip alındı.

Ancak, kara bela inine çekilmedi. Barbarca akınlar devam ediyor.

Yurt hırsızlığı, talan ve yağma kültüründen gelen bu “Ekrade be idrak”, Kürtlerin özgürce yaşamalarını içine sindiremiyor. Kuran’da anlatılan “Hecüc Mecüc”ün torunları bunlar. Beyin yerine kas kütlesi taşıyorlar, kafalarında. O nedenle Rojava’yı işgal altında tuttukları Kuzey’in devamı ve taşların bağlı, köpeklerin serbest olduğunu sanıyor, sanıyor talan için, aralıksız saldırıyorlar.

Hadsizlik, beyinsizlik işte. Rojava yönetimini de kuzeylilere bağlı ve bağımlı biliyorlar. Rojava Kürdistan’ın dört parçasından biri. Her parça ayrı ayrı, kendi kaderini eline alma savaşında.

Ha, gerektiğinde yardımlaşıyorlar. Bu Kürdistani kültürün bir devamı. Kürdistan’da herkes birbiriyle kısım, akraba, en azından aşiret bağlarıyla birbirine bağlı. Ama gelin de bunu, her biri bir yerden gelme dönme, devşirmelerden oluşan “Be idrak” barbara anlatın, anlatabilirseniz…

Mesele buradan çıkıyor. Kuzey’in işgalcisi, Kürt kültürü yabanisi olduğu için, dönüp dönüp “Rojavalılara da silahı at gel bana teslim ol” tehditleri savuruyor. Ama unuttuğu bir gerçek var. Burada taşlar bağlı değildir. Azgın köpeklere ise yer yok. O nedenle “hadi ordan” diyorlar.

Üstelik Rojava bugün yalnız değil. Dünya ile diyalog halinde ve düne oranla kat kat güçlüler. Haddini bilmekten yoksun barbar, en çok bu nedenle kahroluyor…

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.