Çağın vahşeti: İslam dışı islamcılar
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- Hırsız çaldıkları, kalpazan götürdükleri, zindancılar elde tuttukları esir sayısı, katiller de cinayetleriyle övünüyor, bu dünyada. Ve evrensel tanımla idam cezası, “devlet eliyle tasarlanarak işlenmiş cinayet”tir.
- Mollalar cuntası (çete), Tahran’da yan yana dizdikleri vinçlerde insan sallandırarak egemen işgalci olduklarını ilan etmişlerdi. O günden beri “Allah adına” diye diye, kendilerine “biat” edip teslim olmayanları, asmaya devam ediyor.
- “Allahu ekber” naraları ata ata mazlum ve masumlar üstüne ganimet seferine çıkıyor, sonra, hep birlikte camilere gidip Allah’a şükranlarını sunuyorlar. Çakma İslamcılar çağındayız.
Her halk ve rejimin kendine yakışan övünmeleri vardır. Bazı devletler insan refahına yaptıkları katkı ya da kültür, sanat, bilim ve üretimde elde ettikleri “gizli övünme vesilesi” yapıyor. Kimileri Türkler gibi evren boyunca Kürtlere yaptıkları zulüm ve katliam rakamlarıyla övünüyor. İşledikleri cinayetler ve inşa ettikleri hapishane sayısı ile. Kimileri de İran Mollaları cuntası gibi idam ettikleri insan sayısıyla övünüyor.
Hep diyoruz ya, herkes “icraatıyla” insandır. Hırsız çaldıkları, kalpazan götürdükleri, zindancılar elde tuttukları esir sayısı, katiller de cinayetleriyle övünüyor, bu dünyada.
Ve evrensel tanımla idam cezası, “devlet eliyle tasarlanarak işlenmiş cinayet”tir.
1979 yılında, Pers uygarlığını ele geçiren Mollalar cuntası (çete), Tahran’da yan yana dizdikleri vinçlerde insan sallandırarak egemen işgalci olduklarını ilan etmişlerdi. O günden beri “Allah adına” diye diye, kendilerine “biat” edip teslim olmayanları, asmaya devam ediyor.
Şu işe bakın siz, “İslamsız İslam çağını” başlattı, “İslamsız İslamcı”, yani İslam tacirleri. İşgal ettikleri topraklarda insan hayatını çalıp betonların gerisine gömüyorlar. İnsanların malları mülklerini, paralarını çalıyor, kalpazanlıkla servetler üstüne oturup saraylara kuruluyorlar. Kimileri “yer yüzünün katilleri, hırsızları, dolandırıcı ve tecavüzcüleri birleşiniz” naralarıyla ordular kurup, “Allahu ekber” naraları ata ata mazlum ve masumlar üstüne ganimet seferine çıkıyor, sonra, hep birlikte camilere gidip Allah’a şükranlarını sunuyorlar.
Sakın şaşmayın. Çakma İslamcılar çağındayız.
Her neyse “enseyi karatmayın, bu da geçer” diyerek, İran Molları cuntasına dönersek, cuntacılar bu yıl, “insan hayatı söndürme”de geçen yıla oranla, iki kat daha başarılılar. Norveç’te çalışma yürüten İran İnsan Hakları Teşkilatı’nın başkanı Mahmud Amiri Muqedam böyle diyor. Muqadem’a göre Mollalar çetesi, bu yılın ilk üç ayında, geçen yıla göre iki kat artışla sekizi kadın, 230 kişiyi ipe çekerek katletti.
İran’da geçen yıl (2024), toplam 975 kişi idam edilmişti. Günde yaklaşık üç kişiyi, İslamcı devlet eliyle katlettiler, yani…
Ancak, bu yıl daha hızlılar. Örneğin, geçenlerde bir sabah, 6 Kürt gencini birden astılar.
İran’da, Rojhilat Kürtlerinden sonra, Beluciler idamda ikinci sırada.
Rojhilatlılar, rejime karşı sıkı bir örgütlü güçtür. Molların en büyük korkusu ise Kürt kadınları. Jina Mahsa Emini’nin ölüsü dünyada bayraklaşınca, Kürt kadın avına daha büyük "mesai" harcamaya başladılar.
Molalar cuntası, şu anda en az dört kadın esire Kürt’ü, (Sakine Perwane, Pexşan Ezîzî, Werîşe Muradî ve Şerîfe Mihemedî ) idam edilmek üzere elinin altında tutuyor. Faydası olur mu bilmiyorum, ama Birleşmiş Milletler, durmadan “Molla sen dur” çağrıları yapıyor.
Molla rejimi İslam’ın “Şia” kolundan. Türk rejimi ise İslamcıların “İhvan ül İslamin” (Müslüman Kardeşler) cephesinden. El Kaide, IŞİD (DAİŞ) ve Colanigiller gibi.
Türkler, Suriye’de bunlardan derlediği katiller, hırsızlar ve tecavüzden oluşan bir kiralık orduyu Kürtler üstüne salmış, onlarla Libya’dan toprak koparmaya çalışmış, başka yerlere de çıkarma yapmıştı…
Türklerin ihvancılarla “sıkı bağı”, 1990’lara dayanıyor. Temsilcileri İstanbul belediyesince ağırlanmış, uzun uzun konuşularak, bağlar kör düğüm edilmiş, bir olunmuştu.
Türk rejiminde resmen idam da, IŞİD gibi kellecilik (baş kesme) de yok. Ama ağırlaştırılmış ömür boyu hapislik var. Aslında, bu ceza varken, kelle kesmeye de gerek yoktu. İdam Avrupa Birliği’ne giriş “dalkavukluğu” sürecinde gözden çıkarılmıştı.
Ama İhvancı rejim, onun yerine, bir Türk icadı olan “diri diri mezara gömme” var, elde. Düzenin tekeri önüne taş koyanları, Engizisyon usulü suçlama ile hapse tıkıyor ve orada çürümesini bekliyorlar. Engizisyonda delile dayalı suç yok, suçlama vardı. Suçlanan suçsuz olduğunu kanıtlamak zorundaydı. Türk rejimin esirleri de böyle bir suçlamayla hapse atılmakla kalmıyor, malları mülklerine el konup “dımdızlak” bırakıyorlar ki, bu “diri diri gömme” dediğimiz icadın ta kendisidir. Adı da açlık…
Dedik ya, “herkes kendince insandır” diye. İslamcıların düzeni çağın vahşetidir, işte…